Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7052 %0.02
50,2084 %0.09
5.959,76 % 0,97

MİLLİ ŞUUR

YAYINLAMA:

Bir dostla sohbetimiz sırasında Azerbaycan’dan konu açılınca soruldu ki: 30 yıl önce 1990 yılında  Karabağı, ermenistana bırakmak zorunda kalan Azerbaycan  ne olduda şimdi böylesi bir kararlılkla 45 gün içerisinde ermeni ordusunu bozguna uğratıp işgaldeki yoprakların çoğunu kurtarabildi? 
 
Sizce sebebi nedir diye sordum.. 
 
Bence “milli şuur” dedi ve ekledi.Dediki 30 sene önce SSCB’nden yeni ayrılan  ve milli hassasiyetleri neredeyse yok edilen azerbaycanın Ermenistana topyekün bir direniş göstermesi düşünülemezdi.Ancak aradan gecen bu 30 yıllık sürecte toparlandılar, millet olmanın, bağımsız olmanın ve bagımsızlık adına gerekirse gönüllü olarak cepheye gidip ölmeyi göze alacak bilince eriştiler. 
 
Dostu dinlerken hayranlıkla yüzüne bakıp gözlerimle onu onaylarken,içimden şunlar geçti; acaba ülkemizde de bu 30 yıl içerisinde milli şuur konusunda bir gelişme bir ilerleme oldumu? Yoksa maddeyi merkeze alan, yaşama ve refah seviyesi artan ülkemiz insanlarında özellikle gençlerde bu şuurlanma konusunda ne durumdayız? 
 
Milli şuur nedir? Neyle beslenir? Nasıl oluşur? 
 
Maaleseftir ki  ülkemizde aydınlar , akademisyenler,öğretmenler ve pek çok alanda yol gösterici olan kesime bu soruyu sorsak üç farklı yaklaşım görürürüz..! 
 
Birinci yaklaşım derki; Milliyetçiliği önceleyen Türk gelenek ve görenekleni esas alan bir eğitim müfredatı ile gençlerimizi okullarda yetiştirmeliyiz. 
 
İkinci yaklaşım diyecektir ki;. Dini esasları önceleyen ve dinin emir ve yasaklarını içeren bir eğitim müfredatı ile çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. 
 
Üçüncü yaklaşım diyecektir ki ; çağdaşlığı esas alan ve batı toplumlarının uyguladığı aynı zamanda Atatürk ilke ve inkilaplarını esas alan bir eğitim müfredatı ile çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. 
 
Bu üç akımın görüşlerine de saygı duyalım ve diyelimki "evet sen haklısın .. "
 
Karşılaşacağımız manzara şudur.  Kendi görüşünü öncelerken diğerlerini ya düşman edip öteleyecek yada yok sayacaktır. 
 
Bunu nerden mi biliyoruz* Biliyoruz çünkü bu üç akımın da doğru olduğuna inanan hükümetler ülkemizde iş başına geldiler ve  sadece kendi görüşlerini hakim kılmak ve kendilerine daha çok taraftar toplamanın peşine düştüler. 
 
Oysaki; bir ülke ortak değerler üzerinde anlaşamazsa, ortak bir dil oluşturamaz ise, birinin çare olarak gördüğünü biri zehir olarak görürse,birinin kahramanı diğerinin lanetlediği kişi olursa  milli şuur geliştirmek kolay mıdır? 
 
Hepimizin sevdiği ve hepimizce onaylanan bir yazarımız yada bir eserimiz var mı? 
 
Hepimizin sevdiği ve gurur duyduğu bir ressam adı söyleyebilir miyiz? 
 
Hepimizin ortak değer verdiği tarihi kahramanlarımız hangileridir? 
 
Hepimizin kabul edebileceği ve sahipleneceği bir sanatçımız,  filmimiz, tarihi eserimiz var mıdır? 
 
Asıl kritik soruyu sorayım; şu anda hemen hemen herkesin hayranlıkla izlediği ve benimsediği dünyaca ünlü bilim adamımız Aziz SANCAR , ABD ‘den Türkiye’ye dönüş yapsa  ve bir siyasi partiyi övüp yada eleştirse ne olur? 
Cevap; bütün geçmişinin ve başarılarının üzerine sünger cekilir,alehinde edilmedik laf hakaret kalmaz, ülke nüfüsunun yarısı tarafından kahraman ilan edilirken diğer yarısı tarafından hain ilan edilir. 
 
...... 
1970-80 yılları arasında lisede öğrenciydik;hükümetler sık sık değişirdi.Hükümetler değiştikçe okul duvarlarında asılı olan Türk büyükleri resimleri duvardan kaldırılır,sonrasında diğer hükümetlere göre asılırdı. 
 
Sonraki yıllarda kılık kıyafet üzerinden  bir milli şuur oluşturulmaya çalışıldı. Binlerce kadın eğitim hakkı gibi temel bir insan hakkından mahrum bırakıldı. 
 
İçinde bulunduğumuz yıllarda ise dini değerleri öne alan bir  politika izlenmektedir. 
 
 Gelinen noktada uygulamalar ve sonuçlar göstermiştir ki:Milli şuur oluşturulurken milletin ortak değerlerini eşit derecede önemli görmeli, birini diğerinin önüne geçirmemeli en önemliside öbürünü şeytanlaştırmaktan kaçınılmalıdır. 
 
 Dini değerlerimizin yanında,Türk kültürü gelenek ve göreneklerimizle birlikte gelişen dünyaya ayak uydurabilecek yeniliğe açık,ilerlemeyi ve gelişmeyi seven, aklın bilimin öncülüğünde,çağdaş ve demokratik değerleri benimseyen bir anlayışı düşünebilir miyiz?  
 
Yaşar Kemal’ den ve Necip Fazıldan bahsederken ikisine karşı duygularımız eşit olabilir mi?  
 
Atatürk ve Fatih’ten bahsederken ikisi hakkındaki değer yargılarımız eşitlene bilir mi? 
 
Mimar Sinan’ın tarihi eserleri  ile Orhun kitabelerine   aynı duyarlılıkla yaklaşılabir mi? 
  
OLMAZ diyeceksiniz, olamaz çünkü davamız zarar görür,olamaz çünkü kolay yoldan insanların seçimlerde kullandıkları oyu alamayız.Olamaz çünkü yanlışlarımızı, hatalarımzı ve kusurlarımızı aklayacak taraftardan yoksun kalırız. 
 
Olamaz çünkü; siyasetin ilk temel kuralı düşman yaratmaktır...!  

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *