İRAN ZİYARETİNDEKİ SORU İŞARETLERİ?

 ABD’nin İran’ın nükleer silah yapımına şüpheyle yaklaşması ve İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinde ısrar etmesi sonrasında körfezde ısınan suları birde İsrail’in İran’ı vurmak hevesini yaramaz çocuk üslubuyla dillendirmesi sonrasında İsrail Başbakanının Amerika birleşik devletlerine çağrılıp İran konusunda uyarılması, Türkiye’ye gelen CİA başkanının, Başbakanımızla görüşmesi,  akabinde Başbakanımızın yakında yapacağı İran ziyareti… Bu hadiselerin son 20 gün içerisinde cereyan etmesi akıllara 1991 yılını getirdi.

     1991 Yılında nükleer silah ürettiği iddiasıyla sürekli tehdit edilen ırak devlet başkanı Saddam Hüseyin ve sonrasında Saddam Hüseyin’le görüşmek üzere Irak’a giden Eski Başbakanlarımızdan Bülent Ecevit’in ziyareti, sonrasında çıkan körfez savaşı ve sonrasında Irak’ın İşgal  edilmesi hadisesi akıllara aynı soruyu getiriyor. Türkiye’nin bu hadiseler sonrasında gerçekleştirmek istediği başbakan düzeyindeki ziyaret İran için son bir uyarı niteliğinde mi?. Saddam’a söylenen sözler şimdide İranlı yetkililere mi söylenecek?. “Amerika ve Birleşmiş Milletler çok kararlı, nükleer silah yapımından vazgeçin ya da nükleer tesislerinizi Birleşmiş Milletler denetçilerine açın yoksa durum çok ciddi” denecek mi?

  Başka bir ihtimaldir ki; Türkiye İran’a “ Siz bağımsız bir ülkesisiniz, İsrail’in olduğu gibi sizinde egemenlik haklarınız var; İsrail nasıl atom bombası yaptıysa sizde yapabilirsiniz ancak bunun için bölgesel dengeleri göz ardı etmeyiniz. Biz izin vermedikçe orta doğuda size kimse vuramaz ancak terör konusunda bizimle işbirliğine gidin ve bizimle her konuda müttefik olun. Karayılanı yakalayıp serbest bırakmanız ülkemiz açısından hiçte hoş karşılanmamıştır. Benzer hadiselerde daha dikkatli olunmalıdır” şeklinde İran hem desteklenecek hemde bölgedeki egemen aktörün Türkiye olduğu vurgusu üstüne basarak İranlı yetkililere söylenecektir. Temenni edilir ki bu ziyaretin sebebi ikinci ihtimaldir. Böylece Türkiye’nin izni olmadan orta doğu üzerinde çıkar hesaplarının yapılamayacağı anlaşıldığı gibi her konuda Türkiye’nin orta doğuda lider ülke olmasını kıskanan ve Türkiye’nin yolunu kesmeye çalışan İran’ın gücü kırılmış olacaktır. Hepsinden önemlisi de 1 milyon insanın ölümüne sebep olan Irak ta ki savaşın bir benzeri olabilecek bu savaş Türkiye sayesinde önlenecektir.

     Burada haklı olarak sorulması gerekecek en önemli soru: Türkiye’nin orta doğuda ABD’ nin İran’ı vurmasını engelleyecek bir gücü var mı, sorusudur. Elbette ki yoktur ancak bir bildiği olabilir. Ve bu “bir bildiği” ile savaşı önleyecek siyasi misyona sahip olduğu kanaati yaygındır. Nedir o bildiği? Şöyle ki: ABD, İrak’ı uyarırken amacı Saddam’ı devirmekti. Yani Saddam ne yaparsa yapsın sonuç değişmeyecekti. Çünkü Saddam o zamanki ABD başkanı George BUŞH ‘un resmini bir üniversitesinin girişine çizdirerek “resmin ayaklarımızın altında” diyecek kadar savaşa davetiye çıkaran eylemlerden geri durmuyordu. Gaza gelip Kuveyt’i işgal etmesi ise çabasıydı. Oysa Iran ile ilgili temel mesele; İran’ın uranyum zenginleştirmesi ve sonrasında atom bombası yapımına hız vermesidir.  Türkiye yapacağı diplomasi ile bu sorunun iki ülke arasında savaşa gerek kalmadan çözülmesini sağlayabilir. Bu konuda İran’ı ikna edebilir. Zaten başta söylediğimiz birinci ihtimal için İran’a gidilmiş olsaydı, bu ziyaret başbakan düzeyinde olmazdı. Daha alt düzeyde bir diplomat ya da eski politikacılardan birisi gönderilirdi. 2010 yılında Libya’ya ve Suriye’ye aynı amaç doğrultusunda Dış İşleri Bankının gönderildiğini hatırlayalım. Aynı zamanda 1991Yılında Irak’a giden Bülent Ecevit o zamanda fiili Başbakan olmayıp, Eski Başbakan sıfatı taşımaktaydı. O zaman, Türkiye sadece komşuluk görevini yapmış olmak için böyle bir ziyarete lüzum görmüştü.

     Şimdi durum daha başka; Türkiye daha güçlü, ABD başkanı daha insancıl ve İran, Irak’ın yaptığı hataları yapmamaya özen göstermektedir. Bütün bunlara rağmen İsrail, ABD deki lobisini kullanarak İran’a savaş açılmasını isteyecektir. Bunun için çok gayret göstereceği de muhakkaktır. Ancak Irak’tan ve Afganistan’dan ağzı yanan ABD,  Iran politikasında yoğurdu üflemek zorundadır. Buda Türkiye’nin elini güçlü kılan en önemli silahıdır. İşte diğer bildiği de budur.
YORUM EKLE