ENGEL OLMA

Asıl engelli kendine ve etrafına engel olandır.

Her insan bir engelli adayıdır.

Dünyamız imtihandır. İmtihan ise herkesin gücüne ve sahip olduğu nimete göredir. Kimileri malıyla, kimileri evladıyla, kimileri canıyla ya da kulluk yolunda fiziksel bir engelle denenir.  Kime hangisi düşer bilinmez.

Bu süreclere sabır ve metanetle yaklaşılmalı başa gelene ise şükredilmeli.

Sağlığı yerinde olan bir adam, yeni en kalitelisinden ayakkabım olsun hayaline tutuluyor nitekim  uykuları kaçıyor. Istediğini alacak parayı bir türlü denkleştiremiyor. Sahile inip bir nefes alıp rahatlamak istiyor. Ancak istediği ayakkabı gözünün önünden bir türlü gitmiyor. Banka oturuyor arka tarafdan yanına nefes nefese emekleyerek geleni görüyor. Gelenin bacakları yok sürünerek ilerlemekten kalçalarından kanlar akıyor tüm enerjisini ilerlemek için harcıyor. Bizimki: Biranda istek ve hayelindeki ayakkabıdan vazgeçiyor. Kendinden utanmaya başlıyor. Ve diyorki. Yarabbi ben ayakkabı istemekten vazgeçtim ayaklarım varya yürüyorumya sana hamd olsun.

Halinize halimize şükredin, şükredelim.

  1. daim daha zor durumda olanları unutmayalım.

Rabbimizin hikmeti gereği gerek doğuştan, gerekse sonradan ortaya çıkan engellilik durumu çalışmaya, üretmeye, başarıya ve nihai hedefe ulaşmaya asla engel değildir. Engelli olduğu halde azimle, inançla kararlılıkla çabalayan ve tarihe adını yazdıran nice abide şahsiyetler vardır. Yeter ki insanların önüne engeller konulmasın. Yeter ki gönüller engelli olmasın, engel tanımasın. Engelli olmak, hor görülme, itilip kakılma sebebi de değildir.

İnsanlar, kendi tercihi olmayan durumlardan dolayı hiç kınanabilir mi?

Hepimiz, görünüşe değil; gönle değer veren Allah’ın kulları değil miyiz?

 Bizim Peygamberimiz, “Allah sizin görünüşünüze, malınıza, mülkünüze bakmaz; yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar.”  buyurmaz mı?

Dinimize göre asıl üstünlük, Allah’a yakın olmak ve insanlığa hayırlı hizmetler sunmakta değil midir? Elbette ki öyledir.  Dinimiz insanı, zübde-i kâinât ve eşref-i mahlûkât olarak görür.

Yüce Kitabımızda,

Musa gibi dilinde düğüm olanlar,

evlat hasretiyle döktüğü yaşlar sonucu gözlerini kaybeden Yakup’lar vardır. Yakalandığı amansız hastalıktan dolayı bîçare hale gelen fakat yine de isyan etmeden Rabbine sığınan Eyüp’ler vardır.

Kerim Kitabımızda, gözleri görmeyen Abdullah İbni Ümmi Mektum’u farkında olmadan incittiği için, âlemlerin Rabbi tarafından ikaz edilen Son Peygamberin hatırası vardır.O Peygamber ki, daha sonra o zâtı defalarca Medine’de kendi yerine vekil olarak bırakmıştır.

 Yine O Peygamber ki, ortopedik engeli bulunan Muaz b. Cebel’i genç yaşına rağmen vali tayin etmiştir.Bunları yaparken ise Efendimiz, fiziksel özellikleri değil, liyakati, aklı ve bilgiyi öncelemiştir.

Bazı bedensel kusurları sebebiyle topluma katılmaktan çekinen ve bu yüzden çölde

yaşamayı tercih eden, Zâhir isminde bir sahâbî vardı. Zâhir, Efendimiz (s.a.s)’e her gelişinde, yetiştirdiği ürünlerden hediyeler takdim ederdi. Zaman zaman pazardaki alışverişlerinde de Zâhir’e yardımcı olan Peygamberimiz kendisini çok sever ve ona sürekli iltifat ederdi.

Bir gün Zâhir, Medine pazarında çölden getirdiği ürünleri satarken, Efendimiz (s.a.s.), sessizce gelip Zâhir'in gözlerini kapattı ve şakayla: “Bu köle satılıktır; almak isteyen var mı?” diye seslendi. Zâhir, boynu bükük ve hüzünlü bir edâ ile: “Yâ Rasûlallah! Vallahi benim gibi değersiz bir köleye kuruş veren olmaz!” deyince; Peygamber Efendimiz: “Hayır! Sen, hiç de değersiz değilsin! Aksine Allah katında çok kıymetlisin!" buyurdu.

Şefkatiyle herkesi kucaklayan Rahmet Peygamberi, bu tavrıyla asıl önemli olanın insanî değerlerle donanmak, her ne olursa olsun dünyada varoluşumuzun gayesini unutmamak olduğuna işaret etti.

İslam, görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, güçsüzün eli, konuşamayanın dili olmayı sadaka kabul eder. Buna mukabil, engelli birine engel olmayı, rahatsızlık vermeyi ise lanetler.

Unutmayalım ki asıl engelliler aklını, gönlünü, kalp gözünü, elini, dilini bilgiye, şefkate, merhamete, hikmete ve ilahi gerçeklere kapayıp, insanlığını ayaklar altına alanlardır. Engelli pek çok kardeşimizin, engin gönül yapısıyla Allah katında çok değerli olabileceğini göz ardı etmeyelim.

Allah darda kalanlara rahatlık, hasta olanlara hayırlısını versin.

Günümüz mübarek ola, hayırlı insanlarla yol bula.


[1] Tirmizî, Şemâil, 104.

[2] Müslim, Birr ve Sıla, 34.

[3] Tîn,95/4.

[4] Tâ-Hâ, 20/25-28.

[5] Yusuf 12/84.

[6] Enbiyâ, 21/83-84.

[7] Abese, 80/1-4.

[8] Ahmed b. Hanbel, V, 152-169; I, 317.

YORUM EKLE