SOĞUK SATRANÇ
Esed rejimin zulümleri sonucu, Arap Baharı’nın başlamasıyla Suriye, küresel güçlerin oyun alanına dönmüştü. ABD, Rusya ve İran, farklı amaçlarla Suriye’de iç savaşı körüklemişlerdir. Türkiye ise PKK uzantısı güçlerin terör koridoru oluşturmasını engellemek ve Türkmenleri korumak amacıyla, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler oluşturmuştu.
Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya bölgeden çekilince, Esed rejimi çökmüş ve Türkiye ve AB/ABD’nin desteklediği yeni Suriye hükümeti oluşmuştu. Hükümetin ülkenin tamamında tam kontrol sağlayamaması nedeniyle, sürekli çatışmalar meydana gelmektedir. Ortadoğunun katil devleti İsrail’in, yerel unsurları ve özellikle Dürzileri sürekli tahrik etmesi ve çeşitli bahanelerle hükümet güçlerini vurması bu karışıklığı daha da artırmaktadır. İran ise, desteklemediği hükümetin başarılı olmasını engellemek için yerel bazı karışıklıklar çıkartmak istese de 12 gün savaşları İran’ın gücünü ve bölgesel etkisini zayıflatmıştır. Bu karışıklıklar içerisinde Suriye, 21. Yüzyılda küresel ve bölgesel güçlerin hamlelerini yaptığı, Orta Doğu’nun en büyük jeopolitik satranç tahtası haline gelmiştir.
Suriye için günümüzde en dikkat çekici iki oyuncu Türkiye ve İsrail’dir. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumasını ve hükümetin kontrolü sağlamasını isterken, YPG/PKK’nın tasfiye edilerek Suriye ordusuna katılmasını ve böylece terör tehditinden kurtulmayı hedeflemektedir. Bu arada İsrail’in de Suriye’de kazanımlar elde etmesini engellemeye çalışmaktadır. Çünkü İsrail, tüm milletleri kendisine köle gören siyonist mantığı ile, sadece yıkmak, yok etmek ve hükmetmek amacındadır. Bunun için kaç kişinin, kadın-çocuk veya yaşlı demeden kimlerin katledildiği önemli değildir. İsrail sadece sonuca bakar.
Türkiye ise, iç savaş sırasında gelen Suriyeli mülteci akınını, kendi ekonomisi sorunlu olmasına rağmen “Ensar” gibi karşılamış ve onlara kucak açmıştır. 5 milyondan fazla göçmen, Türkiye’de en iyi şekilde ağırlanmaya çalışılmıştır. Bu kişiler Türkçeyi öğrenmiş ve ikinci vatanları olarak Türkiye’yi görmüşlerdir. Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre 877.000 Suriyeli Türkiye’de doğmuş ve ikinci ana dilleri Türkçe olmuştur. Bu arada Esad rejimi tarafından asimile edilmeye çalışılan, Türk’üm dedikleri halde büyük kısmı Türkçeyi unutmuş, üç milyondan fazla Türkmen, milli kimliklerine kavuşmuş ve çocukları dahil tüm nesil Türkçeyi öğrenmiştir.
Türkmenler, Lazkiye, Halep ve İdlib’de çok güçlüler. Halep’te Fatih Sultan Mehmet Tugayı, Cerablus’ta Baybars Tugayı, Munbiç’te Şehit Ali Yılmaz Tugayı, Azez’de Sultan Alparslan tugayı, Humus’ta Rahman Şehitleri Tugayı , İdlib’de Hananu Kalkanı, Rakka - Tel Abyad - Redulayn’da Enver’ül Hak Tugayı, Bayurbucak bölgesinde Türkmen Dağı Tugayı ve Sultan Abdülhamit Tugayı , Tartus’ta El Mitras Tugayından oluşan Suriye Türkmen Ordusu, yaklaşık 10.000. kişiden oluşan çok iyi eğitilmiş ve silahlanmış, komutası TSK’nin kahraman subaylarının ve MİT’in kontrolünde büyük bir askeri güçtür. Suriye Milli Ordusu içinde de Türkiye’ye sadakatle bağlı çok sayıda Arap ve Kürt aşiretinden on binin üzerinde askeri bir güç var. Yani Türkiye, yeni Suriye Devletinin, ordusun ve halkının gönlünde sarsılmaz bir yere sahiptir.
Suriye içinde Türkiye’nin 12 büyük üssü , 114 askeri noktası ve yaklaşık beş bin kişilik tamamı seçkin askeri kuvveti var. Ahmet Şara’nın ve yeni Suriye hükümetinin ne olursa olsun muhtaç oldukları en büyük güç Türkiye’dir. Türkiye’nin desteği ve isteği olmadan bir gün bile iktidarda duramayacaklarını bilmektedirler. Suriye sahasında askeri, ekonomik, istihbarat gücü ve halk desteği dikkate alındığında Türkiye en büyük aktördür. İsrail bunu bildiğinden, sürekli bahanelerle Suriye’ye saldırarak Türkiye’nin etkisini yoketmeye çalışmaktadır.
Hiçbir emperyalist kaygı gütmeden Suriye’nin milli bütünlüğünü, barışı, huzuru, Suriyelilerin refahını, iyiliklerini düşünen tek devlet Türkiyedir. Suriye halkı bu milletin ve devletin onlar için ödedikleri ağır bedellerin farkındadır. Suriye’de verdiğimiz 500’e yakın şehidin ve bu kadar büyük ekonomik sıkıntılar içinde, tarihin en büyük depremini yaşadığımız halde, onlar için harcadığımız 50 milyar doların, paylaştığımız bir tas çorbanın, sıcak bir battaniyenin hatırını bileceklerdir.
Türk milleti ve Türk devleti, Trump’un Ukrayna’ya yaptığı gibi bütün bunlara karşılık bir bedel istemiyor, beklemiyor. Bu yüzden Türk beklenendir, alicenaptır, merhametlidir. Bu yüzden Türk milleti zulümlere karşı çekilmiş, Allah’ın kılıcıdır.
Suriye’deki satrançta, İsrail yok etmek, mat etmek isterken; Türkiye bir olmak, kardeş olmak, adil bir dünya içerisinde yaşamak istemektedir. Çünkü biz yok etmeye değil, adalet içinde yaşamak ve yaşatmaya inanan bir milletiz.
Bu yüzden tarihler yazmış, çağlar açmış ve peygamber müjdesine nail olmuşuz…
17.07.2025 Av. Ali Haydar Dereli.