“KARDIR YAĞAN ÜSTÜMÜZE GECEDEN”

Yoldaysanız, nereden nereye gittiğiniz kadar, hangi mevsimde, kiminle nasıl yolculuk ettiğiniz de önemlidir. Mevsim kış ve her yeri kar örtmüşse, ister istemez bu uçsuz bucaksız beyazlığın çağrıştırdığı sesler, görüntüler, belki de olaylar gelecektir aklınıza. Kış Aralık ayında kuru bir ayazla geldi, yeşilden kahverengiye yol almış ne kadar şey varsa beyaz örtüsüyle kapattı. Beyaz gökyüzünden pamuk tanesi gibi yeryüzüne düştü. Kimi düşer düşmez yiterken, kimi de toprağa tutunmak için başka bir taneyle birleşerek hayat devam etmeye çalıştı.

Tabiattan etkilenenlerin arasında önce şairler gelir. “İncecikten bir kar yağar” diye bir türkü tutturan Karacaoğlan’dan ‘Kar’ şiirinde “Kardır yağan üstümüze geceden” diyen Ahmet Muhip Dıranas’a kadar bu doğa mucizesini dile getiren nice şairimiz var.

Karla birlikte çoğu zaman dünyamızı büyük bir sessizliğin kapladığını ve bu sesizliğin musikisinde içimizden bir şarkı mırıldanarak binlerce pamuğu çiğnediğimizi unutmayalım. Mevsim tezadına dayanan kahır duygusunu yaşayan ve yaşatan türkülerden biriside yazın kar yağar başıma mısralarıyla meşhur olan Hışır Osman’a ait ve baştan sona hüzün hissettiren şu türküdür. Felek ne derdin var ise,/Ben varım ya sal başıma,/Bıkmışım senin dünyandan,/Zaten gelir dar başıma,/Bırakmadın benim peşin,/Kurutmadım gözüm yaşın,/Neyinden korkayım kışın,/Yazın yağar kar başıma,/….

Ahmet Muhip Dıranas kış sessizliğin musikisini bize duyururken “Kar” şiirinde: Kardır yağan üstümüze geceden, / Yağmurlu, karanlık bir düşünceden, / Ormanın uğultusuyla birlikte / Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte / Kar yağıyor üstümüze inceden. // Sesin nerede kaldı, her günkü sesin, / Unutulmuş güzel şarkılar için / Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan, / Rüzgâr gibi ta eski Anadolu’dan / Sesin nerede kaldı, kar içindesin. Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam,/Uyandırmayın beni, uyanamam,//Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,/Allah aşkına, gök, deniz aşkına/ Yağsın kar üstümüze buram buram...

Önce birbirinden güzel kar taneleri etrafa usulca düşüyor sanıyor insan ama baktıkça karlar üzerine üzerine yürüyor insanın. Bir anda gök deliniyor da sanki altında kalacakmışsın gibi hissediyorsun. Rengini bulamayan sabahın hüznündeyim;/İzlerimi örten kar peşim sıra seferde;/Son menzil sapağında doğadan binlerce göz,/Kurşun yemiş ceylanın bakışıyla kederde;/Rengini bulamayan sabahın hüznündeyim… diyen şair çıktığımız yolculukta karlar arasında ilerleyip giderken bunlar ve buna benzer dizelerle çocukluğumuzda dinlediğimiz masallar geliyor akla. 

Buğulu camda bir kar masalı / giderken ince parmaklarınla yazdığın: / “Dağın dibindeki ininde ...” / Okumaya çalışıyorum / süzülüp akan alttaki satırları. / Anlaşılmıyor kimlerin murada erdiği. / Çıkıp büzülüyorum ben de o bildik kerevete; / hohlayıp ısıtmayı deniyorum parmaklarımı / yarı uyanık gördüğüm düşte. Sessiz bir dervişin, kaderini kabullenişi  gibi yağıyor kar üzerimize. Kendi masalını yazıyor, kendi hayat hikayelerimizde…

YORUM EKLE