GÜNDELİKÇİLER

Ben nasıl unuturum seni can bedenden çıkmayınca?.. demişti rahmetli Barış Manço yıllar önce.. Bizler de yıllar sonra o zaman ki hislerle dinliyoruz belki de bu ve bunun gibi şarkıları. Zaman geçtikçe, insanlar daha basit ilişkiler yaşamaya başladıkça bu ve bunun gibi şarkıların kalplerde ki yerinin azaldığını düşünen biriyim. Ne de olsa günlük değil mi ilişkiler?..

İnsanlar artık kalplerine alacakları insanı pazardan karpuz seçerek alıyor, ya içi tutarsa..(?) mantığı ile.. Ne yazık.. Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı.. ne oldu? Sadece hikayelerde mi kaldı.. İnsan okuduğunda bir şey hissedemez, sevemez mi? Düşündüremez mi seni bir okuduğun yazı veya gördüğün resim, dinlediğin müzik. Senin ruhun da bu kadar kırılgan mı(?) yok sa seni de zamanın da yıldıran biri mi oldu..? 

Çevremiz de görüyoruz çoğu zaman seni yaralayan kıran biri var sa sende acısını bir başkasından çıkarmak için onca uğraş verir kazanırsın ama kaybetmeye basit bir neden bulursun. İnsanın genetiğin de var sanırsa bu zor kazandığını bir çırpıda kaybedebiliyor.. Kaybetmek istiyor..

Peki dinlediğin ve zamanın da ne aşklara şahit olmuş şarkıların sende ki yeri de aynı mı? Yoksa gündelikçiler gibi günü kurtarmaya yönelik şarkıları mı dinlersin sende.. İnsan yüreğini bu kadar basite almanı gerektirecek konu ve problem nedir? Sen de baban ya da annen gibi mertçe sevebilirsin, en azından deneyebilirsin. Peki denemiş ve yanılmış olabilirsin ama bu senin hislerinin günlük ya da haftalık veya aylık olacağı anlamına mı gelir? Ne münasebet…!

Diyeceğim şu ki bazı insanları dinlediği şarkılardan, sanatçılardan da az da olsa tanımlayabilirsiniz. Ruh halini anlayabilir, hissettiklerini düşünebilir, ya da kendinizi onun yerine koyabilirsiniz. Ama sakın ola siz de kendinizi gündelikçi ilişkileri yaşamaya çalışan ( iş olsun diye seven ) insanlar dan olmayın..
YORUM EKLE