Ara
Gümüşhane
Kapalı
-1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5359 %0.07
49,6539 %0.06
5.778,15 % 0,44

ÖĞRETMEN OLMAK VE ÖN YARGILAR

YAYINLAMA:

Öğretmenlik, toplumun temel direklerinden biridir; nesiller yetiştiren, geleceği inşa eden kutsal bir meslektir. Ancak ne yazık ki, öğretmenlik mesleği ve öğretmenlerin yaşam koşulları hakkında yaygın bazı yanlış anlamalar ve haksız eleştiriler bulunmaktadır. Bütün bu eleştiriler, çoğu zaman bilgi eksikliğinden veya ön yargılardan kaynaklanmaktadır.

 

Öğretmen tatiline ilişkin gerçekler ve yanılgılar pek çoktur. En sık karşılaşılan yanılgılardan biri, öğretmenlerin üç ay tatil yaptığı fikridir. Öğretmenlerin yaz tatili 1 Temmuz'da başlar ve 31 Ağustos'ta biter. Yani iki aydır. Bu süre, hiçbir ülkede yaz aylarında eğitime devam edilmediği gerçeğiyle de örtüşmektedir. Ayrıca, öğretmenlerin diğer memurlar gibi yıllık izin hakları yoktur. Özür izinleri gibi temel haklar her memur ve işçide zaten mevcuttur. Rakamlara bakıldığında, öğretmenlerin diğer memurlardan sadece 21 gün fazla tatil yaptığı görülür. Eğer bu konuda bir sitem varsa, bunun muhatabı biz öğretmenler değil, ilgili yasal düzenlemeleri yapacak olan makamlardır.

 

 "Okulda öğrenci vardı da biz mi gitmedik?" sorusu, bu duruma en güzel cevaptır.

 

Öğretmenlik, yoğunluk ve fedakârlık mesleğidir. Çünkü öğretmenlik, sanıldığının aksine sadece ders anlatmaktan ibaret değildir. Şurası bir gerçektir ki bir saatlik öğretmenlik, klasik bir memurun üç saatlik çalışmasına denktir denebilir. Bu yoğunluğu anlamak için bir saat bile öğretmenlik yapmak yeterlidir. Evde bir çocuğa bile tahammül etmekte zorlananların, yüzlerce çocuğa ve gence sabırla kucak açan, hoşgörüyle yaklaşan, yerine ve zamanına göre rehberlik, öncülük yapan öğretmenleri eleştirmesi, okulu basması, öğretmeni CİMER’e şikâyet etmesi, okul idaresine siyasi ve toplumsal baskı yapması, öğretmenin önünü kesip tehdit etmesi, dövmesi ve hatta öldürmesi neyle izah edilebilir ki? Bu toplumsal bir kokuşmuşluk göstergesi değil de nedir?

 

Öğretmenler, 10 ay boyunca yoğun ve aktif bir şekilde çalışır. Mesai bittikten sonra da işleri bitmez; evlerine yazılı okumak, ödev ve proje kontrol etmek, TÜBİTAK projeleriyle ilgilenmek, sportif, sanatsal ve toplumsal projelerle ilgilenmek gibi ek görevler de yapar. 

 

Cumartesi, pazar demeksizin hafta sonları belirli gün ve hafta törenlerine katılırlar. Veli toplantılarını dersleri aksatmamak adına genellikle hafta içi yapmaz, bunun yerine tatil günlerinde, yani hafta sonları okulda toplanırlar. Bütün öğretmenler, geçerli bir özrü yoksa muhakkak toplantılara katılır. Özrünü yazılı belgeyle sunmak zorundadır. Tüm bu fedakârlıklar, mesleğin doğasından gelen, görünmeyen ancak oldukça yoğun bir çabanın ürünüdür.

 

Öğretmen olmak, bir ayrıcalık ve liyakat meselesidir. Elbette ki her mesleğin kendine göre artıları ve eksileri vardır. Öğretmenler, bu mesleği referansla değil, alanlarında akıllarıyla hak ederek kazanmışlardır. Lise mezunu herkesle aynı zorlu sınavlara (ÖSYM, ÖSS, ÖYS, TYT, AYT gibi isimlerle anılan üniversite giriş sınavları) girmiş, fakülte kazanıp yıllarca okumuşlardır. Ardından, devlete atanmak için Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) gibi bir başka zorlu sınavı da başarıyla geçmişlerdir. Birçok aşamadan geçerek Millî Eğitim Bakanlığı'nda öğretmen olmuşlardır.

 

Öğretmenler, geleceğin mimarlarıdır. Öğretmenlik, basit bir meslek tanımının çok ötesinde, bir ülkenin ve milletin geleceğini şekillendiren kutsal bir sanattır. Bir öğretmen, yalnızca bilgiyi aktaran rehber değil; aynı zamanda ilham veren, düşündüren, sorgulatan ve karakter inşa eden bir mimardır. Her bir öğrencinin içinde saklı potansiyeli gören, onlara kendi kanatlarıyla uçmayı öğreten ve hayallerine giden yolda ışık tutan kişilerdir öğretmenler. Onlar, sadece ders kitaplarındaki bilgiyi öğretmekle kalmaz, aynı zamanda değerleri, ahlakı, hoşgörüyü ve empatiyi de aşılar. Topluma faydalı, sorumluluk sahibi bireyler yetiştirmenin ağır ve bir o kadar da onurlu yükünü omuzlarlar. Sınıfın dört duvarı arasında başlattıkları dönüşüm, dalga dalga tüm topluma yayılır ve daha aydınlık bir geleceğin temelini atar. Bu yüzden, öğretmenlik mesleğinin önemi ne kadar vurgulansa azdır; çünkü onlar, yarınlarımızın teminatıdır.

 

Öğretmenlerin yaptığı tatil, aldığı maaş birilerine neden batar anlamış değilim. Eğer öğretmenlik mesleğine bakışınız böylesine hastalıklı ise bence bir an önce tedavi görmelisiniz. Çünkü öğretmenler, mesleğini layıkıyla yapan, vatansever ve fedakâr kişilerdir. 28 yıllık meslek hayatımda birkaç istisna dışında gördüğüm hep bu yöndeydi. 

 

Kıskanmaktansa bu mesleğin koşullarını öğrenmek daha iyi olmaz mı? Biraz duygudaşlık yapsanız olmaz mı? Eğer bu meslekte gözünüz varsa olur olmaz eleştiriler yapacağınıza bir an önce çalışmaya başlayın. 

 

"Elinizi, kaleminizi tutan mı var? Kapasiteniz varsa, öğretmenlik nitelik gerektirmeyen, daha çok çaba-emek gerektirmeyen boş beleş bir meslek ise çok güzel bir meslek ise (ki bize göre her zaman en güzel olandır) siz de öğretmen olun. Liseden sonra önce TYT’ye, ardından AYT’ye girin. Bir eğitim fakültesini kazanın, sonra KPSS’yi kazanın ve öğretmen olarak atanın. 16 yıl okuyun. Buna bir de iki yıl yüksek lisansı ekleyin. Öğretmenlik hayatınızın tadını çıkarın. Haa… Bu arada maaşınız kiranıza, yeme- içme, sosyal yaşamınıza yeterse değme keyfinize! Sizden iyisi yok artık! Kanaatçi(!), şükürcüyseniz(!) dünya size güzel artık." ya da eğer bu yola çıkmayacaksanız, en azından haddinizi bilip bu mesleğe ve bu mesleğin içinde bulunanlara saygı gösterin. Gölge etmeyin başka isteğimiz yok sizden. 

 

Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ten aldığımız akıl ve gönül meşalesini her zaman onurla taşımaya kararlıyız. Çünkü biz biliyoruz ki “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”

 

Biz zaten mesleğimize aşığız. Amacımız tatil ya da para olsaydı bu meslekte 28 yıl kalmaz ilk 5 yılda bırakır giderdik. Nere mi? Daha çok para kazanacağımız bir mesleğe… 

 

Unutmayalım ki, bir ülkenin geleceği, öğretmenlerin ellerinde şekillenir ve onlara duyulan saygı, aslında o ülkenin kendi geleceğine duyduğu saygıdır.

 

Aklınız ve gönlünüzle yolunuz açık; alnınız ak olsun.

 

Muzaffer ARSLAN

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *