Kim Üstüne Alırsa…
Vaktiyle bir adam vardı…
Yakın durduk.
Hâl hatır sorduk.
Misafir ettik, soframıza buyur ettik.
Davetler. Törenler kısaca, Meclis meclis gezdirdik; makam kapılarında eli boş dönmesin diye uğraştık.
Toplantılara götürdük; “bizdendir” dedik, baş köşeye oturttuk.
Bir çay dediyse çay, bir kahve dediyse kahve…
Gönlünü hoş tuttuk.
Gel gör ki bir gün…
Hiç hesapta olmayan bir nasırına bastık.
Bir yanlışını hatırlattık.
Bir haksızlığını söyledik.
Ne olduysa o anda oldu…
Sanki biz onu hiç tanımamışız;
Sanki birlikte yürüdüğümüz yollar hiç yokmuş…
Arkasını dönüp gitti.
Ne selam bıraktı ne sabah…
Ne bir teşekkür…
Ne de helallik…
Meğer insanın asıl karakteri,
İltifata değil – eleştiriye verdiği tepkide saklıymış.
Günümüzde bu tip adamlar az değil… İyilik gördüklerinde dostluğun kitabını yazacak gibi dururlar; âmâ menfaat rüzgârı bir kez ters esti mi, senden önce gemiyi terk ederler.
Hatta öyleleri var ki, senin onu nereye getirdiğini unutup seni, kendine borçlu sanır.
Kötü söz söylemeyelim. Âmâ bilinsin ki dostluk, Sofrada başlayan değil, zorda belli olandır.
Şimdi okur soracak:
“Acaba söz edilen o adam ben miyim?”
Valla…
Kiminin yüzü kızaracak, Kiminin içi sızlayacak… Ama ben isim vermem; çünkü herkes kendini bilir.
Bir bilge der ki:
“İyilik yaptığın kişi değil, iyilikten sonra hâlen yanında kalandır gerçek dost.” Gerisi…
Rüzgârın yönüne göre dönen menfaatperestler
Hepsi bu.
Bendeniz Yusuf SADIK, Eğitimci, Yazar, Gazeteci, Emekli Milli Eğitim Müdürü