Ara
Gümüşhane
Açık
20°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,0589 %0.04
47,1299 %0.3
4.282,25 % 0,37
ÖĞRETMENİ ARAYAN ÇOCUK

ÖĞRETMENİ ARAYAN ÇOCUK

YAYINLAMA:

Gümüşhane Fatih Parkı’nda Allah dostu Bayburtlu Ahmet’le çay içiyordum. Çayımı henüz yeni yudumlamışken az ileride elinde küçücük tableti ile adeta altın sinyalini arar gibi gezinen kapkara gözlü bir çocuğa takılıverdi gözlerim.

Akşam namazına beş on dakika var. Ne kadar ısrar etsem de adını bir tülü alamadığım ama Erzurum Hınıslı olduğunu öğrendiğim bu küçücük yavruya yanaştım.

“Hayırdır evladım” dedim. “Ne arıyorsun böyle?”

Çocuk heyecanla atıldı;

“Abi derse geç kaldım. Birkaç yer var ama hepsi şifre istiyor. Bak Divan Pastanesi, Gümüşhane Belediyesi, Karakol var ama hepsi şifre istiyor.”

Gözlerim doldu ve gözyaşlarımı akıtmamak için zor tuttum kendimi. Bayburtlu Ahmet cebine davrandı. Yirmi lira çıkardı ve;

“Al habu parayı internet yükle” deyince ben arkamı döndüm ve ağlamaya başladım. Çocuğa döndüm;

“Gir benim telefonumdan” dedim. Çocuğun yüzü kızardı;

“Olmaz efendim babam çok kızar.”

Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Hani bizler öğretmenler, anne ve babalar olarak illa eğitim diyoruz ya Rabbim’in bu akşam karşıma çıkardığı bu küçücük çocuk fakültede dahi öğrenemediğim hayatımın dersini veriyordu bana.

Bir yandan dersini almak ve öğretmenine kavuşmak için o çaresizlik içinde kıvranan ama kendisine ikram edilen masum bir hediyeyi kabul edemeyecek kadar onurlu ve saygılı bir öğrenci. Son derece umutsuz olduğum mutlu yarınlarımız adına seviniyorum. Saçını okşadım ve;

“Aferin evlat. Seni yetiştiren öğretmenlere ve anne babana helal olsun” diyerek zorda olsa şifremi verdim ve çocuğu orada bir banka oturttum.

Çölde su bulmuş yolcu misali çocuğun öğretmenine kavuşması, dersine iştirak etmesi, yüzünde mutluluk rüzgârlarının cereyan etmesi hayatımın en güzel hatırası olarak bana yeter de artar bile.  

Çocuğun o anki yüzündeki mutluluğun resmini çiz deseler seve seve çizer ve çalışma odamın en güzel köşesine asardım. Onca imkânlarla okumayan, okuldan kaçan, okuduğu ile amel etmeyen yüzlerce öğrenci gözlerimin önünden geçerken şu küçücük yavrunun bu akşam bana ve bu yazıyı okuyan herkese verdiği ders takdire şayan olsa gerek. Zira Atatürk’ün de dediği gibi;

“Başarı; başarı diye başlayıp sonunda başardım diyenindir.

 Dünyanın baş belası olan Covid-19 Pandemi nedeniyle okullarına uzak kalan ve öğretmenlerini özleyen çocuklarımıza yarın ilk canlı derslerinde öğretmenlerimizin bu güzel hikâyeyi anlatmakla başlaması gerek diye düşünüyorum.

Dün okulda fotoğraf çekilirken dizindeki yama görünmesin diye bir eliyle kapatan Hasan Pir ve ekmek arası küçücük bir domates yiyerek okulunu bitirmeye gayret eden İsmail Hayal’in hikâyeleri ne ise bugün elindeki küçücük tabletle internet sinyali arayan çocukların kaderi aynı olsa gerek.

Senin inanmış o kapkara gözlerinden öpüyorum çocuk. İnanıyorum ki senin gibi evlatlarımız ile yarınlarımız daha aydınlık olacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *