MUAZZEZ ABLAMIZIN ARDINDAN...

Bana göre bir yazarın en çok zorlandığı yazılar ölüm ve ayrılık yazılarıdır. Ani ölümler ve ayrılıklar hep içimi acıtır. "Ölüm güzel şey budur perde ardından haber..Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber." dizelerinde teselli bulsak da sözün bittiği yer Ölüm...

Dünya fani ölüm ani derler ya ölüm meleği Azrail'in rabbimizin emrine uyarak görevini yerine getireceği saat belli olmadığından üzüntümüzün başlıca sebebi de bu olsa gerek.

Ama biliyoruz ki hepimiz faniyiz. Elbet bir gün ebedi yurdumuza doğru yolculuğa çıkacağız bundan kurtuluş da yok. Ebedi yolculuğa bu defa Gümüşhane'den iyi tanıdığım yıllardır komşuluk yaptığımız ablamız Muazzez Demirel çıktı. Arkasında binlerce sevenin dualarıyla ve bu dualara karışan göz yaşlarıyla... 

Bu kadim dostu tanıdığım ilk günlere doğru Eskişehir'de zihni bir yolculuğa çıkıyorum. 1980'li yılların başında Dörtkonak köyünde ilk okulu bitirip ortaokul için Gümüşhane'ye geldiğimde tanıdık birbirimizi. Altı kız çocuklu Demirel ailesinin en büyüğüydü. Ablamızdı... Kardeşimizdi.

Gümüşhane ölçeğinde babası Mehmet amca ile rahmetli babamın o zamanlar genel kabul gören ortak ev yapma geleneğinden olsa gerek aynı binada mevla bizi komşu yaptı.

Öğrencilik yıllarımda komşuluk ilişkilerinin Karaer Mahallesinde çok sıcak olduğu bir dönemde aynı ailenin üyesi gibi gider gelirdik birbirimize. Ablamın onunla aynı kuşak olması arkadaşlığımızı pekiştirmişti.

Modern çağın komşuluk ilişkilerini neredeyse tükettiği  bu döneme inat, 1980 li yıllarda komşuluk ilişkileri sıcak, arkadaşlıklar samimiydi. Muazzez Ticaret Lisesinde eğitim hayatına devam ederken onu takip eden küçük kardeşlerinin sorumluluğunu da üzerine almasından olacak ki her haliyle çevresine ve topluma parmakla gösterilecek örnek bir talebeydi gözümde.

Gümüşhane'nin uzun kış gecelerinde rahmetli babaannemle birlikte bazen biz onlara giderdik bazen de onlar bize gelir ders çalışır hoşça vakit geçirdiğimiz günler geliyor aklıma...Ne günlerdi.

Liseyi bitirince hiç vakit kaybetmeden iş hayatına atıldı. Nasibi açıktı. Bir kaç yıl çalıştıktan sonra okuma ve başarma arzusu galip gelmiş olacak ki  o dönem üniversiteyi birlikte kazandık. Biz inşaatı tercih ederken o muhasebe bölümünü  seçti. Derse giderken çoğu kez evimizin zilini çalar yola birlikte revan olduğumuz günlere gidiyorum.Çok güzel ve neşeli günleri hep birlikte geçirdik.

Hem çalışıp okuması akranlarına örnekti. O yıllar Gümüşhane Devlet Hastanesinde döner sermaye saymanlığı görevini uzun süre başarı ile yürüttü. Hastaneye tanıdık olarak kim gitse yakından ilgilenir çayını ikram etmeden göndermezdi.

2004 yılında Eskişehir'e tayin olunca iletişimimiz hiç kesilmedi. Ara sıra gerek telefonla ve gerekse sosyal medyadan hal hatır ederdik.

Bir müddet sonra memur olarak başladığı Devlet Hastanesinde müdür yardımcılığı görevine kadar yükseldi. Bizler bu kadar başarılı bir bayan yöneticinin hastane müdürü olmasını beklerken siyasetin çirkin yüzü her zamanki gibi kendini göstermiş liyakat ikinci plana itilmiş birilerinin adamı olmadığı için görevlerini bırakarak yıllarını verdiği devlet hastanesinden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Geçmişi hatırladıkça yazı yazmanın güçleştiği bir ortamda onu şimdi rahmetle ve dua ile anıyorum...

Şairin dediği gibi;
"Neylersin, ölüm herkesin başında
Uyudun, uyanamadın olacak
Kim bilir nerde nasıl kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali o Musalla taşında...

Ne diyelim mülkün sahibinden her fanide olduğu gibi onun içinde tahliye kararı verilmiş. Rabbimizin emrine boyun bükmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Allah gani gani rahmet eylesin.

Vatanını milletini seven al bayrak inmesin bu ezanlar susmasın derdinde olan inançlarında samimi istikameti dost doğru Türk anasıydı.Bu değerler üzerine yapmış olduğumuz sohbetlerimizi hiç unutamam.

"Dertleri zevk edindim bende neşe ne arar" sözlerine inat yüzündeki tebessümü çevresine ikram eder, son yıllarda yaşadığı onca çile ve meşakkate gösterdiği sabrın mükafatını mutlaka ahirette rabbimizden alacağı inancındayım.

Bu fani dünyada rabbiyle olan kuvvetli bağı onu kutsal topraklara kadar götürmüş, sevgili peygamberimizi ziyaret etme kazancına kavuşmuştu.

Kutsal topraklara olan yolculuğu, yaptığı iyilikler, hayırlar, ibadetler sayesinde inancımız odur ki büyük bir manevi sermaye ile ebedi yurduna hicret etmiştir.

Topluma  kazandırdığı iki kız evladı ondan geriye kalan en büyük sermayesi Beyza ve Nisa.Şimdi ikiside üniversitede okuyor.

Elleriyle Tıp Fakültesine kayıdını yaptırdığı Beyza'sının doktor, Nisa'nın ise Avukat olarak mezun olmasını göremeden ayrıldı aramızdan.

Başta hayat arkadaşı Erhan Bey kardeşim olmak üzere, babası komşumuz Mehmet amcaya, annesi Mukaddes teyzeye, kız kardeşleri Dilek,Melek,Selma,Bahar ve Demete, akrabalarına ve dahi sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

Hakka yürüyüş yolculuğunda  Ehli Beyt şefaatçin Hz.Fatıma annemiz yoldaşın, Kabrin nur mekanın cennet olsun Muazzez ablam..(Amin)
YORUM EKLE