GÜLE GÜLE SOL YANIM
Bitti mi sızın tükendi mi acın,
Hani başucunda onca ilacın.
Bırakıp kenara taht ile tacın,
Sol yanım nerelere gidiyorsun.
İsmail HAYAL
Ve işte beklenen son. Sol yanım, yani diğer yarım, yani 33 yıl evvel yola çıktığım, bana iki değerli emanet bırakan eşim, canım, koyun gözlüm.
Sene 2025 aylardan Kasım ve Kasımın on dördüncü günü gecesinde açmamak üzere kapadın gözlerini. Yaraların, sızıların, acıların son buldu mu birtanem? Çok sevdiğin Gümüşhane’nin Emirler Mezarlığı’nın kara bağrında rahata erişti mi yorgun bedenin?
Bundan birkaç ay evvel emekli olmuş bir değerli hocamın eşi vefat etmişti. Çarşıda gördüğümde sabır dilerken çocuklar gibi ağlayarak boynuma sarıldı ve aynen şöyle demişti;
“Hocaaaaam. Ah keşke yaşasa da o hırıltısını duysam yeterdi bana…”
Evet, şimdi aynı hocamın dediği yerin en başındayım. Sekiz yıl evvel amansız hastalığın pençesine düştükten sonra çileli bir süreçte elimden geldiğini yapsam da mukadderatın önüne geçemiyorsun. Ağlamak, dövünmek çare değil elbet. Bilhassa son sekiz dokuz aydır sırt üstü yatarak ve sadece tavana bakarak yatak yarası saran vücudun şimdi rahata kavuştu mu?
Her acı çektiğinde “İsmaiiiiiil” diye seslenmeni arıyor şimdi kulaklarım. Biliyorum bir yerlerden beni ve çocuklarını görüyorsun. Biricik evladın Huzeyfe’nin yavrusu Göktuğ’u kucağına aldın, öptün, kokladın. İkinci torunun Ada’yı görmen nasip değilmiş. Fotoğrafını gördün ama hastalığın verdiği maraz ile tanıyamazsan da o tebessümünden anladım ben torununun varlığını.
Doya doya yaşayamadın sayılı yıllarını. Seni tamamen rahat ettiremezsem de benden memnundun biliyorum. Kars Kağızman’da, Gümüşhane Kürtün ve Kocayokuş Köyü’nde benimle her çileye omuz verdin.
Bir tarihte İstanbul’da annenin evinde kumanyayı ben alsam da buzdolabının kapağını korka korka açardın ve doğru dürüst karnını doyuramazdın. Neden böyle yapıyorsun diye sorduğumda bana aynen şöyle demiştin;
“Baba ekmeği yemek zor geliyor ama senin ekmeğini yemek dünyanın en tatlı huzuru benim için.”
Hani düşüp kolunu kırdığında hastanede kolunu sararlarken gözyaşları içinde Allah’ın doksan dokuz adını tespih ediyordun ya orada kalbinin ne kadar güzel olduğunu bir kere daha anlamıştım. Hani Trabzon’da ışın ve kemoterapi sırası beklerken oradaki hastalara moral veriyordun ya kendi kendime ne kadar güzel bir yüreğin var diyordum.
Onca acıları çekerken bana ilaç verme üstüme Kur’an oku derdin ya hani ben okuduğum zaman sükûta geçer ve huşu ile dinlerdin beni.
Şimdi geride bana emanet bıraktığın Huzeyfe ile Merve’ye gözüm gibi bakacağım. Onların gözlerinde senin gözlerini göreceğim bir tanem. Huzeyfem çok duygusaldır aman incitme derdin ya hani ben evlatlarımı nasıl incitirim ki?
Güle güle birtanem. Gittiği yer Cennet, komşuların Hz Hatice, Ayşe ve Fatıma annemiz olsun inşallah. Ben senden razıydım sende razıydın biliyorum.