Ara
Gümüşhane
Kapalı
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5828 %0.06
49,6682 %0.03
5.743,41 % -0,05
BEN BUYUM ARKADAŞ

BEN BUYUM ARKADAŞ

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Annem konuşamaz kulağı sağır,
Babamın sırtında bir yük ki ağır. 
Çırılçıplak beden hem yaka bağır, 
Ben buyum arkadaş bilebildin mi?
İsmail HAYAL

 

56 yıllık ömrümde asla başka biri olarak kendimi göstermedim. Siz değerli okurlarım, arkadaşlarım defalarca ağzımdan, yazılarımdan ve başkalarından da duydunuz ki ben bu şehrin en uzak ve en mahrum köyü Demirören’de 69 yılının Mayıs ayının yirmi üçünde bir tandırın kenarında altı yaşında menenjit hastalığı ile dili lâl ve işitme engeli olan bir anneden dünyaya geldim. 

 

Sefaletin orta yerinde aç ve susuz ilk altı yedi seneyi atlattıktan sonra bu şehrin kaderi göç ile Trabzon’un en berbat mahallesi Arafilboy’unda daracık bir sokağın 28 metrekarelik rutubetli bir evde altı kardeş ile büyüdüm. 

 

Maşatlık’taki Üniversite İlkokulu’na birkaç ay geç kaydoldum. İlk mobbingi ilkokul birinci sınıfta öğretmen ve arkadaşlarımdan yedim. Öğleden sonra Trabzon sokaklarında kilomun yarısına eşit boya sandığı ile ayakkabı boyadım.   

 

Orta ve lise yıllarında hamallık, işportacılık ve dahi aklınıza gelebilecek her işte çalışarak kafama koyduğum hayallerin gerçekleşmesi için adeta günü 48 saat üzerinden hesaplayarak hayata tutunmaya çalıştım. 

 

İki hanımı ve on çocuğunu sırtında kırk yamalı kırık sepetiyle hamallık yaparak besleyip büyüten bir baba ve el kapılarında temizlik yapan bir engelli annenin evladı olarak her daim onur duydum. 

 

Ömrümün ilk ve en büyük hatasını Trabzon Endüstri Meslek Lisesi Motor Bölümü’ne girmekle yaptığımı itiraf ediyorum. 

 

Seksen dokuzda Trabzon il birincisi olarak kazandığım sağlık memurluğunu (Radyoloji) ideallerim uğruna ve babamın teşviki ile hayatımın ikinci büyük hatasını yaparak Ankara’da yüksek tahsil için geri bıraktım. 

 

Ankara’da üç öğretmen arkadaşın yanında evin temizliği, yemeklerini yapma karşılığında beş parasız, aç ve susuz olarak okuyarak 93 yılında mezun oldum. 

 

Daha gözümü açmadan sanki bir mok varmış gibi hayatımın en büyük ve en önemli üçüncü hatasını zamansız, hesapsız ve yanlış bir tercihle evlenerek yaptım.

 

Kars Kağızman, Kürtün ve Gümüşhane’de bugün itibarıyla 32. yılıma ilk adımı atıyorum. Hayatımın en değerli yılları bu 32 yıllık öğretmen olarak geçirdiğim günler diyebilirim.

 

Bu 32 yıllık süreçte vatanına, mukaddesatına ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı yüzlerce pırlanta gibi öğrenci yetiştirmenin bahtiyarlığını yaşadım.

 

Ancaaak. Bu süreçte ait olduğum bu şehre kültürel bağlamda birçok kaynak ve kalıcı eserler kazandırmakla iyi mi kötü mü yaptım onu zamanla anlayamamaya başladım. Zira her yaptığım eserin karşısına siz adını hasetlik, kıskançlık deyin ben başka bir şeyler diyeyim mukabilinden hep darbe yedim, ötekileştirildim. 

 

Ne eşime, ne arkadaşlarıma ve ne de saygı duyduğum insanlara maalesef yaranamadım. Ne evlattan ne eşten ve ne de arkadaş dediklerimden bir fayda görebildim. Yüzüme gülenler arkamı dönmeden bel altından bana vurmaya başladı. Hastalıklar, keşkeler, yanlış tercih ve kararlar, manevi sıkıntılar, hak etmediğimiz muameleler, yediğimiz kazıklar, inandıklarımızdan yediğimiz darbeler ardı ardına belimizi büktü, canımızı aldı adeta.

 

Evet, kısaca hayat hikâyemi okudunuz. Hepimizin hayatı inanıyorum ki buna benzer bir şekilde cereyan etmiş veya etmektedir. Tabiri caizse sizlere bir ajitasyon fotoğrafı çizmek değil bir hakikatin bilinmesini amaçladım. 

 

Ezcümle. Ben buyum arkadaşlar. Elli altı sene gerçekten heybemde yüklerimi taşımaktan çok ama çok yoruldum. Lütfen acıma, hayatıma ve yaşadıklarıma saygı gösterin. Yaptıklarıma değer vermesiniz de sağda solda canımı acıtacak şekilde iftira etmeyin, edenlerin de art niyetli olduklarına kanaat getirin. Saygı ve sevgi göstermiyorsanız da lütfen o zaman bana gölge etmeyin başka da bir ihsan beklentim yoktur. Kalın sağlıcakla.   

 

BEN BUYUM ARKADAŞ

Gümüşhane ilim dağ köyü uzak,
Önümde engebe arkamda tuzak.
Koltuğum altında bir kuru tezek,
Ben buyum arkadaş bilebildin mi? 

Gözümü açmışım tandır başında,
Altı kardeş doyduk ekmek aşında. 
Bir garip hikâye Ecel Taşı’nda,
Ben buyum arkadaş bilebildin mi?

Annem konuşamaz kulağı sağır,
Babamın sırtında bir yük ki ağır. 
Çırılçıplak beden hem yaka bağır, 
Ben buyum arkadaş bilebildin mi? 

Hayat gergefine çile dokudum,
Ayağımda lastik öyle okudum.
Ekseri aç susuz biraz tok idim,
Ben buyum arkadaş bilebildin mi? 

Trabzon el oldu kavurdu beni, 
Bir karayel gibi savurdu beni. 
Elinde bir topaç çevirdi beni,
Ben buyum arkadaş bilebildin mi? 

Bir vefa görmedim oğul kızımdan,
Geceleri yandım derdim sızımdan.
En büyük darbeyi yedim sazımdan,
Ben buyum arkadaş bilebildin mi? 

Kul Hayali budur hikâyem acı,
Besbelli burada olduk kiracı.
Terk eder gideriz taht ile tacı,
Ben buyum arkadaş bilebildin mi? 

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 3 ay önce
Îçtenlikle yazmışsınız
BEĞENME
0
CEVAPLA