Ara
Gümüşhane
Açık
-3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7308 %0.05
50,1439 %-0.15
5.957,80 % 0,81
O HAYVAN GİBİ CAN VERİRSİN!

O HAYVAN GİBİ CAN VERİRSİN!

YAYINLAMA:

Sokaklarında kedi ve köpek barındıran nadir ülkelerden birinde yaşıyoruz. Her gün görmeye alıştığımız sokak hayvanları, çoğumuz için bir renk ve neşe kaynağı. Bazen yemeğimizi paylaşıyoruz bazen başını okşayıp yanından geçip gidiyoruz.

Bazı ülkelerde sokaklar hayvanlardan “arındırılırken” ülkemizdeki sokak hayvanları tarih boyunca el üstünde tutuldu.

Hayvan hakları tarihi dediğimizde özellikle Selçuklu ve Osmanlı dönemi ön plana çıkıyor. Çünkü bu dönemlerde sokak hayvanları adeta altın çağını yaşamış.

Şöyle ki;

Hayvanlar için hastaneler, bakım ve barınma yerleri, sebillere suluklar inşa eden ecdadın, vakıflar kurarak hayvanlara büyük önem verdiğini biliyoruz.

Köklü medeniyetimizde devlet ve toplum, sokak hayvanlarını sevgi ve şefkatle kuşatırdı. Kedilere, köpeklere, kuşlara ve diğer hayvanlara bakmak ve beslemek, onlar için büyük bir haz ve hayır kapısıydı.

Peki, neler yaparlardı? Hiç düşündük mü?

Bilhassa soğuk kış mevsimlerinde bu hayvanlara ayrı bir önem verilir, hassasiyet gösterilirdi. Kışın çetin ve sert geçtiği aylarda sadece yerleşim yerlerindeki sahipsiz hayvanlar değil, yerleşim yerleri dışındaki yabani hayvanlar da düşünülür, onların beslenme ihtiyaçları giderilmeye çalışılırdı.

Bugün hala bu alışkanlık bir çok ilimizde devam etmektedir. Geçtiğimiz yıl memleketim Gümüşhane’de yaban hayvanları için doğaya belirli aralıklarla yiyecek bırakıldığını biliyorum.

Özellikle Osmanlı’daki hayvan sevgisinin ve hayvan haklarının gözetilmesine ilişkin anlayış, düzenlemeler ve hayır müesseseleri kurulmasının temelinde yatan en köklü sebep hiç şüphesiz yüce dinimiz islamın bu husustaki emir ve yasaklarının olmasıdır.

Dinimizin hayvanlara iyi muameleyi emreden, eziyetin her türlüsünü yasaklayan bir prensibi var.

Bu anlamda En’am Suresi’nin 38. Ayeti şöyle ”Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve iki kanatlarıyla uçan bütün kuşlar sizin gibi birer ümmettirlerdir. Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Onlar sonra Rabblerinin huzurunda toplanırlar.” İlahi gerçeği asırlardır ortada.

Bundan olacak ki Osmanlı’da ecdat, köpeklere, kedilere ve diğer sokak hayvanlarına bakmak için pek çok vakıf kurmuş ve “Mancacı” ismi verilen maaşlı insanlar görevlendirmişti.

Yani hayvan sevgisi bu coğrafyada bir mesleğe dönüşmüş!

Yaptığımız araştırmada gördük ki  o dönemde; kar yağdığında ve soğuklar bastırdığında şehirlere ve kasabalara inen aç kurtların ve kuşların beslenmesi için belirli yerlere düzenli şekilde et, ciğer, sakatat, darı, buğday ve ot bırakılırdı.

Yetmedi…

Kediler ve köpeklerin yanında leyleklerin bakım ve tedavisi için de özel vakıflar, bakımevleri ve hastaneler oluşturulmuştu.

Dünyada hayvanlara merhametle ve şefkatle yaklaşan başka bir millet bulamayız.

Bunları niye anlattım!

Konya’dan gelen acı ve kan dondurucu haberle sarsıldık. Kürekle köpekleri öldüren o caniyle aynı gezegende yaşıyoruz!

Kadim medeniyetimizde hayvanlara karşı bakış açısı yukarıda bahsettiğimiz halde iken bugün o dilsiz hayvanlara yapılan vahşice davranışlar yüreğimizi kanatıyor içimizi acıtıyor. Allah kahretsin. Yazarken hicap duyuyorum!

Bu nasıl bir ruh hali! Bu nasıl bir insan!

Elinde ki kürekle kendinden güçsüzün başını eze eze öldürme durumuna nasıl geldi bu toplum!

Kalbiniz bu kadar mı kör oldu!

Ya çevresinde ki o duyarsızlara ne demeli. Allahtan ki içlerinden birisi bunu telefonuyla kayıta aldı da hepimizin haberi oldu.

Yazıklar olsun!

Her şeyi geçtik bu hayvanlar eğitiliyor , yeri geliyor görme engellilerin en büyük yardımcısı oluyor, yeri geliyor hepimizin yoldaşı oluyor, yeri geliyor polisiye olayların aydınlanmasında etkin görev yapıyor….

İnternetten izlediğim bu haberin altına yazılan bazı yorumlara bakıyorum da vahşice köpeğin öldürülmesine sevinecek maalesef içimizde beyinlerine virüs bulaşmış insanlar var.

Bu vahşiliğin aması, fakatı mazereti yok.

Neymiş efendim “sokak hayvanları da bizlere saldırıyor”

“Zehirli tavuk ciğeriyle zehirleyip öldürelim” diyeni mi ararsınız yoksa iğne ile öldürelim diyenleri mi?

Zannediyorlar ki bu dünyada yaşamak sadece onların hakkı!

Bunları reddediyoruz.

Bir yerde oturduğunuzda bir köpek kuyruğunu sallaya sallaya kafasını okşatmak için hiç yanınıza gelmedi mi ? Hiç evinizin önüne bir kap su bırakmadınız mı ? Hiç evinizdeki pişen yemekten kalanları çöpün kenarına bırakmadınız mı ? Hiç bir köpekle göz göze gelmediniz mi ? Hiç bir kedi bacaklarınıza dolanmadı mı ? Pencerenizin önüne konan güvercinlere hiç yem vermediniz mi?

Peki, bu olay bir barınak görevlisinin köpekleri kürekle vurarak öldürmesi, sizce akıl ve ruh sağlığı yerinde bir insanın yapacağı şey mi?
Böyle bir ruh sağlığı bozulmuş, düşünce hissi körelmiş, akıl yoksunu "görevli" böyle bir ruh hastasını oraya kim uygun görmüş? Merak ediyorum.

Köpeği kürekle döve döve öldüren kim bilir o dilsiz canlılara daha ne eziyetler etmiştir.

Allah bilir.

Netice olarak eğer “Yaradanı severiz.Yaradan’dan ötürü ” kuralına inanıyorsanız, yalnız insanları değil, hayvanları ve bitkileri de bizlere bu toprakları miras bırakan ecdadı örnek alalım.

Unutmayalım! Merhamet etmeyene merhamet edilmez!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *