BAŞINI VERMEYEN ASIM

Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Peki, kimdir bu Asım? Sembolik bir isim mi? Bir kahraman mı? Ya da Mehmet Akif’in çokça zikrettiği “Asım’ın neslinden” kastedilen nedir?

Mehmet Akif’in “ASIM” adında uzun bir manzum şiiri var. Safahat’ta geçen bu şiirde Mehmet Akif, “Asım’ın nesli” dediği ideal Türk gençliğini anlatmaktadır.

Asım’ın neslini, şu şekilde özetliyor: “Asım’ın nesli derken iman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli; vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan, dahası bunları yüceltmek için tüm imkanları seferber eden bir gençlikten bahsediliyor.”

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif, kendisini vatanına milletine adamış büyük bir şahsiyettir. Vatanını, dinini, milletini her şeyden üstün tuttuğunu gerek yaşantısında, gerekse eserlerinde görmek mümkün. Milletin geleceği olan gençlerin de bu şuurda yetişmesini istemiştir.

“Safahat” kitabında, Mehmet Akif’in Asım’ın Nesli diye hayal ettiği neslin, sadece şiirinde geçen hayali bir kahraman olmadığından, bir sahabe olan Asım İbni Sabit’ten (r. a) de bahsediliyor. “Arıların koruduğu sahabe” olarak ünlenmiş sahabenin hayat hikayesi çok manidardır. Şöyle anlatılır:

Peygamberimizin (sav) İslam’ı öğretmek üzere öğretmen talebinde bulunan  kabilelere gönderdiği  10 kişilik bir eğitici heyetin içinde Asım Bin Sabit de vardır. Ancak Reci denilen bir subaşında bu öğretmen sahabeler topluluğu Lihyanoğulları’nın saldırısına uğrarlar. Lihyanoğulları’nın amacı onları esir edip Kureyş’e satmaktır.

Bu nedenle onları sağ ele geçirmeye çalışıyorlardı. Fakat Asım, teslim olmamaya kararlıdır. O yiğitçe şöyle haykırıyordu: “Ben müşriklerin himayesini ömrüm boyunca kabul etmemek üzere yeminliyim. Vallahi bu kâfirlere asla teslim olmam. Allah’ım Resulullah’ı durumumuzdan haberdar et.’’ Bir taraftan da ok fırlatıyordu. “Ben ne diye çarpışmayayım. Gücüm kuvvetim yerinde, oklarım yanımda, yayımın kirişi kalın, enli temrünler sebebiyle kayıp gitmekte. Ölüm hak, dünya boş ve geçicidir. Takdir edilen elbette başa gelecektir. İnsanlar er geç Allah'a dönecektir.”

Bu kahraman sahabe birçok müşriki yere serdikten sonra, şehit olacağı esnada şu duayı yaptı: “Allah’ım Senin dinini korumaya çalıştım. Sen de cesedimi müşriklerden koru.” Müşrikler Hz. Asım’ın başını alıp Sülafa adındaki bir kadına satmak istiyorlardı. Sülafa Asım’ın kafatası ile şarap içmeye yemin etmişti.

O gün orada mevcut bulunan on sahabeden yedisi şehit oldu, üçü esir edildi. Müşriklere Âsım bin Sâbit'in başını kesmek istediler. Fakat Allah-ü Teâlâ, Hz. Asım bin Sâbit'in duasını kabul buyurdu ve mübarek cesedine müşrikler el süremediler.
Allahü teâlâ bir arı sürüsü gönderdi. Bulut gibi Âsım bin Sâbit'in üzerinde durdular. Hiç bir müşrik yanına yaklaşamadı. “Bırakın akşam olunca arılar onun üzerinden dağılır, biz de başını alırız” dediler.

Akşam olunca Allahü teâlâ hiç bulut yok iken bir yağmur gönderdi. Görülmemiş bir yağmur yağdı. Sel geldi ve Âsım bin Sâbit'in cesedini alıp götürdü. Cesedin nerede olduğu bilinemedi. Ne kadar aradılarsa da bulunamadı. Bunun için müşrikler Âsım bin Sâbit'in hiçbir yerini kesmeye muvaffak olamadılar. Bu olaydan sonra Âsım bin Sâbit anılırken, "Arıların koruduğu kimse" diye anılmaya başladı.

Evet Sevgili Okurlar. Mehmet Akif’in hayal ettiği gençliğin temelinde, arıların koruduğu sahabe Asım bin Sabit olabilir mi? Safahat’ta bu şekilde bir bağ kurulmuş. Böyle Asım Bin Sabit ruhlu  imanlı nesiller, geleceğimizin dünyasını yeniden inşa ederek dünyaya yeniden nizam verecek, namusunu çiğnetmeyecektir.

Selam olsun Allah için can veren o yiğitlere. Selam olsun vatanı, milleti, bağımsızlığı için toprağa düşen şehitlere. Selam olsun İstiklal Şairimiz Mehmet Akif’e. Selam olsun Afrin’de destan yazan kahramanlara, Selam olsun Asım’ın nesline.

YORUM EKLE