Salih Bey Köprüsü (63)

Kırçılın Süleyman ile ebe kadın Gülsüm’ü de evlendiren Asım Çavuş, Salih Bey ve Kahya Kerim’le Şeytan Kayalıklarına yaptıracakları köprüyü konuşuyorlardı.

-Kahya, yarın sabah erkenden kasabaya gidelim, benim askerlik arkadaşım Rüstem Çavuş’u ziyaret edelim. Horasan’a gitmek için araba lazım. Benim bildiğim kadarıyla her pazartesi günleri kasabaya Deli Kadir ile Yeşildere Hacı Emin’in çift şoför mahalli kamyonları varmış. Kasabaya sabah gelip, akşama dönüyorlarmış. Bakalım bir tanesini kiralayabilir miyiz?

-Olur beyim, ben sabah erkenden atları hazırlarım.

-Sen ne dersin Salih?

-Ben derim ki baba, kahya ile birlikte gideyim Horasan’a.

-Yok oğlum, Süleyman bir süre mandıra ile ilgilenemez. Yeni evlendi. Bir yaz çalıştı. Dinlensin biraz. Sen burada bana lazımsın.

-Kahya yalnız mı gidecek?

-Tilki Kadir’i yollamayı düşünüyorum. Açıkgözdür, ağzı da laf yapar. Kahya da öyle. İkisi birlikte ustaları ve gerek duyulan malzemeleri alır gelirler. 

-Nasıl istersen baba.

-Tamam kahya sen gidebilirsin, ben biraz daha konuşacağım Salih’le.

-İyi akşamlar beyim.

-İyi akşamlar kahya.

Asım Çavuş, oğlunun omuzuna elini attı. Kendine yaklaştırdı. Sevgiyle oğlunun gözlerinin içine baktı. Her haliyle mutlu olduğu belli oluyordu. 

-Yüce Rabbime bin şükürler olsun, sonunda da Aslan torunuma kavuştuk Salih.

-Çok şükür baba.

-Sen köprü üzerinde çok durdun Salih, köprüyü mutlaka yaptıracağız. Köprüye de senin adını vereceğim. Bizden sonraki nesiller senin gibi bir yiğidi konuşsunlar.

-Senin adını verelim baba.

-Olmaz! Diye sert çıktı Asım Çavuş, köprülerle hep sen uğraştın. Öyle bir köprü yaptıracağız ki bir daha sel almayacak. 

-Evet baba, bir daha sel almayacak.

-Haviyana köprüsünden de Meryemana köprülerinden de daha sağlam olacak Salih.

-Olacak baba.

-Hiçbir masraftan kaçınmayacağız. Paramız yetmezse sürünün bir kısmını satar yine o köprüyü yaparız oğul.

-Paramız fazla fazla yeter baba,Salih Bey, biraz durduktan sonra:

-Baba, Gülizar diyor ki, kasabaya gidip, bebeğe bir şeyler almak istiyor. Üç ay oldu evden çıkmadı. Eğer iznin olursa açık ve güneşli bir havada kasabaya gidip gelelim.

-Olur Salih de Aslan torunuma kim bakacak?

-Gülsüm ana bakar baba, zaten çok kalmayacağız. Alacaklarımızı alıp durmadan döneceğiz.

-Kötünün Hüseyin’e söylesek o alamaz mı Salih?

-O alamaz Gülizar’ın alacaklarını.

-Olur, açık ve güneşli bir havada gider, alacaklarınızı alır dönersiniz. Aslan torunumu ihmal etmeye gelmez Salih.

-Sağol baba.

-Haydi biz de gidip yatalım, yarın erkenden kasabaya gideceğim.

-Tamam baba.

Xxx

Asım Çavuş, eşi Gülbahar Hatun’u yattıkları odada otururken görünce şaşkınlığını gizleyemedi:

-Hayırdır hanım, sen bu saatte uyuman lazımdı, ne oldu bir şeye mi canın sıkıldı?

-Yok, uykum gelmedi.

-Sen başını yastığa koyunca hemen uyur, horlamaya başlardın, söyle ne oldu da uyumadın?

-Bilmem, birkaç gündür içimde bir sıkıntı var.

-Allah’a şükür hanım bir sıkıntımız yok.

-Öyle de ne bileyim, bir şey sanki boğazımı sıkıyor bey.

Asım Çavuş, karısının yanına oturdu:

-Yaşlandık hanım, ara sıra sıkıntımız olur. Ama hamdolsun bir sıkıntımız yok. Söyleyeyim sana, yarın kahya ile kasabaya gideceğim, Rüstem Çavuş’u ziyaret edeceğim. Bir şey istersen getireyim.

-Bir şeye ihtiyaç yok da sen niye gidiyorsun?

-Kahya ile Tilki Kadir’i Horasan’a göndereceğim, Rüstem Çavuş’tan bir araba kiralamasını isteyeceğim. Şeytan Kayalıklarına yapılacak köprünün ustalarını bulup getirmeleri için.

-Taktınız köprüye kafayı.

-Ne yapalım hanım, altı köy buradan geçiyor. Salih oğlum da çok istiyor. Salih oğlumun adına yaptıracağım köprüyü. 

-Olsun bey.

-Ha bir de Gülizar, kasabaya Aslan torunuma bir şeyler almak için kasabaya gidelim demiş Salih’e.

-Gitsin bey, kapandı kaldı eve, Aslan torunuma birkaç saatliğine ebe kadınla bakarız. 

-Tamam ben gidip geleyim onlar da daha sonra gider… Yatalım artık hatun, sabah erken kalkacağım. Haydi hayırlı geceler.

-Hayırlı geceler.

Xxx

-Hele çoban kız ver şu Aslan’ımı kucağıma, hep sen sevecek değilsin, fırsat bulup da oğlumu bile sevemiyorum.

-Sevdin de sevme diyen mi oldu beyim?

-Doğru haklısın…Bak büyümeye bile başladı.

-Boğazı çok büyük, devamlı emmek istiyor.

-Ben de öyleymişim anam söylemişti.

-Demek ki sana çekti.

-Tabi bana çekecek Aslan oğlum, babasına çekecek.

-Huyu da seninki gibi güzel olur inşallah beyim.

-Benim huyum güzel mi çoban kız?

-Güzel tabi, güzel olmazsa alır mıydım seni?

-Almaz mıydın?

-Almazdım.

-Alırdın.

-Almazdım.

Xxx

Köylü kadınlar her zamanki gibi yine Hilmiye kadının evinde bir araya geldiler. Kış yaklaşıyordu. Yakında yakacak odun taşınacaktı ormandan. Tarlalar ekinle buluşturulacaktı. Her yıl olduğu gibi imece usulü kış hazırlıklarına ilk olarak Hilmiye kadından başladılar. Hilmiye kadın, dünden un elemiş, yapılacak olan yufka, siron ve eriştenin hamuru yoğruluyordu. 

Her kadın evinden sofra getirdi. Önce böreklik yufkalar açılıyordu. Kadınların sohbeti açılan yufkaların sesleri arasına karışıyordu.

-Hep söyledim, söylüyorum da bu Asım Çavuş, gerçekten büyük adam.

-Hoppala nereden çıktı şimdi bu?

-Nereden olacak, görmüyor musunuz, Kırçılın Süleyman’ın kızını oğlu Salih Bey’e aldı, Kırçıl’ a da ebe kadın Gülsüm’ü?

-Acıdı Kırçıl’ı.

-Kırçıl da namuslu adam, hiç kimseye yan gözle bakmadı.

-Ne biliyorsun bakmadığını?

-Baksaydı çoktan evlenirdi.

-Hilmiye abla senin sesin güzeldir bir türkü söylesen de dinlesek.

-He abla, ne olur söyle bir türkü.

-Sizin başka işiniz yok mu, önünüze bakın. Yufkaları yırtmayın.

-Abla hadi ne olur söyle bir türkü.

Hilmiye kadın, ısrarlara dayanamadı:

Yufka açarım yufka

Gözlerim daldı ufka

Söylediğim türküler

Kalsın size hatıra

Ne güzeldir ne güzel

Ha bu Çitin deresi

Emine’m gelin oldu.

Çok ağladı nenesi

Zermut’ta yedim siron

Tutalım kızlar horon

Gülizar gelin oldu

Verdi beyime toron

Hilmiye kadın söyler de Çulsuz Ömer’in karısı geri kalır mı? Aldı sözü:

Oy Hilmiye Hilmiye

Gel gidelim gezmeye 

Gelmez isen gezmeye

Kocan seni görmeye

Kadınların hepsi gülünce, Hilmiye kadın da geri kalır mı:

Ey Çulsuzun karısı

Boz ineğin sarısı

Sakın söyletme beni

Çürük armut yarısı

Bir taraftan yufkalar açılıyor, sironlar kesiliyor, siron yufkalarının uçlarından kesilenler ise erişte için ayrılıyordu. Gece yarısına kadar türküler söylendi, yufkalar açıldı. Sironlar kesildi, sinilere dizildi. Yufkalar üst üste yığıldı. 

Hilmiye kadın çayı demledi. Açılan yufkalardan imeceye katılan kadınlara yetecek kadar börek yaptı. Ağız tadıyla yenildi. 

(Devamı var)

YORUM EKLE