Salih Bey Köprüsü (58)

Salih Bey, salona indi. Kendisinden başka Asım Çavuş, Gülbahar Hatun, Guş Nene, Kırçılın Süleyman, ebe kadın Gülsüm ve Zekiye salondaydılar. Salondakiler, Asım Çavuş ile Guş Nenenin sohbetini dinliyor söze karışmıyorlardı. Salih Bey’in salona indiğini pek sevinmeyen Asım Çavuş:

-Salih neden yalnız bıraktın Gülbahar’ı?

-Uyudu baba.

-Ya bebek?

-O da baba.

-Ebe kadın, Gülizar’ın uyuması bu saatte normal mi?

-Normal Asım Bey, zor bir doğum yaptı, dinlenmesi, uyuması iyi olur.

-Yine de yalnız bırakmayalım.

-Olabilir.

-Zekiye kızım, sen Gülizar ablanın odasına git, bir şey olursa bildir bize.

-Olur Asım Amca.

-Çok meraklısın uşağım, dedi Guş Nene, bu kadar merak iyi değil.

-Tedbirli olmak lazım nenem. Tedbiri elden bırakmak doğru değil.

-Bu Asım Çavuş, hep böyle benim nenem, dedi Gülbahar Hatun.

Hafif hafiften yanan soba, sonbahar akşamında koca salonu ısıtıyordu. Gündüzleri her ne kadar güneş doğayı ısıtıyorsa da hava sıcaklıklarının geceleri düşmesi kışın yaklaştığını gösteriyordu. 

-Sen Gördün mü kızını Süleyman?

-Yok beyim.

-Yahu Süleyman, nasıl babasın insan kızını görmek istemez mi?

-Salih Bey’den sonra görmek istiyordum ama uyumuş, yarın görürüm beyim.

-Ne diyeyim iyi sabır var sende.

Salih Bey, sobanın üzerinde duran demlikten çayları doldurup herkesin önüne koydu. Kendisi ise bir kenara çekilip çayını içmeye başladı.

-Hepimizin gözü aydın. Allah’ıma şükürler olsun bize bir torun bağışladı, dedi Asım Çavuş, biraz durduktan sonra, Ne koydunuz adını Salih oğlum.

Salih Bey, biraz utangaç tavırla:

-Siz dururken bizim ad koymamız ne haddimize baba.

-Niye, sen babası, Gülizar anası değil mi? Doğumdan önce bir ad düşünmediniz mi?

-Düşünmedik baba.

-Hiç konuşmadınız mı?

-Konuşmadık baba.

-Allah Allah, ne biçim ana babasınız?

-Kızma Asım Çavuş, çocukların sana olan saygısından çocuğa ad bile düşünmediler, dedi Guş Nene.

-Ne diyorum Guş Nene, gel bu çocuğun adını sen koy.

-Tövbe tövbe, ben çocuğun bir şeyi değilim, bana ad koymak düşer mi uşağım?

-Düşer nenem düşer, sen ne ad korsan kabulümüzdür, değil mi Gülbahar Hatun?

-Doğru dersin bey.

-Sen ne dersin Salih?

-Siz dururken bana söz düşmez baba.

-Peki öyleyse… Guş Nenem ne ad koyarsa kabulümüzdür. Ne dersin nenem?

Guş Nene, Asım Çavuş’un gözlerinin içine baktı. Birlikte ekmeğini paylaştığı on yedi yaşındaki Asım geldi gözlerinin önüne. Çalışkanlığından dolayı Asım’ı herkes seviyordu. Siperleri yaparken taşıdığı taşlardan dolayı komutan hep ona “Aslanım” diye hitap ediyordu. Çalışanlar içerisinde en küçük yaşta olanıydı Asım. Küçüktü ama büyük işler yapıyordu. Komutanın söylediklerini yapıyor, onun sözünden dışarı çıkmıyordu. “Gel aslanım, git aslanım” diyordu ona komutan.

-Siperleri yaparken bir komutanımız vardı, hatırladın mı Asım Çavuş?

-Hangi siperleri...Şu Kankana’ya kadar yaptığımız siperlerde mi? Evet, hatırladım nenem.

-Ne diye çağırırdı seni?

- ‘Gel aslanım, git aslanım’ diye nenem.

-Ben de torununun adını ‘Aslan’ koydum. Nasıl Salih’e Salih Bey diyorlarsa, onun çocuğuna da ‘Aslan Bey’ diyecekler.

-Hay ağzına sağlık nenem. Çok güzel bir ad buldun. ‘Aslan’ torunum diye çağıracağım. Ben de gel Aslan, git Aslan diyeceğim. Ben çok sevdim, sen ne dersin hanım?

-Çok güzel, aslan gibi oğluma aslan gibi bir oğul çok yakışır.

-Ad da tamam, çağırın benim garibi de bir oda gösterin yatalım. Çok yoruldum. 

-Ben de Gülizar’a bakıp yatayım Gülbahar Hatun, dedi ebe kadın Gülsüm.

-Olur birlikte çıkalım.

Gülbahar Hatun ile birlikte Gülizar’ın odasının kapısını yavaş yavaş açan ebe kadın, sessizce Gülizar’a yaklaştı. Bir bebeğe bir de Gülizar’a baktı. Elinin tersini yavaşça alnına götürüp ateşine baktı. “Normal” şeklinde başını aşağı yukarı salladı. Zekiye de dahil olmak üzere yavaşça odadan çıktılar, kapıyı usulca çektiler.

-İyi geceler ebe kadın.

-İyi geceler Gülbahar Hatun.

-Haydi kızım sana da odanızı göstereyim, Guş Neneyi al da gel, siz de yatın.

Salonda Asım Çavuş, Gülbahar Hatun, Salih Bey ile Kırçılın Süleyman kaldı. Gece ilerlemişti. Mutluluktan dördünün de gözüne uyku girmiyordu. 

-Salih, çay kaldı mı? Kaldıysa hele doldur bize birer bardak daha.

-Bana doldurma yavrum.

-İç iç Gülbahar Hatun… Bir konu var onu da konuşalım.

-Ne konusu bey, sende de konular hiç bitmiyor.

-Ben Asım Çavuş’um, ben de konu biter mi?... Bu sefer ki hayırlı iş.

-Sakın o konuyu açma.

-Hayırlı iş konuşulmalı hanım.

-Bak bey, açma o konuyu.

-Dur bakalım hanım Süleyman ne diyecek?

-Sen bilirsin, ben yatmaya gidiyorum.

-İyi uykular hanım.

-Baba, ben de Gülizar’ı yalnız bırakmayayım.

-Olur Salih, bebek uyanabilir, ağlatmayın Aslan’ımı

-İyi geceler.

-İyi geceler.

Salih, annesi ile birlikte çıktılar merdivenden. Annesine:

-Ne konuşacak babam ana?

-Kafayı yedi senin baban. Ebe kadın ile Süleyman’ı evlendirmek istiyor oğlum.

-Ne güzel ana, niye karşı çıkıyorsun?

-Kırçılın Süleyman kabul etse de ebe kadın kabul etmez oğul.

-Belli mi olur?

Salih Bey ile annesi, konuşmalarını yan odadaki ebe kadın Gülsüm’ün duyduğundan habersizdiler. Konuşmalara kulak kabartan ebe kadın, kendi kendine “olur mu?” sorusunu sordu. Yatağına girdi. Uyumaya çalıştı ama, duydukları uykusunu kaçırmıştı. Gözlerini tavana dikti. Düşüncelere daldı. Bu yaşına kadar eline bir erkek eli değmemişti. Hep kadınların doğumu ile ilgilendi. Gördüğü erkeklere ise hiç bakma zamanı olmadı. Evlilik nasıl bir şeydi? İyi mi kötü mü? Denemeye değer miydi bu yaşına rağmen? Süleyman ve ebe kadın Gülsüm. “Evlensem mi Süleyman ile olur neden olmasın. O kadar da yaşlı değil. Hemen hemen benim yaşlarımda. Hoş bu yaştan sonra çocuk yapacak değilim ya. O yaşı çoktan geçtim. Hele dur bakalım, koca kurt konuyu bana da açar mı? Açarsa ne demeliyim? Hemen olur da denmez canım, biraz da kendimi naza çekmeliyim. Asım Çavuş bu hemen he dersem, sağa sola bakmadan o gün evlendiririz bizi. Evlenmek, bir erkekle birlikte olmak. Süleyman ve ben. Yakışıklı da. Dur bakalım Süleyman ne cevap verecek Asım Çavuş’a… Asım Çavuş, geçen bir şeyler söylemek istedi ama Gülbahar Hatun hemen konuyu kapattı. 

-E Süleyman, şu ebe kadın Gülsüm.

-Ne oldu ebe kadına beyim?

-Ne olacak, sağlığı sıhhati yerinde. Yaşlı da değil.

-Dikkat etmedim beyim.

-Güzel de…Hiç de evlenmemiş.

-Neden evlenmedi beyim?

-Bilmiyorum Süleyman… Diyorum ki…
-Buyur beyim?
-Gel seni ebe kadın Gülsüm ile evlendirelim…


(Devamı var)

YORUM EKLE
YORUMLAR
Fırtına29
Fırtına29 - 4 yıl Önce

Kaldık pazartesine.
Emeği geçen herkese teşekkürler.