BUGÜN GÜNLERDEN HÜZÜN

Evet, bugünü bilen var mı aranızda? Hemen herkesin bir günü haftası var ya bugünde bizim günümüz. Hani doğuştan veya sonradan bir hastalık veya kaza sonucunda bedenimizde, zihnimizde, ruh dünyamızda engeller olan, duygusal ve sosyal yetilerimizi kaybetmiş olan ve diğer yaşam gereklerine uymada zorluk çeken bizlerin günü.

Yok, nereden bileceksiniz ki? Sevgililer gününü bilin siz, başka her bir şeyin gününü kutlayın doyasıya. Eğlenin, oynayın.

Ama birileri var bizleri unutmayan, unutturmayan. Bizlerin varlığı yıllar sonra bir güzel yürekli insanın girişimleri ile ortaya çıkarıldı. O bize değer verdi, annelerimize ve babalarımıza ulaşıverdi. Bizleri evlerimizin karanlık odalarından alarak ışığa çıkardı, nura kavuşturdu. Bizlerde artık değerliyiz. Bizlerde artık okula gidebiliyoruz. Ve ona dualar ediyoruz.  

2004 yılında ilk defa bindiğim servisin kapısını bir görevli açmıştı. Saçımı okşayan bir beyaz önlüklü melek sınıfıma kadar götürmüştü beni. Çiçeklerle dolu bir sınıfa soktular beni. Bu sınıf benim sınıfımda. Bana benzeyen ne kadarda arkadaşım varmış meğerse. Hepsi bana gülümsüyordu ve bende kader birliği yaptığım arkadaşlarıma gülümsüyordum. Ve Atatürk gülümsüyordu karşımdaki duvardan bana.

Ağzımdan ve burnumdan salyalar ve sümükler akıyordu ve o melek yine yanımdaydı ve ağzımı-burnumu siliyordu. Öğle olmuştu ve yemeğimiz gelmişti. İlk defa annem değil annemden de öte bir kişi yemek yediriyordu bana. Ellerimi yıkamamı, dişlerimi fırçalamamı, lavaboyu temiz tutmam gerektiğini öğretti bana. Ve oyunlar oynadı benimle. Bahçeye çıkardı beni. Salıncak nedir ilk defa o bahçede gördüm. Ve doyasıya eğlendim adeta uçuverdim bulutlara doğru.

On yıl oldu ben okulumdayım. Yine öğretmenim var beni elimden tutarak servisime kadar götürüyor. Beni oturtuyor servisin görevlisi koltuğuma. Emniyet kemerimi kendim takabiliyorum artık. Ve servis şoförü amca gülerek bizlerin hatırını soruyor. Bende gülümsüyorum ona. Çok sevdiğim şarkıyı çalıyor bana. Ve evimin kapısına kadar bırakıyorlar beni. Annemin yüzündeki mutluluğu ve gözyaşlarındaki ışığı yakalayabiliyorum. Akşam babam işten geldiğinde diğer kardeşlerimden önce bana yaklaşıyor, kucağına alıyor beni. Bir makas alarak yanağımdan;

Bugün benim tatlı kızım okulda ne yaptı acaba. Bugün ne yemeği yedi. Öğretmenlerini üzdü mü acaba?” diyor. Artık dünyalar benimdi. Bende önemliydim artık. Her sabah gideceğim bir okul, gülümseyeceğim bir öğretmen, defterimi ve kalemimi koyacağım bir çantam vardı. Hepsinden önemlisi beni seven anne ve babam vardı. Ve daha önemlisi Ankara’da biri vardı bizim gibilerin babası olan. Bu imkânları benim gibi çocuklara sağlayan o yüce insana dua ediyorum her zaman. Bazen rüyamda görüyorum onu ve beni yanaklarımdan öpüyor. Annem ve babam konuşurlarken duymuştum. Bana baktıkları için ayrıca anneme para da veriyorlarmış. Annem bir başka ilgileniyor benimle. Artık bende bir değerdim evde. Önceden beni dışarı bile çıkarmıyorlardı. Bir düğüne bir başka yere giderken bile beni evde bırakıyorlardı. Artık benden utanmıyorlar.

Ve geçen yıl günümüzde Gümüşhane Valimizin eşi Şengül Yavuz geldi okulumuza. Bizimle pasta kesti. Bana ve arkadaşlarıma hediyeler verdi. Hediye getirmese de olurdu kendisinin gelmesi bizim için en büyük hediyeydi zaten. 

Evet, bugün 3 Aralık. Takvimlerde Engelliler Günü diye yazıyor. Ama kimse farkında değil bugünün. Engelli olmak benim elimde değildi elbet. Anne ve babama da suç yükleyemem öyle değil mi? Yarın sizlerinde engelli ol(a)mayacağınız konusunda garantiniz var mı? Ve beni bugünde hatırlamayın sadece. Ben aranızdayım her gün. Bana acımayın, elime para tutuşturmaya kalkışmayın. Bana değer verin sadece. Beni adam yerine koyun o yeter bana. Beni ben olduğum için sevin sadece. Bende varım sizin gibi aynı atmosferde yaşayan, yaşamaya çalışan.

Engelli Bir Öğrenci 

Ve ben o engelli yavruların öğretmeni olarak tüm engelli yavrularımızın ve vatandaşlarımızın önündeki engellerin kaldırılması, kendilerinin ve ailelerinin yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve yaşama sevincinin arttırılması umuduyla “3 Aralık Dünya Engelliler Gününü” kutluyor, hepsine huzurlu ve sağlıklı günler diliyorum.



-*-*-*-*-*-*-*-

ENGEL DİRİLTİR BENİ

Minik başım çaresiz yumuk, yumuk ellerim,
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.
Kesilse de takatim, lâl olsa da dillerim,
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.

Herkes gibi değilim, ağır aksak yürürüm,
Koltuk olur değneğim, her adımda dururum.
Rabbim bilir şüphesiz, içten içe çürürüm,
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.

Görmem içinde olsam, Cennet gibi bağları,
Dizim tutmaz mecalsiz, nasıl aşsam dağları.
Böyle halsiz perişan, geçti ömrüm çağları,
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.

Hemen her bir olanı, beynim hesap edemez,
İstesem de çaresiz, ayak yola gidemez.
Sırtımda koca kambur, yatak içi yatamaz,
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.

Derdi veren vermiştir, derdim bu olsa gerek,
Sona varır nihayet, biter ömrüm giderek.
Geçti hayat tükendi, iki büklüm yatarak,
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.

Kimi vardır anlamaz, derdi veren vermiştir,
Sabır büyük imtihan, kimi yere sermiştir.
Kimini kara yerde, ak kefene sarmıştır,
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.

Anla artık Hayali, olanlar ibret sana,
Her bir canlı muhakkak, engelli anlasana.
Derdi veren Allah’tır, gel hakikatten yana
Engel değil olamaz, engel diriltir beni.

İsmail HAYAL
Uzm. Rehber Öğretmen
YORUM EKLE