GRİLEŞEN ARZULAR KABAKÖY
Gümüşhane’nin Arzular Kabaköy beldesinde sadece ciğerlere değil, vicdanlara da işleyen bir toz var. Görüyor musunuz? Duyuyor musunuz? Eğer hâlâ duymuyorsanız, sadece kulaklarınızı değil, vicdanınızı da kapatmışsınız demektir.
Geçtiğimiz günlerde Arzular Kabaköy Belediye Başkanı Çetin Rıza Tanış’ın Belediye Meclis Toplantı Salonu’nda yaptığı açıklamaları yerinde takip eden bir basın mensubu olarak söylüyorum: Bu sadece bir basın toplantısı değil, ciğerlerine toz dolmuş bir halkın haykırışıydı.
Ve ne yazık ki ben de o gün beldeye adım attığım anda bu tozun içinde kaldım. Gözlerimin önünde grileşmiş bir Arzular Kabaköy duruyordu. Ağaçlar mat, çiçekler solgun, evlerin çatıları bile gri bir örtüyle kaplanmıştı. Bu, sıradan bir kirlilik değil, her solukta ciğere dolan bir tehditti.
Başkan Tanış’ın şu sözü hâlâ kulaklarımda çınlıyor:
“Artık bu mesele çevre boyutundan çıktı, sağlık boyutuna geçti.”
Bu, sadece tozun, dumanın, partiküllerin manzarayı değil, ciğerlerimizi de işgal ettiği anlamına geliyor. Gümüşhane Çimen Fabrikası’nın bacalarından yükselen kirli dumanın içinde bir halkın sağlığı, bir beldenin geleceği kayboluyor.
Unutmayalım: Bir fabrika ekonomik katkı sağlarken, insan hayatını tehlikeye atıyorsa; o katkı artık kalkınma değil, bir bedel haline gelir. Çünkü üretimin, istihdamın, sanayileşmenin anlamı; sağlıklı bir toplumla mümkündür. Toprağın verimini yitirdiği, çocukların astımla büyüdüğü, yaşlıların nefes almakta zorlandığı bir yerde gelişmeden söz edemeyiz.
Başkan Tanış’ın talepleri ne kapatma, ne engelleme. “Fabrikayı kapatın demiyoruz, ama insanca üretim istiyoruz” çağrısı kadar makul ve insani bir talep olabilir mi? Gelişmiş hiçbir ülkede yerleşim alanlarına bu denli yakın bir çimento tesisine üretim izni verilmezken, biz neden hâlâ eski, kirli yöntemlere mahkûmuz?
Çimento fabrikalarının oluşturduğu kirliliğin boyutunu bilim de teyit ediyor.
Sülfür oksitleri, azot oksitleri, karbon monoksit, karbon dioksit, ağır metaller… PM10 ve PM2.5 gibi görünmeyen ama ciğere doğrudan giren partiküller. Dünya Sağlık Örgütü, bu hava kirleticileri doğrudan kanser nedenleri arasında sayıyor. Bu kadar açıkken hâlâ sessizlik neden?
Devletin ve ilgili kurumların sessizliği, halkı yalnızlığa mahkûm ediyor. Başkan Tanış’ın “Kralına mı meydan okuyalım?” isyanı da tam burada anlam kazanıyor. Çünkü bu, artık sadece bir yerel yöneticinin değil, bütün bir beldenin çaresizliğidir.
Bu köşeden açıkça sesleniyorum:
Bu halk yalnız bırakılmamalı. Bu ülkenin vatandaşı sadece vergi veren değil, aynı zamanda sağlıklı yaşam hakkına sahip bireylerdir. Sağlık, anayasal bir haktır. Ve o hak şu an Arzular Kabaköy’de ağır ağır yok ediliyor.
Eğer bugün bu sese kulak verilmezse, yarın çok geç olabilir. Unutmayalım:
Bir toplumun sağlığını tehdit eden her şey, bir gün hepimizin kapısını çalar.
Arzular Kabaköy halkı sadece kendisi için değil, hepimiz için mücadele ediyor.
Bu sese kulak verin. Destek olun. Çünkü bu artık bir çevre değil, bir hayat meselesidir.