ANNEMSİZ İLK BAYRAM

2004 yılının şubat ayında tayinle Eskişehir’e geldiğimde kendi kendime söz vermiştim.

“Dini Bayramların birini Eskişehir’de geçirirsem diğerini mutlaka  Gümüşhane’de geçireceğim” diye!

Bu sözüme annem ve babam hayatta olduğu sürece hep sadık kaldım.

Eskişehir’den Gümüşhane’ye uzanan 13-14 saatlik bayram yolculuklarımızı unutamam.

Bekleyen anne baba olunca yolun nasıl bittiğini anlayamazdık.

Bu bayramda ilk kez annesiz kalınca anılarım beni zihni bir yolculuğa çıkarıyor Eskişehir’de.

Bayram yaklaşınca her evde olduğu gibi bizim evde de tatlı bir telaş başlardı.

Hele Gümüşhane’ye gideceksek günler öncesinden hazırlıklar yapılır hediyeler alınır ve öylece yola çıkılırdı.

Eşimin detaylı araştırmaları “Hüseyin annen bunu sever” cümleleri bayramlık alış verişlerimizin tadı tuzu olurdu.

Anneme yakışanı almak için haylice uğraş verirdi!

Bayram yaklaşınca…

“Geliyoruz anne.Bir isteğin var mı?” cümlesine hep “canınızın sağlığı.Hiç bir isteğim yok.Sağ salim gelmeniz” Cümleleri hala kulağımda çınlıyor. Geleceğimizi öğrenince telefonda ses tonu değişir içindeki sevinç güvercinlerinin  uçmaya başladığını hissederdim.

Nede olsa ana yüreği.

Saatler süren yolculuktan sonra akşam vakti Gümüşhane’ye vardığımızda anamın kollarını açıp boynumuza sarılıp yanaklarımızdan “canım canım benim” diyerek yanaklarımıza öpücükler kondurması yol yorgunluğumuzu alırdı üzerimizden.

“Yoldan geldiniz karnınız açtır” deyip bizleri hazırladığı sofrasına daveti yok mu!

Sevdiğimi bildiği su böreği ve lahana yaprağından sardığı sarması bayram sofralarımızın vaz geçilmez yemekleri olurdu.

Hangi birini anlatsam ki…

Dörtkonak Köyünde…

Bayram sabahı camide kılınan namaz sonrası başlardı ana ocağında bayramlaşma seramonimiz.

Hiç unutmam Dörtkonak Köyünde babamın sabah namazı için camiye gidip beraberinde getirdiği arkadaşlarına ilk çayı her zaman anam ikram ederdi.

Canlı bir bereket gibiydi.

Bayram sabahı yatağımızın baş ucuna gelip saçımızı okşayıp “Hadi yavrum kalk” sözleri sabah yeli dokunuşu gibiydi.

Çocuk aklımızla sabahın erken saatinde heyecanla kalkıp giydiğimiz bayramlıklarla ellerinden öpüp aldığımız bayram harçlıkları ile gün başlardı.

Sırasıyla Bekirli,İşbirli,Sallahlı ve Kıran mahallelerini dolaşıp elimizdeki şeker dolu poşetle günün sonunda dönerdik evimize.

Ne güzel günlerdi…

Annem…

Bayram zamanlarında dört evladını kanatları altına alıp yemez yedirir giymez giydirirdi bizlere.

O günler zihnimde öyle yer etti ki aklıma geldikçe göz pınarlarım nemleniyor!

Bugün…

Annemsiz ilk bayramın derin üzüntüsü var içimde.

Bizlere bayram sabahları kahvaltı hazırlama telaşın gözlerimin önünden asılı kaldı annem!

Bu bayram bütün kardeşler hatta torunların toplanıp senenin en güzel kahvaltısını ilk defa yapamadık!

Hiçbir şey senin yerini doldurmuyor annem!

Bayram süresince sabah akşam dumanı aşımıza karışan ocağımızın o kokusunu ciğerlerime doya doya çekmeyi ne çok özledim!

Ağarmış saçlarımın dibinde ince bir sızı…

Geride bıraktığın evlatların, buruk geçen ramazan bayramında kanadı kırık güvercin misali uçmaya çalışıyor ama uçamıyor işte…

Çok uzaklarda buğulu bir camın ardında kalan o çocukluk günlerimizde birlikte geçen bayram günleri başta bana, kardeşim Önder’e ve ablalarım Hakime ve Hamiyet’e bir parça teselli oluyor.

Bazen rüyalarımıza gelip birkaç söz sözyleyip sana doyamadan  kayboluyorsun.

Sen rüyama gelince içimde bir mutluluk, yüreğimde bir sızıyla kalkıyorum.

Sensiz ilk bayrama alışmaya çalışıyoruz.

Bayram geldi ve geçiyor sensiz.

Tatsız tuzsuz bir bayram.

Beş aylık ayrılıktan sonra düşle gerçek,geçmişle gelecek arası gel-git duygular içindeyim.

Ne zaman anne kelimesini duysam,yada arabamda dertli bir türkü dinlesem hep aklıma sen geliyorsun.Kirpiklerimin arkasında titreyip duran damlacıkların akmasına engel olamıyorum çoğu kez

Neylersin gün akşamlı hayat ölümlü.

Yetim ve öksüz değilseniz gidin sımsıkı sarılın! Öpün koklayın annenizi hemde doya doya.

Bayramın kıymetli vakitlerinde rahmet olsun anneme ve vefat eden tüm annelere...

YORUM EKLE