Ara
Gümüşhane
Açık
19°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,1901 %0.22
47,1146 %0.08
4.335,04 % 1,20
KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİ Mİ?

KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİ Mİ?

YAYINLAMA:

“Köylü milletin efendisidir”
Atatürk

Tam bir Allah dostu olan, ömrü Trabzon’da tahta semeri ile Trabzon Moloz’da Kadınlar Pazarı önünde hamallık yaparak iki erkek, üç kız beş çocuk yetiştiren değerli amcam Recep Hayal’in sözleri gerçekten havsalamda derin izler bırakmıştır. Bundan tam otuz küsur yıl önce dediği;

Tolun öküzlerin cırnağı bu toprahtan kesüldüğü gün ajluğu bekleyin…” sözü aynen bugün düştüğümüz vahim durumun fotoğrafı olsa gerek.

Köyünde mal bakarak sütünü, yoğurdunu, peynirini, yağını ve etliğini sağlayan insanımız şehirde asgari ücrete tamah ederek elindeki hazineden feragat etmeyi adeta hüner saymakta. Halbuki bildiğim birkaç örnek isim var ki köyde ürettikleri ile hem geçimini sağlamakta ve hem de Gümüşhane ve diğer illerde ev, araba alabilmektedir. Öte yandan Gümüşhane’de asgari ücreti nimet sayanların çoğu yokluk içinde zar zor geçimini sürdürebilmektedir.   

Rahmetli Atatürk ülke kalkınmasının en temeli ve ilk şartının köylerde olduğunu ifade edebilmek için başlıkta ki “Köylü milletin efendisidir” sözü söylemiştir. Oysa bu sözden de hareketle milletin efendisi olmak var iken şehirde üç kuruşun köleliğini tercih edenler hem kendilerini, hem de tüketim piyasasını zor durumda bırakmışlardır.

Üretmeyen, düşünmeyen, çalışmayan ve sürekli sosyal yardım almanın peşinde olanlar sürünmeye ilelebet mahkûmdurlar. Asırlar öncesinde Konfüçyüs’ün dediği;

“Bir insana her gün balık vermeyin, ona balık tutmasını öğretin” haklı nasihatini kulak ardı eden siyasi erk ve vatandaşlarımız dilencilikten asla kurtulamayacaktır.

Demek ki efendilik yatmakla, el açıp beklemekle, birilerinin sırtından geçinmekle değil çalışmakla, üretmekle, alın teri dökmekle olabilmektedir.

Elbette sosyal devletimiz gerçekten mağdurları tespit ederek onların iaşelerini sağlamakla ve onları rahat ettirmekle sorumludurlar. Ancak gerek devletimiz, STK ve sosyal yardım derneklerimiz tabiri caizse kılı kırk yararak, yetim hakkını gözeterek, adilane bir şekilde bu taksimi yapabilmelidir.

Dünde ve bugün de maalesef kulağımıza gelen duyumlara göre hak etmeyenlerin, durumu çok iyi olanların bu kurumları menfaatleri karşısında kullanmış oldukları da aşikardır. Bu bağlamda çok ama çok dikkatli olmamız gerekmektedir.

Bugün belediye otobüslerinde, kömür yardımlarında, gıda ve benzeri yardımlarda gerçekten varlığı hatırı sayılı olanlar kapıda arsızca beklerken, gerçek ihtiyaç sahipleri onurlarından olsa gerek bu kapılara dahi varamamaktadırlar. Gerçek sosyal devlet anlayışı odur ki bir vatandaşımız o kapıya geldiğinde TC kimliği vasıtası ile neyi var neyi yok görülsün ve gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadığı anlaşılabilsin. Geçenlerde bir ilçe kaymakamının deprem yardım parasını zimmetine geçirmesi ayrı bir trajedinin tezahürü olsa gerek.    

Zira yine Rahmetli Atatürk’ün aşağıdaki manidar sözünü bugün okullarımızın, işyerlerimizin ve hatta evlerimizin girişlerini büyük puntolarla yazma mecburiyetimiz olmalıdır;

“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *