Ara
Gümüşhane
Açık
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7399 %0.04
50,2585 %0.14
5.950,35 % -0,21

BE KADIN!

YAYINLAMA:
2013 yılının en şaşırtıcı olayı Dünya Kadınlar Gününün her yıldan daha fazla üzerinde durularak, daha fazla ses getiren bir tarz ve farklı bir bakış açısıyla toplumun gündemine getirilmiş olmasıydı. Açıkçası benim çok dikkatimi çekti ve çok şaşırdım diyebilirim.

Kadına şiddet, kadın hakları, annelik kavramı üzerinde Başbakan düzeyinde açıklamalar, televizyonlarda onlarca programlar vesaire herkes yarış halinde kadın sözcüğüne bir eksik yetiştirme bir eksiği tamamlama peşindeydiler sanki.

Köylerde kadının adı: “Gelin”, “Kız”, “Karı” şeklinde telaffuz edilir, yalnızca sinirlenme halinde “Be kadın’la birlikte kadın sözcüğüne yer verildiği benim aklıma gelenler... Köy yaşantısına dair küçük yaşta başlayan gözlemlerimin beni bu sayfada zora sokacağını bilmeme rağmen yazmasam eksik kalır dürüstlüğü ile birazcık zülfü yare dokunmak icap ederse: Kırsalda kadına uygulanan şiddetin arkasında yine bir kadın olduğu şahsi tespitimdir. Her ne hikmetse bütün geniş ailelerdeki “kaynana” veya “büyük anneler” gelinlerinin oğulları tarafından azarlanması veya tartaklanmasını teşvik ederlerdi.Eğer bir yerde bir kadın mağdur olmuşsa ve bu kadın onların birinci derece akrabası değilse suçlu olarak kadını görürler, ancak kişi birinci derece akraba ise o zaman erkek tarafını suçlarlardı.Sonradan bu durumun sadece kırsalda olmayıp genel olduğunu yaşadıkça birlikte öğrendik.

Bir kadının ağzından çıkan şu iki farklı söz, bence kadını tanımada yeterli olsa gerek; Birincisi: “Allah’a şükürler olsun öyle bir damadım var ki kızımın bir dediğini iki etmiyor,elini sıcak sudan soğuk suya vurdurmuyor.” İkincisi:Evde hep kızımın dediği oluyor. Benim oğlum öyle ellere benzemez,o varken gelinin gıkı bile çıkmaz,evde erkek varken gelin öyle her şeye karışmamalıdır, aferin benim oğluma…” Bu iki sözü de aynı kadın söylüyor:kendi canından olanı korurken, diğerine şiddet uygulanması konusunda davetiye çıkarıyor.

Tarih boyunca süregelen kadın erkek anlaşmazlıklarında yukarda sayılanlarında rolü olsa bile kavganın temelinde her iki tarafın yönetim erkini elinde bulundurmaya yönelik mücadelesi yatar. Karşı taraftan fiziken güçlü olan ve ailenin barınma, beslenme ve korunmasında daha etkin olan erkek bu statüsüne karşılık olarak kadın tarafından yüceltilmeyi,sayılmayı hatta mümkünse karşısında eğilinmesini beklerken, zarafeti inceliği,güzelliği ile erkeğin kendisine çok ihtiyacı olduğunu düşünen kadın da aynı şeyleri erkeğinden beklemektedir.Her iki tarafın beklentisi yüksek ve aynı olunca söz sahibi olma mücadelesi ve kavga kaçınılmaz olmaktadır.Erkek bu arzusuna ulaşmada şiddeti araç olarak kullanırken kadın,gözyaşını ve duygularını en etkili silahlardan daha ustalıkla erkeğine çevirmektedir.

Yaşar Nuri Öztürk bir programında erkeklerin kadını dövmek için adete kudurduğunu bunu yapmak içinde Kuran’daki nisa suresinin 34. Ayetini öne sürdüklerini, oysaki ayette bahsi geçen (nüşuz meselesi) otoritenin erkek değil kamu otoritesi olduğunu belirtmekte, Peygamberimizden örnekler verip kadının asla dövülemeyeceğini bildirmektedir. Y.N. Öztürk genelde dinleyince doğru söylediğine inandığım ama söylediğini  kendi yapmayanlardan olduğunu kabul ettiğim bir profesördür. Yani söylediklerini doğru kabul edebiliriz ancak erkeklerin kadını dövmede istekli oldukları kadar kadınında erkeği kendi nüfuzuna almada adete işaret parmağıyla hareket eden bir oyuncağa çevirmedeki isteğini ve hevesini de belirtmeli ki konu tamamen doğru olabilsin.
 
Yetenek sizsinizin birincisi Atalay Demircinin kadını tarifi mizahide olsa gerçeğe çok yakındı. Kadını anlamadan onu tanımadan onun hakkında hüküm vermenin yanlış olacağını en iyi o anlattı.

Benim kadınlarla ilgili duyduğum en şaşırtıcı olay ise Peygamber Efendimizin eşlerine küstüğü için birkaç gün mescitte kaldığıdır. Allahın Resulü küstürülmüşse gerisini siz düşünün.

Son olarak söyleyelim ve hakkı teslim edelim: Kadın insanlığın yarısıdır. Fiziki olarak erkeklerden güçsüz olmaları onların erkeklerin karşısında eğilmesini, el etek öpmesini gerektirmez. Şiddet acizliktir. Buna özellikle kadınlar fırsat vermemelidir.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *