Ara
Gümüşhane
Kapalı
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5354 %0.07
49,5729 %-0.06
5.746,23 % -0,12

AĞLANACAK HALİMİZE GÜLERİZ

YAYINLAMA:

'Kötü öğretmen yoktur. Kötü veli yoktur. Kötü öğrenci de yoktur. Kötü eğitim sistemi vardır. ‘Rıfat ILGAZ

Yıllardır filmlerde izlediğimiz “Hababam Sınıfı”, Türk eğitim sisteminin adeta bir haritası görünümündedir. ‘Ağlanacak halimize güleriz’ sözü bu filmler için tam yerindedir. Üretmeden, araştırmadan yoksun, ezbere dayalı bir öğretim biçimimizin yarattığı gülünçlükler üzerinde düşünme ve  çabalama yerine, gülüp geçmişiz hep. Usta yazar Rıfat Ilgaz, bize nasıl bir ortam yarattığımızı, gençlerimizi nasıl yetiştiremediğimizi gülünçlüklerle sunarken, aslında bizim düşünmemizi istemiş  ama biz bir türlü bu gerçeği görmek istememişiz. 

Kıymetli dostlar, cehaletin gelişip büyüdüğü toplumlarda; gözyaşı, şiddet ve yoksulluk gelişip yaşam bulur. Böyle bir ortamda insanların mutlu olması düşünülemez. Kargaşanın hüküm sürdüğü bu gibi durumlarda yaşamın zorlukları da kendini katlayarak gösterir. Tüm bunların çaresi iyi eğitilmiş bir gençlik ve onlara sunulan yaşam fırsatlarından geçer.

Yani anlayacağınız eğitim öyle mühim bir meseledir ki,  günlük politik kaygıların ve popülist yaklaşımların üstünde tutulması ve yürütülmesi gereken bir meseledir. Plansız ve alt yapısız hareketler eğitim sisteminde toplumsal sorunlara yol açar.

Gerçekten de ülke olarak eğitimdeki genel başarısızlığımıza baktığımızda muhalefeti eleştirir, iktidar memnun değildir, eğitim camiasındaki en alttan en üst kademesine kadar da herkes şikâyetçidir. Peki; sorun nerede, kimdedir? Sürekli değiştirilen model demi yoksa sistemde midir?

Cumhuriyetten bu yana geçen 97 yılda 79 bakan değiştiren Milli Eğitim, son 19 yılda da 6 bakan değiştirmiştir. Eskiden, hükümet değişikliklerine bağlı olarak eğitimde değişen politik tercihlerin etkisinden bahsedilebiliyordu. İktidar partilerinin eğitim politikalarına göre doğru ya da yanlış yenilikler gerçekleşebiliyordu. Fakat yıllardır aynı partinin yönetimi altındayken bu kadar sık değişiklik yapılması nasıl izah edilebilir?

Bakınız, Türkiye’de 2000’li yılların başında “her ilde en az bir devlet üniversitesi kurulması” politikası kapsamında çok sayıda üniversite açılmıştır. Bu gelişmenin sonucu olarak yükseköğretim mezunu gençlerin sayısı yükselmiştir. Bu yükseliş beraberinde işsizlik sorununu ortaya çıkarmıştır. Zira gençlerimizin eğitimini almış olduğu alanlarda topluma hizmet edecek istihdam alanları yaratılamamıştır. 

Konu birazda burada düğümlenmektedir. Yüksek öğrenimde insan gücü planlaması çok önemli. İnsan gücü planlaması ülkenin ihtiyacına göre, piyasanın talebine göre, kalite ve vasıflı  insan yetiştirmektir. Ülkenin siyasi iktidarları üretim, yatırım ve istihdam programlarını bu ölçütlere göre ayarlamalıdır.Eğer ihtiyaç yoksa bu kadar nitelikli iş gücü neden yetiştirilmektedir? İş bulamama üniversite mezunlarının yetersizliğinden kaynaklanıyorsa o zaman da eğitim sistemi yeniden sorgulanmalıdır.

Öyleyse Türkiye, iyi düşünülüp planlanmış, uzun soluklu bir ‘kültürel kalkınma’ politikasını  ivedilikle hayata geçirmelidir.  Bu politikada, yöneten ve yönetilenleriyle, tüm toplum katmanlarının meseleyi sahiplendiği, insani ve kültürel gelişmeyi hedefleyen, yeni bir toplum projesi üzerine kurulmalıdır. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *