HIZ KESMEDEN… AMA NASIL?
Son zamanlarda sıkça duyuyoruz:
“Falanca hız kesmeden yoluna devam ediyor.”
Peki gerçekten öyle mi?
Hız, tek başına bir marifet midir; yoksa bazen sadece gürültü mü üretir?
Fizik bize çok yalın bir gerçek öğretir:
İş = Kuvvet × Yol.
Kuvvetiniz olabilir, hızınız da… Ama yol almıyorsanız, ortada üretilmiş bir iş yoktur. Yerinde dönen bir çark, ne kadar hızlı olursa olsun ilerleme sağlamaz. Enerji harcar, dikkat çeker ama hedefe ulaştırmaz.
Hayatta da durum farklı değildir. Sürekli hareket hâlinde olmak, sürekli konuşmak, sürekli “çalışıyor görünmek” ilerlemek anlamına gelmez. Asıl mesele, istikamettir. Hız, yönle birleşmediğinde savrulmaya dönüşür.
Bir cismin yukarıdan bırakıldığında yere düşmesini düşünelim. Rastgele değil, yerçekimi gibi sabit bir kuvvetin etkisiyle, her saniye hızlanarak ama aynı doğrultuda yol alır. İşte bu yüzden hedefi şaşmaz. Buna hız denir ama asıl adı ivmedir: Bilinçli, artan ve yönünü kaybetmeyen ilerleme.
Toplumda, siyasette, kurumlarda ve hatta bireysel hayatta en büyük yanılgı şudur:
Hareketi ilerleme sanmak.
Oysa hareket göz boyar; ilerleme sonuç üretir.
Yerinde dönen çarklar çoktur. Alkış alırlar, manşet olurlar, “hız kesmeden” döndükleri söylenir. Ama yol almadıkları için iş üretemezler. Çünkü iş, kuvvetle değil; kuvvetin yol almasıyla ortaya çıkar.
O hâlde soruyu yeniden sormalıyız:
Hız kesmeden… ama nereye?
Hangi istikamete, hangi amaçla, hangi akılla?
Gerçek başarı; hızını artırırken yönünü koruyabilmektir. Gürültü çıkarmadan, savrulmadan, her adımda biraz daha hızlanarak yürüyebilmektir.
Unutmayalım:
Hız baş döndürür, istikamet kaderi belirler.
Yusuf Sadık
Eğitimci, Yazar, Fen Bilimleri Öğretmeni