BU CÜMLE ÜZERİNE ARTIK BU YAZI BİTMELİDİR

TCDD’de çok önemli bir daire başkanı olmuş Başar KARAMAN.

(Eminim babası rahmetli Bünyami KARAMAN, bu mutluluğu bir yerlerden izleyerek toprağın altında yattığı için toprağın üstünü vatan tutmuş Kelkitlilerden birisi olarak çok büyük bir gururla bizlere tebessüm ediyordur!)

Sıradan herhangi bir günü anlamlandıran dost sıcaklığıyla koptu geldi, tam önümde durdu zaman!

Yaman esiyor dermanı kalmamış yüreklere dostluk rüzgârları, yaman!

Aynı duyarlılıklar içinden koparak geldiğimiz arkadaşlarımız bir bir zamanın sahnesine çıkıyorlar.

Başar KARAMAN, benim kuşağımın Kelkitlilik mayasıyla yoğrulmuş jönlerinden birisi.

Daha kimler yok ki: Femamuz ÜSTÜN, Erdinç AYDEMİR, Necdet İLHAN, Ali BALOĞLU, İbrahim TAŞDEMİR, Tuğrul DOĞAN, Bahadır NASUHBEYOĞLU, Haluk DEDE, Cenap SANCAR…

Hepimiz Aydın DOĞAN’ın Kelkit’ten ayrıldığı yaşlarda Kelkit’ten ayrılıp, başka başka yerlere savrulduk. Bir ben biraz geç çıktım. Ama olsun, topraktan aldığımız gıda, yerleşik kültürel değerleriyle içimizi sımsıcak ısıtan memleket aşkı tam tekmil içimizde yer etmiş. Ne bir eksik, ne bir fazlayız. Tam kararındayız zamanın.

Dedim ya, sıradan herhangi bir günü anlamlandıran dost sıcaklığıyla koptu geldi, tam önümde durdu zaman!

Ve o zamanın padişahı (zamana güzel düşünceleriyle hükmetmesini bildiği için), sevgili Kelkitliler…

Bir insanın bir insandan alabileceği maksimum gıda, lekesiz ve içten gülücüklerle aydınlanan yüzler…

Efendim, güzel insanlar, güzel atlara binmiş gidiyor değiller, bakmasını ve görmesini bilen insanlar için güzel insanlar her daim yanı başımızdadır.

Sevgili Başar’ın Kelkit sokaklarından geçişiyle birlikte kaldırımların ona nasıl baktığını anımsıyorum. Yaz doyumsuzluğunda birlikte göze başı muhabbetleri ve sonrasında yaz sonu ayrılıkları…

Aydın DOĞAN’ın Kelkit’ten ayrılışındaki hüzne benziyordu hüznü.

Bütün yaz ortası muhabbetleri Başar’ın örgüsünde sadece bir ilmekti.

İlmekler birleşti ve yıllar sonra mükemmel bir dokuma olarak, bizim bütün üşüyen yanlarımızı sarıp sarmalayan insan gibi bir insan suretiyle karşımıza çıktı.

Güzel insanların altın cevheriyle yoğrulmuş hamurlarına çamur bulaşsa ne yazar?

Altın cevheri, çamurda bile olsa ışıl ışıl yanan kimliğiyle  “işte buradayım, özüm bozulmadı ve bozulmaz” dercesine bizlere güzel olanların asla bozulmayacağını öğütler.

Su gibi aziz ve bütün kirlilikleri yıkayan zamanlardan geçerek bu günlere geldik.

Çamurla, altını ayrıklaştıran birkaç damla su gerekliydi ve onu da gözlerimizden bulduk!

Göz pınarlarımızdan akıttığımız suyla, çamurdan kurtulduk, güneşin ruhlarımızı ışıklarıyla zaptetme gayretleri daha bir anlam kazandı.

Artık güneşli günlerdeyiz ve ışıl ışıl yanıyoruz.

Göz görüyor ve kalp duyuyor ki, bütün bu yaşadığımız zamanlarda tek bir sonuç var:

Mayası altın cevheriyle yoğrulmuş insanlarımız aramızda ve bizimle.

Bu, bizim ileriye doğru akan zamanlarımızı aydınlatıp okşayan bir düşündedir.

Feramuz ÜSTÜN, Başar KARAMAN gibi insanları Allah başımızdan eksik etmesin!

Boşluklarının doldurulacağına asla kâni değilim. Kendilerinin yürek atlasına girmiş ürkek bir güvercin olarak, kendilerinden  başka başka zeminlerde büyük bir mutlulukla istifade edeceğiz.

Güzel insanlarla konuşmayı çok özlemişim.

İki berrak kadeh gibi düşüncelerimizi tokuşturup, dostluğu abı hayat bir su gibi yudumladığımız dakikalar çok çabuk geçti.

MAYASI TUTMUŞ BÜTÜN KELKİTLİLER KELKİT’İN YETİŞTİRDİĞİ  PARLAK BİR KUMAŞTAN BİÇİMİ ÇOK ŞIK BİRER ELBİSEDİRLER!

Bu cümle üzerine artık bu yazı bitmelidir.

Hep söylemişimdir, Kelkit yetiştirdiği aydın insanlarla gurur duymaktadır. Gerçek gücümüze bu insanlara yaslandığımız ölçüde kavuşacağız.

Siz bakmayın yerel siyasetin yoz yaklaşımlarına.

Arayacaksa, Kelkit adam gibi adam siluetleriyle bu yetiştirdiğimiz güzel insanlarla yolunu arayacaktır.

Buna bütün kalbimle inanıyorum!
YORUM EKLE