Irkın Gümüşhane'de Tarım Ve Meyveciliği Değerlendirdi

Gümüşhane Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hasan Irkın, Gümüşhane’de meyvecilik ve tarım sektörü ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Irkın Gümüşhane'de Tarım Ve Meyveciliği Değerlendirdi
Gümüşhane Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Hasan Irkın, Gümüşhane’de meyvecilik ve tarım sektörü ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Gümüşhane’nin tarımsal açıdan iki ana havzaya ayrıldığını belirten Irkın, Kelkit, Köse ve Şiran’ı içine alan Yukarı Fırat Tarım Havzası ile Kürtün, Torul ve Merkez İlçeyi için alan Çoruh Tarım Havzasının tarımsal yapıyı karakterize eden iki ayrı bölge niteliğinde olduğunu söyledi.

Yukarı Fırat Tarım Havzasının başta hayvancılık olmak üzere, yem bitkisi önderliğinde tarla tarımı yapılan tarım arazilerine sahip olduğunu, iklim başta olmak üzere sınırlayıcı birçok faktöre sahip olan bu havzada, rasyonel meyvecilik faaliyetlerinin yapılabilmesinin mümkün görünmediğini belirten Irkın, havzanın geleneksel meyvecilik geçmişinin de yok denecek kadar az olmasının bu kanıyı güçlendirdiğini söyledi.

GÜMÜŞHANE’DE MEYVECİLİK ÇORUH TARIM HAVZASINDA YAPILMAKTADIR

Gümüşhane’ye özgü yerel çeşitlerin yetiştirildiği, elma, armut başta olmak üzere kayısı, kuşburnu, dut, alıç gibi meyvecilik faaliyetlerinin hayat bulduğu yerin Çoruh Tarım Havzası olduğunu kaydeden Irkın, “Tarım parsellerin küçük oluşu, makineli tarıma elverişli olmaması gibi olumsuz faktörler yanında, iklim şartlarının meyveciliğe imkân vermesi, Gümüşhane’de meyvecilik kültürünün oluşmasına neden olmuştur.” dedi.

“GEÇMİŞ YILLARDA DEDELERİMİZ TARAFINDAN OLUŞTURULAN MEYVE BAHÇELERİ BUGÜN, TORUNLARI TARAFINDAN YANLIZLIĞA TERKEDİLMİŞ DURUMDADIR”

Özellikle uzun yıllara dayalı meyvecilik faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyen en büyük etkenin kırsal alandan kentlere yapılan yoğun göç olduğunun altını çizen Irkın, “Uzun soluklu çalışma gerektiren meyvecilik faaliyetleri için, üreticinin arazisinin başında bulunması oldukça önemlidir. Meyve ağaçlarının, sadece meyve vereceği zaman hatırlanması veya “insanın canı çektiğinde, nerde o eski elmalar” dileği, bahçelerde terk edilmişliği yaşayan, hastalık ve zararlılarla mücadele eden, soğuğa, kurağa, dona karşı koymaya çalışan meyve ağaçlarımıza yapılan en büyük haksızlık olacaktır. Geçmiş yıllarda, dedelerimizin diktiği ve büyümesini yıldan yıla takip ettiği meyve ağaçları, kendi torunları tarafından yalnızlığa terkedilmiş durumdadır. Bırakın budamayı, meyve hasadını, meyve bahçesinin yerini dahi bilmeyen insanımız bulunmaktadır.  Yerel meyvelerimizle kurulan bahçelerde, ağaçların yüksek taç yapısı, birim alana dikilen ağaç sayısının azlığı gibi teknik nedenlerle, birim alandan alınan verim düşük kalmaktadır. Örneğin, göbek elması yetiştiren bir üretici, üretim maliyetleri ile birlikte kazançlı bir faaliyet sürdürülebilmesi için, ticari olarak piyasada bulunan çeşitlere göre 2 katı fazla fiyatla satış yapmak durumundadır. Üreticinin, fiyat yönüyle rekabet edebilmesi oldukça zor olup, alım gücü yüksek sınırlı bir kesim dışında, yüksek fiyat nedeniyle yeterli talep oluşamamaktadır. Bu durum, sektöre yeni bahçeler eklenmesine ve karlı bir yatırıma dönüşmesine mani olmaktadır. Tarımsal faaliyetlerin, özellikle girdi temini ve bakım işlerinin özel sektör tarafından yürütüldüğü dikkate alındığında, eski plantasyon meyve bahçelerinin budama, gübreleme vb. bakım işleri konusunda, üreticiler masraf yapmak istememektedir. Dolayısıyla bakımsız, hastalıklı ve yaşlı bahçeler artmakta, yeni plantasyonlar da kurulmadığı için sürdürülebilir meyvecilik faaliyetleri yapılamamaktadır.”  diye konuştu.

“DEDELERİMİZİN DİKİP BİZE MİRAS BIRAKTIĞI BAHÇELERDEN ALINAN AŞI KALEMLERİYLE ÜRETİLEN YEREL ELMA VE ARMUT FİDANLARINA RAĞBET EDİLMEMEKTEDİR”

Yeni bahçe tesisi konusunda, özellikle yerel elma ve armut çeşitleri ile kurulacak bahçeler için İl Müdürlüğü tarafından 5 yıldır uygulanan “Yerel Meyveciliğin Geliştirilmesi Projesi” kapsamında, Erzincan Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Müdürlüğü ile ortak bir çalışma yürütüldüğünü dile getiren Irkın, “Malumunuz üzere, piyasada ticari olarak üretilen çeşitlere ait fidan bulunmakta olup, yerel fidanların üretimi ile ilgili, “Tohumculuk Sektöründe Yetkilendirme ve Denetleme Yönetmeliği” kapsamında Fidan Üretici Belgesi sahibi fidan üreticimiz bulunmamaktadır. Göbek, İngiliz veya Miski armudu fidanı, yürürlükteki mevzuata göre yetiştirilmemektedir. Üreticilerimizin ihtiyaç duyduğunda, yerel gen kaynaklarının muhafazası ve yeni bahçeler kurulması amacıyla, Gümüşhane’de bulunan bahçelerden ağustos ayında aşı kalemleri alınmakta, Erzincan Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Müdürlüğü tarafından alınan kalemler aşılanarak 2 yıllık bir çalışma sonucunda üreticilerimize ulaştırılmaktadır. Örneğin, 5.000 adet yerel elma fidanı ihtiyacı hâsıl olduğunda ve bu talep İl Müdürlüğümüze iletildiğinde, Ağustos 2013’te alınan aşı kalemleri, 2 yıl sonra Nisan 2015’te sağlıklı birer fidan olarak üreticiye ulaştırmaya İl Müdürlüğü olarak talip olduğumuzu belirtmek isteriz. Yerel elma ve armut bahçelerinden, yani dedelerimizin diktiği ve bizlere emanet bıraktığı bahçelerden alınan aşı kalemleri vasıtasıyla, meyvecilik mirasımız ileri yıllara taşınmış olacaktır. Ancak ne yazıktır ki, yıllardan beri süregelen ve başka hiçbir yerde olmayan bu proje, “her fırsatta yerel değerlerimize vurgu yapan veya nerde o eski elmalar, armutlar diyen” üretici kitlesinin ilgisini çekmiyor ki, 2012 yılında aşılama suretiyle elde edilen Göbek ve İngiliz elmaları ile yerel armut çeşitlerinden bir kısım fidan elimizde kalmıştır. Herkes yerel meyvecilikten söz ederken, girişimci olarak ortaya çıkan ve “ben, yerel çeşitlerle meyve bahçesi kurmak istiyorum” diyen üretici olmamıştır. Yerel çeşitlerle meyve bahçesi kurmak isteyen üreticilerimize, teknik destek ve danışmanlık yanında, fidan temini konusunda da yardımcı olunacaktır. Ayrıca, yerel gen kaynaklarının kayıt altına alınarak korunması anlamında İl Müdürlüğümüz tarafından yürütülen “Yerel Elma ve Armut Çeşitlerinin Korunması Projesi” ile yerel elma ve armut çeşitlerimiz belirlenmiştir. Meyvecilik gen kaynaklarımızın yok olması söz konusu olmayıp, yapılan bu çalışma ile belirlenen ve örnekleri alınan materyaller, Erzincan Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Müdürlüğünde muhafaza edilmekte, üretici talebi olduğunda koruma altına alınan bu çeşitlerin çoğaltımı mümkün olabilmektedir.” ifadelerini kullandı.

“YEREL MEYVELERİMİZİ GENÇ NESİLLERE TANITMAK, BÖLGEMİZE VE ÜLKEMİZE PAZARLAMAK ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ OLMALIDIR”

Bu olumsuzluklara ve ilgisizliğe rağmen, yerel elma ve armut çeşitleri ile kurulu bahçelerine bakan, ilgilenen, teknik destek alan meyve üreticileri de bulunduğunu kaydeden Irkın, şöyle konuştu: “Hasattan itibaren verim ve talep durumuna bağlı olarak, neredeyse, yeni sezon öncesine kadar göbek elması bulmak bazı yıllar hariç mümkündür. Bu durum, göbek elmasına olan talebin çok fazla olmadığını da göstermektedir. Yerel meyvelerimizi genç nesillere tanıtmak, İlimizde yaşayan diğer bölge insanlarına tanıtmak başlıca vazifemiz olmalıdır. Talep arttığında, ekonominin bir kuralı olarak yeterli arzı sağlamak için girişimciler artacak ve yerel meyvecilik sektörü değer kazanmış olacaktır. Üretimin olmadığı veya kısıtlı olduğu bölgelerde, talep yetersizliği beraberinde tarıma dayalı sanayiyi de olumsuz yönde etkilemektedir. Pazarlama metotları başta olmak üzere, soğuk hava tesisleri gibi hasat sonrası dayanımı arttırmaya yönelik faaliyetler, ihtiyaç hâsıl olduğunda değerlendirilebilir. İl merkezinde yıllar önce yapılmış olan soğuk hava deposu kullanılmadığından iptal edilmiştir. Kaynaklar, proje bazında, bölgenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kullanılmalıdır. Tarımsal stratejiler, konu uzmanlarının ve sektör temsilcilerinin görüşü ile yön bulmalıdır.”

“YEREL MEYVE ÇEŞİTLERİYLE KURULMUŞ BAHÇE, ANNE BABANIN İLGİSİNE MUHTAÇ ÇOCUK GİBİDİR”

Yerel çeşitlerle kurulmuş eski bahçelerin ilgiye muhtaç olduğunu dile getiren Irkın, “Bir çocuk, nasıl anne,babasının ilgisine muhtaçsa, bahçelerimiz de sahibinin ilgisine muhtaçtır. Yeni bahçe tesisi için talep yoktur veya yeterli değildir. 2-3 fidan dikmek önemlidir, ancak sürdürülebilir tarımsal faaliyetler için yeterli değildir. Talep durumunda, Müdürlüğümüz tarafından her konuda destek sağlanacağının bilinmesi gerekmektedir. Ürün pazarlaması ile ilgili sorunlar çok yönlüdür. Yerel çeşitleri tanımayan insanlara, mevcut ticari çeşitlerle rekabet edebilir bir fiyat politikası, üreticiyi mağdur edebilmektedir. Tarıma dayalı sanayinin gelişimi yine üretim kapasitesi ile doğru orantılıdır. Üretimin artması ile yeni arayışlara veya mevcut tesislerin yenilenmesine ihtiyaç duyulacaktır. Çoruh Tarım Havzası’nda (Kürtün, Torul, Merkez) geçim kaynaklarından en önemlilerinin meyvecilik ve bahçe ürünleri olduğu fikri günümüz itibariyle geçerliliğini yitirmiştir. Özellikle, madencilik başta olmak üzere yeni sektörlerin varlığı önemli bir neden olmuştur.  Meyveciliği herkesin yaptığı değil, yeterli büyüklüğe ve imkâna sahip, işletme modeli ile yönetilen bir faaliyet olarak görmekteyiz. Yukarıda bahsedilen sorunların, amatör, hobi amaçlı yetiştiricilik ile küçük ölçekli rekabet düzeyi zayıf işletmelerle aşılabilmesi mümkün değildir.” dedi.

“GÜMÜŞHANE’DE ÜRETİCİLER TARIM PARSELLERİNİN MÜLKİYET SORUNLARI NEDENİYLE, BAKANLIK DESTEKLERİNDEN YETERİNCE FAYDALANAMAMAKTADIR”

Tarımsal destekler açısından bakıldığında, Gümüşhane’de tarım parsellerinin mülkiyet sorunları nedeniyle, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı üretici sayısı, fiilen bu işi yapanların ancak yüzde 20’si kadar olduğunu belirten Irkın, “Başka bir ifade ile, köyde yerleşik ve tarımsal faaliyette bulunan 100 çiftçiden ancak 20’si Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlıdır. ÇKS üzerinden desteklerin verildiği düşünüldüğünde, İlimize tarımsal destek olarak girmesi gereken paranın, ancak, küçük bir miktarı girmektedir. Bakanlığımız tarafından, bu yapısal sorunun çözümüne yönelik, bir takım mevzuat çalışmaları yapılmaktadır. Tarımsal girdi temini, 15-20 yıl öncesine kadar daha çok devlet tarafından karşılanmakta idi. Serbest piyasa şartlarında özel sektörün yıldan yıla gelişmesi ile, özellikle girdi temini konusu özel sektöre geçmiştir. Devlet’e ait üretim tesislerinin (fidanlık, tigem vb.) özelleştirilmesi veya özel sektörün faaliyet göstermesi nedeniyle işlevsiz hale gelmesi, üreticilerimiz tarafından yeterince anlaşılmış değildir. Birçok üretici, piyasada, özel sektör tarafından sunulan hizmeti, yasal görevi olmadığı halde kamu kurumlarından istemektedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı üreten değil, üretimi planlayan ve en uygun tarımsal politikaları belirleyen bir kurum haline gelmiştir. Bakanlık birimlerinin, teknik destek ve danışmanlık konusunda eğitim,yayım faaliyetleri artarak devam etmekle birlikte, üreticilerin “bahçemi ekin, dikin, budayın, ilaçlayın gibi talepleri” karşılanamamakta, Gümüşhane gibi gelişmekte olan illerde özel sektörün gelişmesine ve üretici ihtiyaçlarına cevap verir hale gelmesine zarar vermektedir.” diye konuştu.

Irkın sözlerini şöyle sürdürdü:

“TARIM YATIRIMI CİDDİ BİR İŞTİR, BAŞINDAN İTİBAREN PLANLANMALI VE TÜM İMKANLAR KULLANILMALIDIR”

Tarımsal faaliyetlerin, özellikle de uzun yılları kapsayan değerli bir yatırım olan meyvecilik faaliyetlerinin olmazsa olmazı, girişimcidir. Girişimci, “bu arazimde, bu şartlarla nasıl meyvecilik yapabilirim?” dediğinde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri bu soruları cevaplamak, yol göstermek ve üretimin bütün evrelerinde çiftçinin yanında olmakla görevlidir.

Tarım, ciddi bir iştir. Başından itibaren planlanmalı ve zamanın gerektirdiği tüm imkânlar kullanılarak, üreticiye sağlıklı bir gelir kaynağı oluşturmalıdır. Tarım, üretimden, bitki sağlığına, meyvecilikten sebzeciliğe, hayvancılığa, yem bitkilerine, su ürünlerine, gıda temini ve güvenilir arza kadar saymakla bitmeyecek birçok disipline sahiptir. Bu yapı, ancak, bu konularda eğitim almış uzman teknik elemanlarca ve bu elemanların istihdam edildiği kurumlarca yönetilebilir.

“TARIM ARAZİLERİ İLE İLGİLİ PARSELLERİ BÜYÜTMEDİĞİMİZDE, NE YAZIKKİ 25 ÇEŞİT ELMA VE ARMUT İLE İLGİLİ KONUŞACAKLARIMIZ SADECE ANILARIMIZ OLACAK”

İl Merkezi, Torul ve Kürtün İlçelerini kapsayan Çoruh Tarım Havzasında ortalama tarım arazisi parsel büyüklüğü 2,4 dekardır. Her parselin ortalama 5 hissedarı olsa kişi başına neredeyse 500 m2 hisse düşmektedir. Bakanlık olarak desteklemeye tabi tutulacak iktisadi meyve bahçesi büyüklüğünün alt sınırı 10 dekar olarak belirlenmiştir. Yani bölgemizde desteklemeden yararlanmak için 20 hissedar bir araya gelerek ancak 10 dekarlık bir meyve bahçesi oluşturabilecektir. Günümüzde birkaç dekarlık meyve bahçesi, bir ailenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Göçün ana sebebinin de bu olduğu düşünülmektedir. Göç edenlerin arazi üzerinde hâkimiyetleri devam ettiği fakat işlenmediği, böylece, meyvecilik için uygun olduğu halde İlde kalanlarca da işlenemediği ve bütün olarak bu süreci sorgulayan bir yasal düzenlemenin de bulunmadığı göz ününe alınırsa ne yapılması gerektiği sorusu ortaya çıkmaktadır. Yasal düzenleme yapılana kadar hissedar sıfatıyla hepimize görev düşmektedir. Kooperatif, birlik, şirket veya hissedarlardan birisine vekâlet vermek suretiyle arazilerin işlenerek kaynaklarımızın değerlendirilmesine, desteklerden yararlanarak üretim maliyetlerinin düşürülmesine ve İle girecek fazladan desteğin çarpan etkisi ile İlimizin kalkınmasına katkı sağlayacaktır. Her hâlükârda bu işleri yapmak için bir aileyi geçindirecek büyüklükte işletmeye, bu işletmeyi işletecek üreticiye, yani girişimciye ihtiyaç bulunmaktadır. Aksi takdirde güzelim 25 elma ve 25 armut çeşidimizle ilgili anılarımızı konuşmaktan öteye gidemeyeceğimiz aşikâr görünmektedir. İlimizin sıkıntısı da bu olsa gerektir.
Güncelleme Tarihi: 23 Şubat 2013, 16:47
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER