Yıktınız perdeyi...

Gölge oyunu: Çubuklar, deriden yapılmış suretler, AK bir perde ve ışık kaynağından oluşan geleneksel bir oyunumuzdur. Gölge sanatı her ne kadar, ayak oyunlarının sıkça görüldüğü Orta Asya menşeli bir gösteri olsa da Türkler tarafından çok başarılı sahnelendiği için bir Türk Halk Kültürü olarak ta kabul görmüştür.

Çubuklar yardımıyla kumanda edilen Hacivat ve Karagöz ise, Türk Gölge Oyununun temel kahramanlarıdır. Bu seyirlik oyunda Hacivat bilge kişilik rolünü oynarken, Karagöz cehaletine rağmen oyunun esas karakteridir. Sürekli olarak kar elde eden, patavatsızlıkları ile seyirciye kendini güldüren, anlamıyormuş gibi yaparak işi kavgaya kadar götüren Karagöz’ün ta kendisidir.  Bu iki karakterin yanı sıra oyunda; Çelebi, Zenne, Tuzsuz Deli Bekir, Beberuhi, Tiryaki, Himmet, Yahudi, Arnavut, Rum, Acem, Külhanbeyi, Dansöz, Laz gibi yardımcı karakterler de mevcuttur.

Aslında, yaşantımızın Hacivat Karagöz özelinde ki bir özetidir gölge oyunu. Gerçi bizler mi Hacivat ve Karagöz olup da yaşarız yoksa onlar mı bizi taklit ederek gölgeye konu ederler bilinmez ama Gümüşhane siyasetine yıllar öncesinden tutulan bir ayna olduğu gün gibi ortadadır.

Çubukların başında bir Hayali; etrafında ise çırak, yardak, dayrezen, sandıkkar’dan oluşan yardımcıları, AK Perde’de türlü türlü figürleri sahneye koymaktalar. Bizlere ise, gülerek izlemekten başka bir rol biçilmemiştir zaten. Öyle ki; yardımcı karakterlerden biri olan Laz kimliğinin adı sanı duyulmaz hale getirilmiş, perde yıkılmış, ortalık viran edilmiştir.

Oyun ve oyuncuları anlattık. Gelelim işin özü olan gölgeye.

Bencil insanlar caddeye düşen gölgelerinin büyüklüğü ile gururlanır, sonsuz bir mutluluk duyarlar. Paralarının çokluğu, makamlarının ağırlığı nedeniyle dokunulmaz olduklarını sanırlar. Oysa gölgenin büyüklüğü, ışık kaynağına olan yakınlıkla ilgilidir. Işık kaynağına ne kadar yakın olunursa, gölge o kadar büyük olur. Burada dikkat edilmesi gereken, ışığa yakın olmak isterken ampulü patlatarak ortamı karanlığa mahkûm etmemektir.

Işığın kaynağına yakın olanlar, gölgeler ile oynamak yerine, aldığı ışığı vatandaşa iletmek ile görevlidir. Ayna olmak görevi yerine getirilmelidir. Ayna olunca da çukur ayna değil, tümsek ayna olmak gereklidir. Alınan ışık, belirli bir zümre üzerine değil tüm vatandaşlara yönelik yansıtılmalıdır.

İlerleyen süreçte aynanın durumu ışık kaynağının kuvvetini direkt olarak etki edecektir. Ampul ile arasında engel teşkil edenlere karşılık, kaynaktan yararlanmak isteyenler de farklı aynalara yönelmeyi tercih edecektir.
YORUM EKLE