Gümüşhane Haberleri
2023-06-01 08:55:26

SINAV SÜRECİNDE EBEVEYN OLMAK

Seda Turhan

01 Haziran 2023, 08:55

Psikanaliz biliminin kurucusu Sigmund Freud çocuğumuz birinci kimlik evresini anal dönemde ebeveynin etkisiyle oluştururken ikinci kimlik evresini ergenlik döneminde kendini, kendi iradesiyle yeniden yapılandırmaktadır diyor. Ergenlik değişim demektir. Ergenlik büyümek demektir. Ergenlik başkalaşım ve dönüşüm demektir. Ergenlik çocuklukla yetişkinlik arasında tam bir  geçiş dönemidir.  Ergen birey, bu dönemde ne yetişkindir, ne de çocuk… Vücudu kendine yabancılaşmakta ve kendilik algısı yeni bir tasarıma dönüşmektedir. Bir grubun üyesi olmak ister. Arkadaşlarının kendisi için ne düşündüğü çok önemlidir. Ben kimim?”, “Ne olmak istiyorum?”,” Nasıl davranmalıyım?” gibi sorulara cevap arar. Otoriteye karşı olma, söz dinlememe, eleştirme, hata bulma ergen bireyin tutumlarındandır. Kendisine güven duyulmaması onda kaygı yaratır. Ailesi ile fikir bazında çatışma, isyankar tutum bu dönemde artar. Anne-babanın ve diğer yetişkinlerin dünya görüşleri reddedilir. Arkadaş çevresinin değerleri ve dünya görüşü ergen birey için önem kazanır. Başkalarının yanında uyarılmaktan öğüt almaktan hoşlanmaz, şiddetle karşı çıkar.

Dört Ergen Grubundan bahsedebiliriz:

1. Ergenliğin Psikolojik değişimini çok yavaş geçirenler: Çevresi ancak belli dönemlerde ergenin değişikliğini fark eder.

2. Bu dönemi içe kapanarak geçirenler:  Ailesine ve çevresine kaygı yaşatırlar. Zaman zaman hırçınlık gösterirler. Sorunlarını kendileri çözümlemeye çalışır.

3. İçsel kargaşasını davranışlarıyla dışa vuranlar: Çevresinde şaşkınlık ve kaygı yaratırlar. Aslında davranışlarının temelinde deneyimsizlik, saflık, birbiriyle çelişkili duygular yatar.

4. Yıkıcı davranış içinde olanlar: Bunun temelinde psikolojik bozukluk da olabilir.

Akıllara şu sorular geliyor: Ne Yapalım Nasıl Davranalım?

Etkin İletişim; ebeveyn tarafından eleştirilmeden, yargılanmadan, sorgulanmadan dinlenen genç zorlukları aşmada zorlanmayacaktır.

Sabır; sorunlarla ve yakınmalarla işe başlamak çözümü güçleştirir. Onun ilgi alanları, günlük yaşamın ayrıntıları ile yola çıkmak daha akılcı olur.

Öğüt Vermek; bu tür davranışlar ergen bireyin öfke duyguları beslemesine neden olur.

Anlaşılmak ve Önemsenmek; ergenin, ebeveyni ile kurduğu ilişkilerde bu iki önemli ihtiyacın karşılanması beklenir. Ergen birey bunu bulamadığında da iletişimi ve ilişkiyi daha fazla sürdürmenin anlamı olmadığını düşünür ve kendini kapatır.

Sır Tutmak; eğer sizinle paylaşılan bir sır varsa lütfen siz o sırrı saklayın.

Ergence İletişim; gerektiğinde çocukla çocuk, ergenle ergen olmak denenmelidir. Bu davranış sizleri çocuğunuza daha da yakınlaştırır.

Motivasyon

Çocuğumuzun motivasyonu eksik mi? Sınava hazırlanan bireyde motivasyon yoksa sınava çalışmakta isteksizdir. Sınavı araç mı amaç mı görüyor. Amaç olarak görüyorsa motive olamaz. Akademik ve sosyal olarak bir yaşam planı var mı? Çocuklara "Hedefin nedir?" Diye sorduğumuzda "İyi bir okul kazanmak.", "Yüksek puan almak." vb. Şeyler yeterli değildir. Hedeflerin bazı önemli nitelikleri olmalı ki motivasyon sağlanabilsin. Bu niteliklerin başında bireyin kişilik özellikleri, ilgileri, becerileri, değerleri, gelecek beklentisi gibi unsurlar gelmektedir. Çocuğumuzun geçmiş performanslarını değerlendirip, gelecek için gerçekçi hedefler oluşturmamız gerekmektedir. Kendi seviyesinin çok üzerinde hedefler onun çaresizlik yaşamasına neden olurken, kendi seviyesinin çok altında kalan hedefler ise çalışma motivasyonunun azalmasına ve çalışmaya gereksinim duyulmamasına neden olur.

Stres ve Sınav Kaygısı

Öncelikle sınav kaygısı nedir? buna değinelim. Sınav kaygısı, sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının  düşmesine yol açan yoğun kaygıdır.

“Bu sınavda başarılı olamayacağım.” “Bu sınav sonunda her şey berbat olacak.” “Herkes benden daha zeki.” “Sınav sırasında bildiğim her şeyi unutursam/unutacağım.” “Evdekilerin yüzüne nasıl bakarım.” gibi söylemler bunun Zihinsel belirtileridir. “Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyor.” “O kadar gerginim ki midem altüst olmuş durumda.” “Bu sınava gireceğim için paniğe kapıldım, elim ayağım birbirine dolaşıyor.” bu söylemler ise Duygusal ve Fiziksel Belirtileridir.

Sınav Kaygısının Nedenleri

-Ebeveynin hedefleri ile cocuğun özyeterlilik inancı arasında fark olması  (Araştırmalar, çocuklarda görülen sınav kaygısının önemli oranda okul çalışmalarında anne-babanın yüksek beklentilerine uygun bir başarıya ulaşamama korkusundan kaynaklandığını göstermektedir. )

-Kıyaslanma (Çocuğunuzu aile içinden veya dışında biriyle kıyaslamak gerçekçi ve adil değildir, gelişimini engellemiş ve ona en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Onu, dünkü ve bugünkü haliyle kıyaslayın. Gerçekçi ve adil olan budur.)

-Kaygılı anne-babalar (Kimin heyecanı daha fazla?  

Sizin mi? Onun mu? Sınav hazırlıklarını varlık-yokluk/ölüm-kalım mücadelesi haline getirmek akılcı değildir ve sonucunda kişi varlığını tehlikede hisseder ve kaygı düzeyi en üst düzeye çıkar. )

-Sınava bilgi olarak hazır olmamak

-Sınava gerçeğinden farklı anlamlar yükleme

-Hata ve olumsuz eleştiri merkezli yaklaşım                   

-Mükemmeliyetçilik

-Başarısız olma korkusu

-Ön koşullanma

-Öğrenilmiş çaresizlik...

Çocuğum heyecanlanıyor;

Bireyler kendileri için önemi bir işe giriştiklerinde heyecanlanırlar. Yani bilmelisiniz ki sınav için heyecan duymak gayet normal ve hemen herkeste olan bir duygudur. Asıl anormal olan hiç heyecanlanmamak. Çocuğunuz heyecanlanıyorsa, bilin ki çocuğunuz normal.. Diğer yandan kaygının hiç olmaması da istendik bir durum değildir. Sınav kaygısının belirli bir düzeyde olması yapabileceğimiz en iyi performansı göstermeniz için harekete geçiren bir güç olarak değerlendirilir. Biraz heyecan bireyi kendine getirmekte ve uyanık kılmaktadır. Aynı zamanda heyecan, doğru yönlendirilirse odaklanmalarını sağlamaktadır.

Kendini Gerçekleştiren Kehanet
"Pygmalion etkisi ya da Rosenthal etkisi"

Düşünceler,“kendini gerçekleştiren kehanet” gibidirler. Olaylara hangi yönden baktığınıza bağlı olarak olumlu veya olumsuz davranışlara yol  açarlar. Çocuğumuza “tembel, dağınık,  sorumsuz" vb.  gibi sıfatlarla yaklaştığımızda gerçekte de tanımladığımız gibi olma olasılıklarını artırırız. R.Rosenthal ve L.Jacobsen araştırmasında öğrencilerin başarılarını kendi yetenek ve zekalarından bile daha güçlü bir etken buldular: "Öğretmenlerinin beklentileri." Bu deneyde öğrenciler rastgele bir şekilde iki gruba bölündü ve bir gruba “zeki öğrenciler” dendi. Bir senenin sonunda öyle olmadıkları halde zeki öğrenciler olarak kabul edilen öğrencilerin gerçekten diğerlerine kıyasla daha çok geliştikleri ve daha başarılı oldukları görüldü. Araştırmaya göre; başkalarından belli davranışlar beklenildiğinde, bunların gerçekleşmesi sağlanacak şekilde davranılıyor. Dolayısıyla beklentinin gerçekleşme ihtimali artıyor. Bu yüzden de kendini gerçekleştiren kehanet yalnızca kişinin kendiyle ilgili inançları ile olmuyor, başkalarının hakkımızdaki düşünceleri de benzer bir sonuç oluşturuyor.

Sonuç olarak..

Çocuklarımızın karar verme becerisini güçlendirerek “ne olursa olsun destekleyeceğimiz” inancını vermek, onları çok sevdiğimiz ve onlar için sonuçta ne olursa olsun yanındayım.” mesajını vermek kadar rahatlatıcı ve başarıya katkı yapan hiçbir şey yoktur.

"Çocukluğunda anne ve babalarının gözünde değer bulamayanlar ömür boyu değerini başkalarının gözlerinde ve sözlerinde ararlar." Doğan CÜCELOĞLU

Kitap Önerileri

Doğan Cüceloğlu, “Başarıya Götüren Aile”

Doğan Cüceloğlu, “İletişim Donanımları

Doğan Cüceloğlu, “İnsan İnsana”

Acar Baltaş, “Üstün Başarı”

Bengi Semerci, “Hedef Başarı”

Romanld M. Rapee, “Kaygılı Çocuğa Yardım”

James F. Adams, “Ergenliği Anlamak”


Seda TURHAN
Psikolog | Psikoterapist | Aile Danışmanı | Öğretim Görevlisi |

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.