Salih Bey Köprüsü (54)

Asım Çavuş, yine kara kara düşünmeye başladı. İçinden durmadan dua ediyordu. Kadınların işinin zor olduğuna bir kez daha hak verdi. Anne olmanın zorluklarını bir kez daha anımsadı. Kendisi dünyaya geldikten altı ay sonra babası vefat etmişti. On yedi yaşına geldiğinde de annesini kaybetmişti. Tek başına kalmıştı Zermut’ta. Köylüler kendisini çok sevdiğinden herkes ona yardımcı olmuştu. Çit Deresi’nden yaylaya kadar yapılan bir kilometre uzunluğundaki siperlere taş taşımıştı. Askerler siperi yapmak için büyük bir gayret içerisindeydiler. Guş Nene ve daha nice kadınlar sırtlarında taş taşımışlardı siperlere. Ülkenin durumundan ancak askerlerden bilgi alabiliyorlardı. Ülke çok kötü duruma düşmüş, düşmanlar dört koldan saldırıyorlardı. Komutanların telsiz konuşmalarından ülkenin durumunu öğreniyorlardı. 

Yaşanan bu koşullar altında Guş Nene’yi tanımıştı Asım Çavuş. O zaman heybetli bir Türk kadınını andırıyordu, kendisiyle çalışan kadınlar onun sözünden dışarı çıkmıyorlardı. Ekmeğini hep kendisiyle paylaşırdı Guş Nene. Açlık ve sefillik hat safhadaydı. Bütün bu koşullara rağmen haftalarca süren çalışma sonrasında Çit Deresi’nden yaylanın zirvesine kadar taştan siperin yapılması tamamlanmıştı. 

Guş Nene kendisini çok severdi. Ona hep “Uşağım” diye hitap ederdi. Asım adını hiç kullanmazdı Guş Nene. Yirmi yaşına geldiğinde Doğu Cephesine gönderilmişti Asım Çavuş. 

-Baba, çayını getirdim.

-Ha, ver bakalım Salih.

-Dalıp gittin yine baba.

-Ben öyle zaman zaman geçmişime dalar giderim oğul.

-Bu kez nereye gittin baba?

-Kars’a gittim oğul, Kars’a. Askerliğim geldi aklıma. Kırk sekiz ay oğul, dile kolay tam dört yıl. Askere gitmeden önce Guş Nene ile Çit Deresi’nden yaylaya kadar yapılan siperlerde tanışıklığım geldi aklıma. Her derde derman gibidir Guş Nene. Dua ediyorum, kalksa da gelse gelinimin doğumunu yaptırsa diye. Benim ebemdir Guş Nene. 

Gülbahar Hatun telaşla konağın kapısından çıktı:

-Çok zor bir doğum olacak Asım Çavuş.

-Gelinimin durumu nasıl sen onu söyle Gülbahar Hatun?

-İyi, Asım Çavuş, sancısı var ama doğum olmuyor.

-Ayşe Kadın ile ebe kadın ne yapıyorlar ne diyorlar?

-Bekleyelim, saati var diyor ebe kadın Gülsüm ama Guş Nene olsa çok iyi olacak.

-Ben gidip getireyim Guş Nene’yi baba.

-Sen kal, kahyayı yollayalım. 

-Yolla, dedi Gülbahar Hatun.

-Kahyaaa! diye yüksek sesle bağırdı Asım Çavuş.

Xxx

Köylüler işi gücü bırakmış, Pırpır Ali’nin kahvesinin önünde toplanmışlardı. Onlar da konaktan gelecek sevindirici haberi bekliyorlardı.

-Anası da doğumdan hemen sonra ölmüştü Gülizar’ın.

-Ağızını hayra aç Çulsuz.

-Yanlış bir şey söylemedim Pırpır.

-Doğruyu söylersin de…

-Allah korusun.

-Büyük umutlar bağlamış beyimiz.

-Öyle.

-Beyimizin babası da o altı aylıkken ölmüştü.

-Hep kötü şeyler aklına geliyor Çulsuz.

Söze Garibin Mevlit girdi:

-Bakın arkadaşlar, biz sevindirici haber beklerken sizler hep kötü şeyler söylüyorsunuz. Dua edelim, beyimizin gelini sağlıklı doğum yapsın.

-O bizim beyimiz.

-Oğlu Salih de.

-Öyle.

Pırpır Ali, geniş bir ağaçtan tepsiye koyduğu çay bardaklarını birer birer köylülere verdi:

-Bu çaylar benden.

-Hayırdır Pırpır?

-Çaylarınızı için ve dua edin.

-Bakmayın bey olduğuna, çok çekti beyimiz.

-Doğru söylersin.

-Anasını da on yedi yaşındayken kaybetti.

-Bir torun bekliyor beyimiz.

-İnşallah olur.

-İnşallah.

Xxx

Köylü kadınlar da Hilmiye kadının evinde toplanmışlardı. Herkesin eli çenesinde kara kara düşünüyorlardı. Sessizliği bozan yine Hilmiye kadın oldu:

-Bırakın kara kara düşünmeyi. Her şeyin vakti zamanı vardır.

-Öyle dersin de Hilmiye abla…

-Öyle derim tabi…Zamanı gelmeyince olmaz. 

-Ebe kadın var, Ayşe Kadın Var.

-Kahyanın ve seyisin karıları da var.

-Var.

-Sen kaç çocuk doğurdun Hilmiye abla.

-Yedi çocuk.

-Maşallah.

-Ne oldu Meliha, çok mu merak ettin. 

-Sordum sadece abla.

-Yarın sen de evlendiğinde hepimizin çektiği sancıları çekeceksin.

-Sancısız doğum olmuyor mu abla?

-Olmuyor güzelim.

-Zor değil mi?

-Nasıl yani? Bak doğum yapan kadınların bazıları ölüyormuş, Gülizar’ın anası gibi.

-O da takdir ilahi. Doğumdan sonra bebeğini kucağına aldığında dünyanın en mutlu insanı oluveriyor insan Meliha.

-Sancı çekmektense evlenmemek daha iyi.

-Bu sözünde isterim seni.

-Her genç kızın rüyası evlenmek, mutlu olmaktır.

-Mutlu olmayanlar da var.

-Var, elbette.

-O zaman niye evleneyim ki?

-Elin oğlu bıraksa da evlenmesen.

-Sen istemesen elin oğlu ile evlenmesin, babamın evindeki rahatlığımı niye bozayım ki?

-Kulağına pire girince görürüz seni.

-O ne demek?

-Elin oğluna gönül vermek kızım.

-Demek Çulsuz Ömer’e gönül verdin?

-Başkasını bulamadı, ne yapsın?

-Bula bula Çulsuzu buldu.

-Seninki çok çullu da.

-Ona Çulsuz demiyorlar, ‘Pırpır’ diyorlar.

-Kesin artık, bırakın çulluyu, çulsuzu.

Xxx

-Kahyaaa! diye yüksek sesle bir kez daha bağırdı Asım Çavuş.

Kahya Kerim, koşa koşa geldi. 

-Buyur beyim?

-Neredesin?

-Beyim, ellerinden öper bebeği uyutmaya çalışıyordum.

Seyis Murat da koşa koşa geldi. O da Asım Çavuş’un yüksek sesle bağırmasını merak etmişti.

-Şimdi ikiniz de Guş Neneyi alıp getireceksiniz. Öyle hızlı gideceksiniz ki, kurşun kavuşmayacak, anlaşıldı mı?

-Anlaşıldı beyim, dedi kahya ile seyis. Tam dönüp gideceklerken Guş Nene ile Zekiye çevirmenin kapısından içeri girdiler. Asım Çavuş, Gülbahar Hatun, Salih Bey, kahya ve seyis şaşa kaldılar. 

-Ne bakıyorsunuz öyle hortlak görmüş gibi? Gelin indirin beni. Semer, semer değil ki, kıçımın her tarafı sızlıyor. 

-Ne duruyorsunuz, indirsenize, diyerek sert çıkıştı kahya ile seyise Asım Çavuş.

Koşarak Guş Neneyi eşekten indirdiler.

-Durun, yavaş olun, her tarafın dökülüyor.

Her iki yanından koluna girerek Guş Neneyi Asım Çavuş’un yanına getirirken, Asım Çavuş oturduğu yerden kalktı, Gülbahar Hatun ve Salih Bey, sırayla Guş Nenenin elini öptüler.

-Hele sen hoş geldin nenem.

-Hoş bulduk, dedi kıçını tutarak. Öf, öf, çok fena etti beni semer. 

-Gel otur benim nenem, seni gökte ararken yerde bulduk.

-Niye? Haşa ben Hızır mıyım?

-Öyle değil, nenem, kahya ile seyis seni almak için tam yola çıkıyorlardı ki sen geldin.

-Niye, gelinin doğumu için mi?

-Nereden bildin nenem?

-Ben bilirim Gülbahar Hatun.

-Etme nenem biri mi söyledi sana?

-Kimseler söylemedi.

-Nasıl bildin peki nenem?

-Rüyamda burayı Asım Çavuş, rüyamda. Bir şeyler oluyor diye kalktım geldim, istemezseniz döner giderim. 

-Ey benim güzel Allah’ın sen ne büyüksün.

-Gülizar gelin acı acı kaval çalıyordu rüyamda. Anladım ki bir derdi var, kalktım geldim. Kendi kendime ‘Kalk Guş Nene Zermut’a git. Gülizar’ın acı acı kaval çalması, bir sıkıntının işaretidir’ dedim. Gelirken de kahvenin önünde köylüler konuşurken duydum. ‘Guş Nene geldi ki doğumu yaptırır’ diyorlardı. 

-Doğru söylemişler benim nenem. Ebe kadın var, Ayşe kadın var ama bir türlü doğum olmuyor.

-Her şeyin zamanı olduğunu sen çok iyi bilirsin Asım Çavuş, değil mi Gülbahar Hatun. Hele bana biraz helva getirin yiyeyim. Çay da var, çayla da güzel gider.

-Hemen, dedi Gülbahar Hatun.

(Devamı var)

YORUM EKLE