Gümüşhane'nin Kelkit ilçesine bağlı Sadak Köyü'nde yürütülen Satala Antik Kenti kazıları, Roma İmparatorluğu'nun askeri ve sosyal yapısına dair çığır açan bilgileri ortaya koyuyor.
Kazı Başkanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Arkeoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Elif Yavuz Çakmur, yürütülen çalışmalar hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çakmur, Satala'nın Anadolu'daki diğer Roma lejyon kentlerinden ayrılan eşsiz bir özelliğe sahip olduğunu vurguladı.
"Anadolu'da Kazısı Yapılan Tek Lejyon Kenti"
Arkeolojihaber youtube kanalındaki "Arkeoloji Söyleşileri" programında canlı yayına katılarak sunum eşliğinde Satala’yı anlatan Çakmur, Satala'nın stratejik önemine dikkat çekerek kentin neredeyse bozulmamış kale yapısıyla bir hazine niteliğinde olduğunu belirtti, Satala'nın sadece Gümüşhane için değil, dünya askeri mimari tarihi için taşıdığı devasa önemi, kazılarda karşılaşılan şaşırtıcı bulguları, bilim ve teknolojiyi birleştiren koruma çalışmalarını ve bölgenin geleceğine yön verecek turizm projelerini tüm detaylarıyla anlattı.
Roma'nın Sınır Anlayışından UNESCO'nun 'Seri Miras' Vizyonuna
Dr. Çakmur, Satala'nın önemini anlatmaya Roma İmparatorluğu'nun sınır algısını açıklayarak başladı. Günümüzdeki gibi rijit duvarların aksine, Roma'nın sınırlarını genellikle nehirler, dağlar ve sık ormanlar gibi doğal engellerle belirlediğini, bunun mümkün olmadığı yerlerde ise fiziksel yapılar inşa ettiğini belirtti.
Bu sınır yapılarının, günümüzde küresel bir miras olarak kabul edildiğini vurgulayan Çakmur, "Avrupa'daki Roma sınırları, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde 'seri miras' kavramıyla yer alıyor. İlk olarak Britanya'daki Hadrian Duvarı listeye girdi. Daha sonra bu seri miras kavramıyla Almanya, Hollanda, Tuna hattı ve Romanya'daki Daçya bölgesi gibi bütüncül sınır hatları listeye dahil edildi. Bu, tek bir kalenin değil, bir bütünün parçası olan en küçük gözetleme kulesinin bile bu mirasa dahil olabilmesi demek" dedi.
Bu vizyonun Satala için de bir yol haritası olduğunu belirten Çakmur, "Biz Satala kazı çalışmalarına başlarken aslında bu projeksiyon üzerinde çalışmalarımızı başlattık. Hedefimiz, Satala'yı tek başına değil, Doğu Roma sınırlarının bütüncül bir parçası olarak bu küresel mirasa dahil etmektir" diye konuştu.
Anadolu'da Eşi Olmayan Bir Lejyon Kenti
Satala'yı Anadolu'da özel kılan en önemli faktörün, lejyoner kalesinin (Kastrum) büyük ölçüde korunmuş olması olduğunu söyleyen Dr. Çakmur, durumu diğer lejyon kentleriyle kıyaslayarak anlattı: "Roma'nın doğu sınırını koruyan dört ana lejyon kenti Satala, Melitine (Malatya), Samosata ve Zeugma'dır. Ancak Melitine güncel yerleşimin altında kaldı, Samosata Atatürk Barajı suları altında, Zeugma'da ise Kastrum yapısı tam olarak ortaya çıkarılmadı. Bu yüzden günümüzde, bir lejyon kentinin ana kale yapısını neredeyse bütünüyle görebileceğimiz ve kazısını yapabildiğimiz tek örnek Satala'dır. Bu durum, askeri mimari çalışmaları için paha biçilmez bir fırsat sunuyor."
Katman Katman Tarih: Kazı Alanlarındaki Detaylı Bulgular
Prof. Dr. Şahin Yıldırım tarafından 144 yıl aradan sonra 2017'de yeniden başlatılan kazıların devam ettiğini belirten Çakmur, kendi dönemlerindeki çalışmalarda üç ana açmaya odaklandıklarını söyledi. C1 açmasının, kalenin ana komuta merkezi (Principia) olabileceğini ve burada 6. yüzyıl Justinyanus dönemine ait büyük fırın yapıları bulduklarını ifade etti. C5 açmasında ise kalenin teraslama sistemini anlamak için çalıştıklarını ve burada büyük depolama kapları (pitos) ile 3. yüzyıldaki Sasanî yıkımına işaret edebilecek yoğun bir yanık tabakasıyla karşılaştıklarını belirtti.
En Karmaşık Alan C3 Açması: Sırlar ve Hipotezler
Dr. Çakmur, en karmaşık ve buluntu yoğunluğunun en fazla olduğu alanın C3 açması olduğunu vurguladı. Bu alanın işlevi hakkında birden fazla hipotez olduğunu belirten Çakmur, "Bu yapının bir dönem piskoposluk merkezi veya bazilika olarak kullanıldığı, daha sonra ise bulunan hipokaust (alttan ısıtma) sisteminden dolayı hamama çevrildiği düşünülüyor. Ancak o kadar karmaşık bir yapı ki, her şey üst üste. Kazdığımız alanda Karaz döneminden Demir Çağı'na, Roma'dan Geç Roma ve hatta Selçuklu dönemine kadar seramik bulabiliyoruz" dedi.
Bu karmaşıklığın nedenini ise bölgenin dinamik tarihine bağlayan Çakmur, şu çarpıcı tespitte bulundu: "Burası aslında bir kentten ziyade bir savaş alanı. Sürekli bir yıkımın, savaşın, kanın olduğu bir alandan bahsediyoruz. Savaş, yeniden yapım, savaş, yıkım ve yeniden yapım döngüsü var. Bu yüzden mimari katmanlar iç içe geçmiş durumda.” Çakmur, bu alanda ayrıca, Hristiyan mezar taşlarının, muhtemelen Arap akınları sırasında Hristiyanlığı lanetlemek amacıyla yüzüstü çevrilerek zemin döşemesi olarak kullanıldığı "yazıtlı bir yol" bulduklarını da ekledi.
Nekropoldeki 'Şaşırtıcı' Keşif: Lejyoner Kentinde Kadınların Yeri
Kentin kuzeyindeki lejyoner mezarlığında (nekropol) yürütülen çalışmalarda da beklenmedik sonuçlar elde ettiklerini anlatan Dr. Çakmur, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ayşen Açıkkol'un yaptığı antropolojik analizlerin kendilerini hayrete düşürdüğünü şu sözlerle belirtti: "Nekropolde bulduğumuz mezarlar genelde basit toprak veya kiremit mezarlar. Ancak geçen yıl ortaya çıkarılan 16 iskeletin analizi geldiğinde büyük bir sürprizle karşılaştık. 9'unun kadın, 4'ünün erkek, 3'ünün çocuk olduğu anlaşıldı. Biz bir kadın mezarından şüpheleniyorduk ama bu kadar büyük oranda bir kadın nüfusunun burada gömülü olacağını düşünmemiştik. Bu bizi gerçekten çok şaşırttı ve bir askeri garnizondaki sivil yaşam ve sosyal yapı hakkında yeniden düşünmemizi sağladı."
Bilim ve Teknolojinin Buluştuğu Koruma Çalışmaları
Dr. Çakmur, arkeolojik kazı kadar koruma çalışmalarına da büyük önem verdiklerini ve bu alanda en son teknolojiyi kullandıklarını vurguladı. Satala'nın simgesi olan ancak hızla yıkılan kemerli yapı için çok yönlü bir proje geliştirdiklerini kaydeden Çakmur, “Yapı her geçen gün eriyor. 1974'te çekilen fotoğraflarla bugünü kıyasladığımızda yıkımı net görüyoruz. İlk olarak yapıyı, Gümüşhane Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Oktay Yıldız'ın destekleriyle temin ettiğimiz bir çelik iskele ile askıya alarak koruyacağız. Ardından, yapıyı sağlamlaştırmak için hidrolik kireç enjeksiyonu yapacağız. Ama bunu yapmadan önce Erzurum Teknik Üniversitesi ile bir proje başlattık. Yapının sismik analizini, yani operasyonel modal analizini yaparak en zayıf noktalarını tespit ettik. Enjeksiyondan sonra bu analizi tekrarlayacağız. Amacımız, bu koruma yönteminin yapıyı gerçekten ne kadar güçlendirdiğini bilimsel olarak kanıtlamaktır” dedi.
Tarihi Kurtaran 'Basit' Çatı: Roma Havuzundaki İnceleme
Koruma alanındaki bir diğer ilginç çalışmanın ise Roma havuzunda yürütüldüğünü belirten Çakmur, köylülerin yaklaşık 20 yıl önce yosunlaşmayı önlemek için havuzun üzerine yaptığı basit ahşap ve saç çatının, farkında olmadan tarihi yapıyı koruduğunu kaydederek, "Biz ilk başta bu estetik olmayan çatıyı daha modern bir üst örtüyle değiştirmeyi planlıyorduk. Ancak yaptığımız ölçümlerde, bu basit çatının havuzun içindeki nem ve sıcaklık dengesini mükemmel bir şekilde sağladığını ve yosunlaşmayı tamamen durdurduğunu gördük. Şimdi, bu çatının yarattığı mikro iklimi aylarca sensörlerle ölçüyoruz. Hedefimiz, bu verileri kullanarak hem estetik hem de bu 'basit' çatının işlevlerini birebir yerine getirecek yeni bir koruyucu üst örtü tasarlamak” diye konuştu.
Köyün Duvarlarındaki Tarih Dijital Arşive Alındı
Satala'nın sadece sit alanı içinde değil, tüm Sadak Köyü'nde yaşadığını belirten Dr. Çakmur, köy evlerinin duvarlarında, ahırlarında, okullarında antik kente ait sayısız devşirme malzeme (spolia) olduğunu söyledi. Bu eşsiz mirası kayıt altına almak için dijital bir envanter projesi yürüttüklerini belirten Çakmur, "Köydeki bütün yapıları tek tek gezdik. Survey123 uygulaması üzerinden hazırladığımız dijital formlarla her evin inşa tekniğini, kullanılan malzemeleri ve duvarlarındaki antik taşları kayıt altına aldık. Tüm bu veriler ArcGIS programına aktarıldı. Artık Sadak Köyü'nün bütün kırsal mimari mirası ve barındırdığı antik parçalar, GPS tabanlı bir dijital veri tabanında arşivlenmiş durumda” ifadelerini kullandı.
Ziyaretçiyi Roma Askerinin Dünyasına Götürecek Proje
Son olarak, Satala'nın gelecekteki turizm vizyonunu da paylaşan Dr. Çakmur, ziyaretçilere unutulmaz bir deneyim sunmak için somut bir proje üzerinde çalıştıklarını müjdeledi: “Gelen ziyaretçi şu an sadece kazı alanını görüyor ama bir lejyonerin yaşamına dair çok fazla fikir edinemiyor. Bu deneyimi yaşatmak adına, kazı alanının hemen yanındaki atıl durumdaki eski sağlık ocağını bir 'lejyoner barakası'na dönüştürme projesini hayata geçiriyoruz. Fikir, önceki kazı başkanımız Şahin Hoca'ya aitti. Projeyi çizdik, bakanlıktan onay bekliyoruz. İçeride bir Roma askerinin zırhlarından silahlarına, yediği içtiği kaplardan günlük yaşam aletlerine kadar her şeyi sergileyeceğiz. Ziyaretçiler buraya girdiğinde kendilerini bir Roma lejyoneri gibi hissedecek ve Satala'yı çok daha derinlemesine anlayacak.”