Geriye Ne Kalır?

Her insanın farklı önceliği vardır dünyada. Kimine göre para-pul, kimine göre mal-mülk, kimine göre şan-şöhret, kimine göre makam-mevki, kimine göre iltifat-takdir, kimine göre çoluk-çocuk, kimine göre hırs-kibir, kimine göre güzellik-güç, kimine göre beğenilme-önde görünme iştiyakı, kimine göre zevk-lezzet önemlidir. Sizin için değerli gördüğünüz şeyleri hayatınızdan çıkarın geriye ne kalır?

Eğer para-pul peşinde koşuyorsanız ömrünüz hep daha fazla kazanmak düşüncesiyle geçecektir. Parayı araç olmaktan çıkarıp amaç haline getirenlerin bir gün uçuruma sürükleneceklerini bilmelidirler. Bunların yıllarca biriktirdiklerini elinden alın geriye ne kalır?

Dünyada mal-mülk sahibi olmak için olmadık işlere başvuranlar yolun sonuna geldiklerinde gerçeği anlayabilmişler midir? Ya da bu insanları görüp ders almakta mıyız?  Hiç sanmıyorum. Ders alabilseydik zaten zenginlik peşinde koşup bütün değerlerimizi alt üst etmezdik. Sultan Süleyman’a kalmayan dünyanın sana kalacağını mı zannediyorsun? Ömrünüzü verip yaptığınız köşkleriniz-saraylarınız size kaldı mı? Servetiniz elinizden alındığında geriye ne kalır?

Bazıları şan ve şöhret uğruna onurlarını ayaklar altına alabilmektedirler. Ama bilinmelidir ki insanlar sizin gösterişli, albenili yaşamınıza ilgi göstermektedir. Şöhret elinizden gidince elinizde onurunuz dahi kalmayacaktır. Çünkü siz şöhret uğruna onurunuzu da harcadınız. Şöhretleri elinden kayınca sokaklarda sersefil dolaşan insan sayısı az değil. Demek ki insanlar bir yerde yanlış yapıyorlar. Şöhretiniz elinizden gidince geriye ne kalır?

Dünya tarihine bakıldığında görülecektir ki bütün sıkıntıların kaynağı iktidar mücadelesidir. İktidar uğruna nice entrikalar çevrilmiş, yalan ve hilelere başvurulmuş, aldatmanın bin bir türlüsü yaşanmış, iktidar uğruna babası oğlunu, oğlu babasını, kardeş kardeşi gözünü kırpmadan öldürmüş ya da öldürtmüştür. Bu nasıl bir hastalıktır ki dünyada en değerli varlığınızın kanına girebiliyorsunuz. Bu nasıl akıl tutulmasıdır ki bütün değerlerinizi tarumar edebiliyorsunuz. Geçmişte makam ve mevki peşinde koşanlar olduğu gibi günümüzde de bu uğurda malını, canını, bütün değerlerini harcayan insanlara rastlamaktayız. Makam ve mevki için dilini, dinini, örfünü, töresini, âdetlerini, geleneklerini, göreneklerini, ülküsünü, vatanını, bayrağını, namusunu, şerefini, haysiyetini, onurunu satan insanları görmek insana sadece acı veriyor. Yaratılmışların en şereflisi olan insan neden bu kadar alçalabiliyor? Neden bütün değerlerini ayaklar altına alabiliyor? Bizim insana bakışımızda mı yanlışlık var acaba? O zaman biz insanları nasıl değerlendirmeliyiz? Biz, insanların ancak iyi, güzel işler peşinde koşanlarına değer vereceğiz. Kötü ve çirkin işleri kovalayanlarına ise asla değer vermeyeceğiz. Bu insanların ellerinden makam ve mevkilerini alın geriye ne kalır?

İnsanın doğasında vardır takdir edilme isteği. Ancak ne yazık ki insanoğlu övgüde ve yergide aşırıya kaçmakta, övdüğünü göklere çıkarmakta, yerdiğini ise yerin dibine batırmaktadır. Bu hastalıklı bakış insanlarımızın oldukları gibi görünmesini engellemekte ve birtakım maskelerin arkasına sığınarak insanlara görünmektedirler. Çünkü gerçek yüzünü insanlara gösterdiği zaman ölçüsüzce eleştirileceğini düşündüğü için gerçek her zaman saklanmaktadır. Siz iyi ve güzel olanı yapıyorsanız birilerinin iltifatına ihtiyacınız yoktur. Yaptığınız bir iyiliğin karşılığını insanlardan beklemeyiniz. Bugün sizi iyilik meleği olarak görenler yarın yerin dibine batırabilirler. Öyleyse iltifat ve takdir sahibi yaratandır. Bir şey beklenilecekse ondan beklenmelidir. İltifatları ve takdirleri üzerlerinden alınız geriye ne kalır?

Dünyanın süsü çocuklardır. Onlarsız bir hayat elbette ki anlamsızdır. Gücünü ailesinin, akrabalarının, kavminin çokluğuna güvenerek diğer kavimlere haksızlık yapanlar hüsrandadır. Siz ne kadar kalabalık olursanız olun her zaman hak galip gelecektir. O çok güvendiğiniz çocukları ellerinden alınız geriye ne kalır?

İnsanların çoğu hırs deryasında kibir gemileriyle yüzmektedirler. Onlar bitmez tükenmez bilmeyen bir hırsla dünyaya sarılırlar ve biriktirdikleriyle övünürler ve daha çok hırslanarak daha çok biriktirmek için durmadan çalışırlar. Daha da sınır yoktur onlar için. Bulundukları durumlarına bakarak diğer insanları aşağılarlar ve kibirden gözleri hiçbir şeyi göremezler. Onların hırs ve kibirlerini ellerinden alınız geriye ne kalır?

Bazı insanlar güzelliklerine, bazıları ise güçlerine güvenerek insanları aşağılarlar. Allah’ın size verdiği güzellik de, güç de geçicidir. Zamanında güzel, güçlü insanların bir hastalık başlarına geçtikleri zaman ne hale geldiklerini görmekteyiz. Öyleyse güzelliklerini, güçlerini ellerinden alınız geriye ne kalır?

İnsanlar neden birilerinin beğenisini kazanma arzusu taşımaktadırlar? Neden hep önde görünme iştiyakı hissederler? Birilerinin beğenisini kazanmak bizi ne daha bilgili ne de daha onurlu yapar. Toplumda önde görünmek ne bizi alçaltır ne de yüceltir. İnsanların beğenisini ve önde görünme iştiyakını alınız geriye ne kalır?

Dünyada zevk ve sefa içinde yaşayanlar aç ve yoksulların sırtlarına binerek kendi mutluluklarını tesis etmektedirler. Bin bir çeşit lezzeti tatmakta ve varlık içinde yüzmektedirler. Dünyadaki adaletsizliğin temelinde nimetin eşit şekilde paylaşılmayışı vardır. Dünyanın üçte birine sahip olanlar üçte iki çoğunluğun kaynaklarını sömürmektedirler. Refah ve mutluluklarını bu halkları sömürmeye borçludurlar. Bu insanların ellerinden zevk ve lezzetleri alınız geriye ne kalır?
Kendi egosunu her şeyin üstünde gören insanoğlu uçuruma sürüklenmektedir. Biriktirdikleri onu bataklığa saplayacak ve orada kaybolacaktır. Değerlerin tarumar olduğu günümüzde iyiyi, güzeli, doğruyu, gerçeği hatırlatacak insanların sayısı azalmaktadır. Kötülükler ve çirkinlikler o kadar fazlalaştı ki iyi olanı mumla arar olduk. Biz hiçbir sınıf ve zümrenin safında değiliz. Biz ancak ve ancak iyinin, güzelin, doğrunun ve gerçeğin safındayız. İyiyi, güzeli, doğruyu ve gerçeği çıkarın geriye ne kalır?
YORUM EKLE