ADALETE GÜVEN SORUNU
Yeni Adli Yıl, her yıl olduğu gibi, güzel dilek ve temennilerle 1 Eylül’de başladı. Bu temennilerin gerçekleşmesini bir yargı mensubu olarak gönülden diliyoruz. Çünkü Adalet, bir devletin ayakta kalmasının en temel direğidir. Ne güçlü bir ordu, ne de devasa ekonomik yatırımlar, adaletin yerini tutabilir. Fetret Döneminde Osmanlı Devletinin 12 yıl başsız kalmasına rağmen, adalet sisteminin güçlülüğü sayesinde, devletin dimdik ayakta kalması, bu gerçeğin en net görünümüdür.
Türkiye’de adaletin manzarasına baktığımızda, halkın yargıya güveninin erezyonda olduğunu görmekteyiz. Çünkü yapılan araştırmalar, Türkiye’de halkın yargıya güveninin son derece düşük olduğunu ortaya koyuyor. Ortalama güven oranı ne yazık ki, yalnızca %20 civarında. Bu oran, Avrupa ülkelerinde %70’lere yaklaşırken, Türkiye’nin böylesine düşük seviyelerde seyretmesi ciddi bir toplumsal kırılmaya işaret ediyor. Adalet sistemine duyulan inancın zayıflaması, vatandaş ile devlet arasındaki güven köprüsünün çatırdaması anlamına geliyor.
Dünya Adalet Projesi’nin (WJP) 2024 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye, 142 ülke arasında 117. sırada yer aldı. Bir yıl öncesinde 116. sırada olan Türkiye, her yıl adım adım daha geriye düşüyor. Bu tablo, sadece hukukçuların değil, toplumun her kesiminin hissettiği bir gerçekliğe dönüşmüş durumda.
Uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarında, Türkiye’de yargı bağımsızlığına dair kaygılar öne çıkıyor. Özellikle Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının etkisizleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmaması ve yargıçların atanmasındaki siyasi etkilerin öne çıktığına dair düşünceler, en büyük sorun alanları olarak gösteriliyor. Bu tablo, hem içeride hem dışarıda Türkiye’nin hukuk devleti kimliğini zedelemektedir.
Adalet Bakanlığı, “Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Stratejisi (2025–2029)” ile yargıyı yeniden yapılandırma hedefini ortaya koydu. Elektronik duruşmalar, mağdur merkezleri, mahkeme sayılarının artırılması ve daha hızlı yargılama süreçleri gibi yenilikler gündemde. Ayrıca 10. Yargı Paketi ile ceza infaz sisteminden toplantı ve gösteri düzenlemelerine kadar birçok başlıkta değişiklik yapıldı. Değişikliklerin devam edeceğine ve sistemin kendi arızalarını gidereceğine, bir vatandaş ve özellikle de bir hukukçu olarak inanmak istiyoruz.
Adalet, toplumun nefes borusudur. Halkın yargıya güveni en düşük seviyelerde olması halinde, nefes borumuz daralmış, hukukun üstünlüğü korunmamış hale gelmektedir. Reform paketleri umut verici yönler taşısa da, bunların gerçek yansımalarının toplum tarafından da net görülmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin ihtiyacı olan, vatandaşın adliyeden çıktığında “Bu ülkede adalet var” diyebileceği bir sistemdir. Çünkü adalet, yalnızca mahkeme salonlarında değil, toplumun vicdanında yer bulduğu zaman anlam kazanır.
Unutmayalım…
Görevimiz ve makamımız ne olursa olsun,
Herkesin Adalete İhtiyacı Vardır…
05.09.2025 Av. Ali Haydar Dereli