Ara
Gümüşhane
Kapalı
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5828 %0.06
49,6682 %0.03
5.743,41 % -0,05
30 Ağustos Zafer Bayramı: M.Kemal’in Destansı Başarısı

30 Ağustos Zafer Bayramı: M.Kemal’in Destansı Başarısı

YAYINLAMA:

Her yıl 30 Ağustos geldiğinde, takvimler bir zaferin yıl dönümünü işaret eder. Ancak bu tarih, sadece bir günü değil, bir milletin onurunu, yokluk içindeki inancını ve bir vatanı kurtarmak için ödenen bedeli temsil eder. Çoğu zaman kuru bir tarih bilgisi olarak anlattığımız o zaferin arkasında, dünyada bir benzeri daha olmayan derinlikte bir fedakârlık yatar.

Milli Mücadele'nin en kritik aşamasında, cephe derinliği 1000 kilometreyi bulan bir savaşın kazanılamayacağını düşünenler vardı. Oysa 26 Ağustos gecesi Kocatepe'den yankılanan top sesleri, imkânsızı mümkün kılmak için yola çıkıldığının habercisiydi. Bu taarruza bizzat Gazi Mustafa Kemal Paşa komuta ediyordu, ama asıl komuta, milletin yüreğindeydi.

Gerçek zaferin kınalı koçlara, yani toprağa düşen her bir şehide ve o toprakta yaşayan yüce millete ait olduğu gerçeğini asla unutmamalıyız. Çiftçinin elinde iki teneke arpası varsa, birini hiç düşünmeden orduya bağışladığı o ruh, bu zaferin asıl mayasıdır. Bu zafer, bir annenin gözünden, yırtık bir pantolonu onararak oğlunu cepheye yollarken duyduğu gururun ve hüznün resmidir. Ankara'nın Kazan köyünde, Sati Ana'nın Mustafa Kemal'in yolunu keserek "Bizi çiğnemeden buradan geçemezsin, biz de geliyoruz!" diyerek mücadeleye katılma isteği, bu milletin kadınıyla, erkeğiyle nasıl bir bütün olduğunu gösteren destansı bir örnektir.

Babam, Gazi Ahmet Sadık, o destanın bir parçasıydı. Omuzunda mavzeri ve sadece bir palaskasıyla çıktığı o yolculuk, bugün bizlere emanet kalan İstiklal Madalyası ile taçlanmıştır. O madalya, sadece bir gaziye verilen nişan değil; bir avuç inançla, bir milletin nasıl küllerinden doğduğunun somut kanıtıdır. 30 Ağustos, işte bu destansı ruhun en büyük yansımasıdır.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *