MUM YANIĞI ZAMANLAR – YANARAK AYDINLANMAK
Hayat, aslında çok basittir…
Ama onu yaşamak, hiçbir zaman basit olmamıştır.
Ali Coşkun Hirik, “Mum Yanığı Zamanlar” kitabının arka kapağında bu gerçeği sade ama çarpıcı bir dille hatırlatıyor bize:
“Her ömür bir mumdur; yanar, yanar ve geriye bir şey kalmaz.”
Ne doğru bir tespit!
Doğduğumuz an, bir kibrit çakılıyor içimize.
Farkında bile olmadan yanmaya başlıyoruz.
Kimi zaman sevinçle, kimi zaman hüzünle, kimi zaman da sessizce tükeniyoruz.
Ama o yanışın içinde hem acı var hem de ışık…
İşte Hirik’in kitabı, tam da bu çelişkinin içinde nefes alıyor: yanarken aydınlanmanın hikâyesi.
Ali Coşkun Hirik, 1973 yılından 2024 yılına kadar uzanan bir zaman diliminde, tam 52 otobiyografik yazı kaleme almış.
Yani bu kitap, bir ömrün satırlara dökülmüş hali…
Her bir yazı, yazarın kendi yaşamından bir kesit, bir anı, bir sızı ya da bir yüzleşme.
Okur, sayfaları çevirdikçe yalnızca bir hikâye değil, bir insanın iç dünyasını, inişlerini çıkışlarını, suskunluklarını ve kabullenişlerini hissediyor.
Mum Yanığı Zamanlar, bu yönüyle bir anı kitabından çok, bir yaşam atlası gibi.
Her yazı, bir dönemin, bir duygunun, bir yanışın izi.
Kitabı okurken içinde kayboluyorsunuz.
Cümleler arasında gezinirken, zaman zaman kendi hayatınıza dönüp bakıyorsunuz.
Bir çocukluk anısında kendi geçmişinizi, bir satır arası hüzünde kendi yorgunluğunuzu buluyorsunuz.
Duygu yoğunluğu o kadar güçlü ki, kimi yerde sessizce gülümsüyor, kimi yerde boğazınıza düğümlenen cümlelerle kalıyorsunuz.
Hirik’in yazıları, okurla mesafe koymayan, aksine onu içine çeken samimi bir dille örülmüş.
Bu yüzden kitap bitse bile etkisi uzun süre zihninizde sürüyor.
Son zamanlarda tek çırpıda okuduğum, hiç ara vermeden bitirdiğim tek kitap oldu Mum Yanığı Zamanlar.
Okudukça hem yazarın hayatına hem de kendi iç dünyama bir yolculuk yaptım.
Bazı sayfaları okurken durup düşündüm; bazı cümlelerde kendimi buldum.
Ve kitabı kapattığımda, içimde sessiz ama derin bir huzur kaldı.
Bu kitabı herkesin okumasını gönülden tavsiye ederim — çünkü her insan, kendi mum yanığı zamanlarını hatırlamaya muhtaç.
Ali Coşkun Hirik, sade ama derin bir anlatımla insanı kendi varlığıyla yüzleştiriyor.
Okurken kendinizi bazen bir mumun alevinde, bazen de o alevin gölgesinde buluyorsunuz.
Kelimeler yanıyor, ama o yanışın içinde bir sıcaklık, bir kabulleniş var.
Belki de yazarın en büyük başarısı burada: hayatın yanıcı tarafını acı olarak değil, ışığa dönüşen bir süreç olarak göstermek.
Ve sonunda şu cümleyle kapanıyor içimizdeki düşünceler:
“Onun için mum yanığı zamanların kıymetini bilelim.”
Evet, bilelim…
Çünkü zaman, yavaş yavaş eriyen bir mum gibi;
biz fark etmeden yanıyor, azalıyor, ama geriye bir iz bırakıyor.
Belki bir satır, belki bir anı, belki bir insan…
Ama mutlaka bir ışık.
