Gün ışığı, gece karanlığı

Bugün,”Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” modundayım
Evet, tahmin edeceğiniz gibi derdimiz yine aynı.
Dert yine Gümüşhane.
Yanlış anlaşılmasın; Gümüşhaneli olmaktan Gümüşhane’de yaşamaktan son derece memnunum.
Memnuniyetsizliğim, dar kafalar veya beceriksizlikler nedeniyle günlük hayatımızda yaşadığımız sorunlarla ilgili.
Sorunlar belki tekil olarak küçük olabilir ancak, toplamda yüklü bir külfet insan hayatı için.

Öncelikle şehirden başlayalım.
Şehre yağan birkaç santimetre kar sonrası yaşanan kazalar herkesçe malum. Mahalle aralarından vazgeçtim, ana caddelerin durumu da içler acısı.
Peki belediye çalışmıyor mu?
Ellerinde roganlar (tahta küreyici), çalı süpürgeler.
Herkes işinin başında.
Kısaca, Güneş ışığı ile gece karanlığında yol alıyoruz.

Gece dedik ya;
Önceki gece geç saatlerde Fen Lisesi önündeki yoldan ilerliyorum.
Yolun ortasında bir demir kapak ve tabii ki büyük bir çukur.
Belli ki Telekom tarafından çalışma yapılmış.
Yarım kalan çalışma sonrası kapak açık bırakılarak çukurun önüne mezar taşı gibi üst üste taşlar konulmuş.
Akıllarınca sürücüler uyarılmak istenmiş.
Dedik ya, Güneş ışığı ile gece karanlığında yol alıyoruz.

Biraz da şehir dışına çıkalım.
Karayolunda Torul’a doğru yol alalım.
Herkes bölünmüş yol inşaatında yapılan çalışmaları takdirle karşılıyor.
Cengiz İnşaat; Ferhat olup, dağları deliyor, profesyonel çalışma nasıl olur cümle aleme gösteriyor.
Peki, tünellerde bu övgüyü alan firma, köprülerde ve servis yollarında aynı başarıyı neden yakalayamıyor?
Sürücülerin yaşadığı sorunları biraz hassasiyet ile azaltabilecekleri halde, niçin bu gayret içerisinde bulunmuyorlar?
Cengiz İnşaat; dağları deliyor da, köprüleri mi aşamıyor?
Yok, yok. Onlarda diğerleri gibi Gümüşhanelim için, “Çile bülbülüm çile” şarkısını uygun görüyor.

Sayın yetkililer.
Biliniz ki; biz bu şarkıdan bıktık.
Biz artık, “Gel gör Gümüşhanem ne güzel ildir” türküsünü dinliyoruz.
Haberiniz ola…
YORUM EKLE