Ara
Gümüşhane
Açık
-1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28

Kutlu Doğum Haftası

İl Müftüsü Dr. Süleyman Aktaş'ın "Kutlu Doğum Haftası" açıklaması

726
Gösterim
4 Dakika
Okunma Süresi
Bilindiği üzere Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) miladi 571 yılında doğmuştur. Rivayete göre şemsi (miladi) hesap itibariyle 20 Nisan’da Kutlu Doğumu tahakkuk etmiştir. Ancak kameri hesaba göre Peygamber Efendimiz 11 Rebülevveli 12’ye bağlayan Pazartesi sabaha karşı Mekke şehrinde doğmuştur. İşte 2012 yılı, Miladi hesaba göre Peygamber Efendimizin (s.a.v.) 1441, kameri hesaba göre ise, 1485 doğum yıl dönümünü kutlamaktayız.
 
Hz. Peygamberin (s.a.v.)’in sağlığında ve dört büyük halife döneminde özel mevlid merasimleri yapılmamıştır. Ancak kutlama merasimleri daha sonraki dönemlerde özellikle miladi 10. yüzyıldan itibaren yapılmaya başlamıştır. Mevlid merasimlerini sistematik bir şekilde kutlayan Selçuklular’ın Erbil Atabey’i ve aynı zamanda Selahaddin-i Eyyubi’nin eniştesi olan Ebu Said Muzafferud din Gökbürü (1154-1232)’dür. Mevlid niteliğinde ilk eser olarak İbni Dihye Ebul Hattap el- Hafız’ın Gökbürü’ye yazdığı “ Kitabü’t Tenvir fi Mevlidi’s Siraci’l Münir”  adlı eseri kabul edilir. Türkçe ilk yazılan Mevlid ise Süleyman Çelebi’nin 1490’da kaleme aldığı “Vesiletü’n Necat”  adlı eseridir. Bu mevlidden başka dünyada çeşitli dillerde 100’ün üzerinde mevlidler yazılmıştır.
 
1989 yılından beri Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından Hz. Muhammed’ in (s.a.v.) doğumunun yıldönümü “ Kutlu Doğum Haftası” adı altında bir hafta boyunca çeşitli dini, sosyal, kültürel ve ilmi etkinliklerle kutlanmaktadır. 1994 yılına kadar bu kutlamalar kameri hesap esas alınarak Rebülevvel ayında icra edilmekteydi. Ancak 1994 yılından itibaren Miladi hesap göz önüne alınarak “Kutlu Doğum Haftası”  20 - 26 Nisan, son iki yıldan beri ise; 14 - 20 Nisan tarihleri arasında kutlanmaya başlanmıştır.
 
Bu kutlamaları icra etmekte ki gaye; Hz. Resulullah’a (s.a.v.) olan muhabbet ve bağlılığımızı belirtmek ve O’nu tekrar gündemimize taşımaktır. Peygamber Efendimizin hayatını öğrenmek bir bakıma İslam Dinini öğrenmek demektir. Zira Yüce Dinimiz İslam ve kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in mesajları Hz. Peygamberin yaşayışı, ifade, davranış ve icraatları ile anlaşılıp açıklık kazanmaktadır. Bu nedenle, O’nun Ümmeti olarak biz Müslümanlara özellikle bir takım sinsi tehlikelere maruz olan günümüz nesline düşen en önemli görev, Resülullah’ın hayatını öğrenmek, onu kendimize rehber edinerek Sünnet’i Seniyyesine ittiba etmektir. Bu durum her Müslüman için adeta olmazsa olmaz mahiyette önemli bir dini vecibedir. Kur’an-ı Kerimde Ahzap Suresinin 21. ayetinde Cenab-ı Allah Peygamberi Zişanı hakkında şöyle buyurmaktadır. “Andolsun ki Resülullah sizin için Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için en güzel bir örnektir.”(1)
 
Resulullah’ın hayatı, yaşayışı, ahlakı ve gazveleri ile ilgili olarak İslam âleminde ve diğer ülkelerde kütüphaneler dolusu eserler yazılmıştır. Hayatının her safhası en ince teferruatına kadar araştırılmış ve incelenmiştir. Peygamberler ve diğer meşhur şahsiyetler içinde hayatının her safhası Hz. Muhammed’ in hayatı kadar en sağlam şekilde kaydedilmiş ikinci bir şahsiyet yoktur.
 
Ayrıca bu konuda insaflı birçok batılı bilim adamının itiraf ve şahadetleri vardır. Hz. Peygamber’in şairi Hassan bin Sabit bu hususu ne güzel ifade etmiştir: Ben Muhammed (s.a.v.) sözlerimle övmedim. Bilakis Muhammed (s.a.v)’den bahsetmekle sözlerime güzellik kattım.
 
Kur’an-ı Kerim’de yüzlerce ayet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in nübüvvetini tasdik ettiği gibi tahriflere rağmen Tevrat, İncil ve Davut’un mezmurlarında dahi ahir zamanda gönderilecek Peygamber’in Hz. Muhammed (s.a.v.) olduğuna dair işaret ve beşaretler bulunmaktadır. Amerika’nın Teksas eyaletinde ikamet eden Irak asıllı din âlimi Kays el Çelebi tarafından hazırlanan ve Papaz ile hahamları hayrete düşüren “Muhammed, the last Messenger in the bible”            (Tevrat ve İncil’de Hz. Muhammed son Peygamber) adlı 622 sayfalık kitapta Hz. Muhammed’in (s.a.v) son Peygamber olduğuna dair Tevrat ve İncil’den bir çok deliller getirmektedir.(2) Bu konuda benzer ifadeler birçok batılı bilgin tarafından da ifade edilmektedir. Evet Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “O Allah’ ın Resulu ve Peygamberlerin sonuncusudur.”(3)
 
Hz. Peygamberin risalet ve mucizelerini, delillerle ispat edip ifade eden elbette yüzlerce İslam âlimi olmuştur. Ancak bu konuda “ asrımızın büyük alimi Bediüzzaman Haziretlerinin şu sözlerine yer vermek istiyorum. “ Sathi arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber, O bürhani bahir olan Peygamberimiz bütün ehli imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkep bir halka-i zikrin serzakiridir.”(4)
 
Dr. Süleyman AKTAŞ
Gümüşhane İl Müftüsü


KAYNAKLAR                                                                          

1. Kur’an-Kerim ve Türkçe Meali D.İ.B. Yay. Ahzap Suresi.21. Ayet
2. Zaman Gazetesi.19 Mart 1995
3. Kur’an-Kerim ve Türkçe Meali D.İ.B. Yay. Ahzap Suresi.40. Ayet
4. Sözler/ Sh. 214, Ondokuzuncu söz.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *