KENDİNE AYNADAN BAKMAK. ÖZ ELEŞTİRİNİN SESSİZ GÜCÜ
İnsan, en çok başkalarını görür; en kolay başkalarını eleştirir. Oysa asıl zor olan, kendi içine dönmek, kendi yargıcın olmak, kendi sesini dürüstçe duymaktır. Öz eleştiri, kulağa basit bir düşünce gibi gelir ama içinde büyük bir cesaret, olgunluk ve dürüstlük barındırır. Çünkü insanın kendi hatalarıyla yüzleşmesi, kendine ayna tutması, dış dünyaya yönelmekten çok daha meşakkatli bir iştir. Bugün içinde yaşadığımız dünyada, insanlar çoğunlukla dıştan gelen beğeniyle var olurken, iç seslerini bastırmayı alışkanlık haline getirmiş durumdalar. Herkes haklı, herkes doğru, herkes mağdur… Peki gerçekten öyle mi? Hiç mi katkımız olmadı yaşadıklarımıza? Hiç mi yanlış anlamadık, hiç mi kırmadık, hiç mi kibirlenmedik? Öz eleştiri işte bu noktada devreye girer: “Ben bu durumda ne yaptım?”, “Tepkilerim ne kadar adildi?”, “Acaba ben de birini üzdüm mü?”, “Daha farklı davranamaz mıydım?” gibi sorularla başlar. Bu sorular, insanı küçültmez, aksine geliştirir. Çünkü kişi ancak kendi karanlık yanlarını tanıdığında aydınlık taraflarını inşa edebilir. Ancak öz eleştiri, kendini yargılamak ya da değersiz hissetmek demek değildir. Aksine, kendini daha iyi anlamak ve dönüştürmek demektir. Öz eleştiri, suçlamakla değil, sorumluluk almakla ilgilidir. Ve sorumluluk, sadece başkalarına karşı değil, en çok kendimize karşı duyduğumuz bir borçtur. Kendi hatalarını kabul eden bir insan, başkalarını affetmeyi daha kolay öğrenir. Kendini tanıyan bir birey, başkalarının zayıflıklarını daha iyi anlayabilir. Çünkü kendini bilen, herkesi bir insan olarak görmeyi öğrenir, kusurlarıyla, çelişkileriyle, acılarıyla…
Öz eleştiri, insanın en sessiz ama en güçlü devrimlerinden biridir. Kimse görmezken içte yaşanan bir yüzleşme, gelecekteki tüm davranışların temelini değiştirebilir. Ve belki de bu yüzden, en büyük değişim dış dünyada değil, insanın kendine dönüp “Ben neyim, kimim, nereye gidiyorum?” diye sormasıyla başlar. Sonuç olarak, öz eleştiri bir zayıflık değil, bir erdemdir. Kendinle dürüstçe yüzleşmeyi bilen insan, büyür. Ve büyüyen bir insan, sadece kendine değil; çevresine, dünyaya ve geleceğe de ışık tutar.
Psikolojik Açıdan Öz Eleştiriyi ele alacak olursak; Öz eleştiri, bireyin kendi davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini değerlendirme sürecidir. Psikolojide bu süreç, öz farkındalık ve iç görü ile yakından ilişkilidir. Yapıcı öz eleştiri, kişinin kendini geliştirmesini sağlar. Ancak aşırı öz eleştiri, depresyon, anksiyete ve özgüven eksikliğiyle sonuçlanabilir. Bu nedenle dengeli ve şefkatli bir öz değerlendirme yapmak önemlidir.
Felsefi Açıdan Öz Eleştiri ise Antik Yunan felsefesinde Sokrates’in “Kendini bil” öğüdü, öz eleştirinin temelini oluşturur. Sokrates’in diyalog yöntemi, bireyin kendi çelişkilerini fark etmesini ve kendini sorgulamasını teşvik eder. Modern düşünürler arasında Kant, insanın kendi aklını sorgulamasının ahlaki bir yükümlülük olduğunu savunur. Öz eleştiri, bireyin hem bireysel hem de toplumsal sorumluluğunu fark etmesinde anahtardır. Sosyolojik Açıdan ise toplumsal ilişkilerde bireyler, rollerine ve normlara göre hareket eder. Ancak toplumsal değişim ve dönüşüm, bireyin kendine dönmesiyle başlar. Sosyologlar, bireyin öz eleştiri yapmasının toplumsal empatiyi artırdığını, ön yargıları kırdığını ve daha adil bir toplum inşa etmeye katkı sunduğunu vurgularlar.
Dini ve Manevi Açıdan Öz Eleştiri şu an toplumun en çok zorlandığı durumları bile nefsine terbiye ile çözüme kavuşturacağı kanısındayım. Birçok dini ve manevi gelenekte, nefis muhasebesi, kulun Allah’a veya evrene karşı sorumluluğunu hatırlamasıyla ilişkilidir. Öz eleştiri, ruhsal tekâmülün vazgeçilmez bir parçası olarak görülür. Tasavvuf öğretisinde “nefsin terbiyesi” bunun açık bir örneğidir.
BUGÜNÜN TOPLUMUNDA ÖZ ELEŞTİRİ NE KADAR GERÇEKLEŞİYOR?
Günümüz toplumuna baktığımızda, öz eleştiri kültürünün zayıfladığı açıkça görülebilir. İnsanlar sıklıkla dış faktörleri suçlamaya, sorumluluğu başkasına yüklemeye ve kendi rollerini göz ardı etmeye meyillidir. Bu durum bireysel düzeyde iç görü eksikliğinden, toplumsal düzeyde ise empati ve diyalog yoksunluğundan kaynaklanır.
❗ Neden Öz Eleştiri Yapılmıyor?
Bunun birden çok nedeni var elbette. Ama bazı ana başlıklar altında değinmek isterim. Savunma Mekanizmaları: İnsan psikolojisi kendini korumak ister. Hatalarla yüzleşmek, yanlış yaptığını kabul etmek; gururu, benlik algısını ve özgüveni zedeleyebilir. Bu yüzden insanlar inkâr etmeyi, savunmayı veya susmayı seçer. Sosyal Medya Kültürü:Sürekli beğenilmek ve takdir edilmek üzerine kurulu bir dünyada yaşıyoruz. Dijital ortamlar, insanlara yapay bir “mükemmeliyet” algısı sunuyor. Kimse kusurlu gözükmek istemiyor. Bu yüzden insanlar eksiklerini değil, yalnızca parlatılmış yönlerini yansıtıyor. Eleştiri Korkusu ve Linç Kültürü: Toplumda eleştiriye kapalı bir hava hâkim. Eleştiri yapana “muhalif” deniyor, hata kabul eden “zayıf” görülüyor. Oysa bu anlayış, öz eleştirinin önünü kesiyor. Hata yapmak değil, hatayı inkâr etmek zayıflıktır. Yetiştirilme Tarzı: Ki bence en önemli başlık budur. Saldırgan yapıdan kurtulmak arınmak gerekir. Birçok birey, çocukluk döneminden itibaren hata yapmanın cezalandırıldığı bir kültürde büyüyor. Böyle bir ortamda, insanlar hata yaptıklarında bunu bastırmayı ve görmezden gelmeyi öğreniyor. Evet arkadaşlar yine dönüp dolaşıp doğduğumuz ait olduğumuz büyüdüğümüz ve bütün yetileri kazandığımız eve dönüyoruz. Bu evde size ne öğretilirse yaşam tarzımız, fikirleriniz, görüşleriniz, dünyaya bakış açınız o olur. Hayata ilk bakış pencereniz oluşuyor aslında. Hayata tek pencereden bakarsanız. Sadece yanılırsınız, birkaç pencereniz olmalı. Farklı pencerelerden bakmak farklı aydınlıklara götürür sizi. Eleştiri yaparken acımasız olmayın öz eleştirinizi yaparken acımasız olun. Karakterler birbirlerine ne kadar az zarar verirlerse o kadar mutlu ve yaşanılası nasıl bir hayatın içinde olurlar.