SEVGİLİ PEYGAMBERİM

Ey Peygamberim! Biz seni görmeden sevdik.

Selam olsun sana .

Hasretiyle Yanan ve Bekleşenler!

Dikenli Dallar Gülüne Hasret, içimdeki boşluğu Hissediyorum?

 Rüzgârın koynunda dalgaların hışırtısını, kardeşimin hakkını savunan delikanlıyı, gecenin karanlığında, yanan yüreğin ateşi, tıpkı ibrahim'in ateşini söndürme çabasıyla, cesaretle su taşıyan bir karınca misali, mecnun yürekler sevdasını dindirmeye çalışıyor.

Düşünüyorum da acaba beyaz güller o sevgiliyi gördükten sonra utancından mı allara boyandı.Yoksa bulutlar onu kaybedincemi ağlamaya başladı.

Asrın yürekleri!

Bulutlar ağlıyor şimdi bu hale. Rüzgârların çığlıkları yetmiyor. Verilen ümitler, yaşanan dıramların korkusu yetmiyor, dağların yüceliği az geliyor, küfrün karanlık ormanında sarmaşıklar sarmış yürekleri, hiçbir kahraman el uzatmıyor.

Ey Peygamberim!

Yeryüzü hasretle bekledi seni, Sıcaktan kavrulan toprağın suyu beklediği gibi, gelişinle başladı kardeşlik, gelişinle bitti huzursuzluklar. Hakta, adalette, merhamette, insanlıkta, yemede, içmede, oturup kalkmada, işte, güçte, devlet yönetiminde, vazifede, liderlikte ve hayatın akla gelen her şûbesinde herşeyde rehbersin. 

Bizde seni bekledik.

 Çoraklaşan gönüllerimizi güldürmeni bekledik.

Bir geldin, pir geldin. Bizlere şereflerin en yücesini getirdin.

Sevgiliden gelen armağanların en kıymetlisiydin.

İnsanlık seninle yeniden dirildi ve anlam kazandı.

Gülü de bülbülü de senden öğrendik.

İnsanlığın iliklerine kadar cehalet çamuruna saplandığı çağda “Muhammedü’l-Emin” olarak anıldın. Kimse, kimseye güvenmezken topluma güveni aşıladın. Öyleki; Düşmanların kıymetli eşyalarını birbirlerine güvenmeyip sana emanet ederdi.

Öğrettin insanlığa !

 Önce güvenilir bir insan, güve­nilir bir baba, güvenilir bir eş, güvenilir bir arkadaş, güvenilir bir dosttur olmayı. Şimdiyse, Ümmet’inin güvene her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğu bir asırda yaşıyoruz. Sen aklın, ilmin, imanın, ahlakın, sabır ve vefanın, güçlü iken müşfik olmanın, haklı iken özveride bulunmanın, haksızlığa karşı gür sedanın adı oldun.

Sen kolaylaştırdın, zorlaştırmadın, müjdeledin, nefret ettirmedin. Elimizi ve dilimizi emin kılmayı seninle bildik. Sevgiliyle, insanla, tabiatla nasıl dost olunduğunu sen de gördük. Yetimliğimizi hatırlattın yetim kalarak.

Yirmi birinci Asrın sakinleri;

Özgürlük diye kendini yırtan zavallılar, kendini kalabalıklar arasında kaybeden, Yusuf gibi kuyuda yalnızlığa düşmüş, alıp götürecek bir kervan bekliyor. Nefsinin elinde köleleşen, yüreğini alıp azat edecek bir yiğit beklemeden En rezil yaşantıda hayat sefasını sürdüğünü sanıyor.

Hırsına, tamahı­na, kibrine, hükümranlık arzusuna yenilmiş, maddi menfaatleri ve çıkar savaşları için attığı adımlar yüzünden tabiatın dengesini bozmuş, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk için yeni kapılar açmıştır. Denizler, akarsular, toprak ve hava kirlenmiş, bitkiler ve canlılar âlemi zarara uğramış, nesillerin sağlığı ve huzuru göz ardı edilmiştir. Şiddetin, zul­mün, talanın, istismarın had safhada Güçlünün adeletine, paranın gücüne, zalimin vicdanına, emanet edilen dünya ve insanlık kuralsız savaşların pençesinde can çekişmektedir. İnsanlık, barut kokulu bulutlar  altında  bir mülteci barakasında hıçkıra hıçkıra ağlıyor.

 Peygamberimiz din adına da olsa zulme karşıdır. Kardeşin kardeş kanı dökmesine karşıdır.

Ey çağın insanları!

Açın kalp gözünüzü, savaşlarla, kinlerle, nefretlerle, düşmanlıklarla, insan öldürmekle değil gerçek var edeni bulmakla ve hak yoluna varmakla yorun aklınızı. Hakikati mükemmel varlığı ile ifade eden peygamberimiz üstün şahsiyetini bulmakla yorun.

Birlikte namaz kılıyoruz. “Biir” olamıyoruz.

İmkanlarımız çok iyi, paylaşamıyoruz. Tahammül kalmadı insanlıkta. Kimse kimseyi ne evinde, ne sırtında, nede arşınca geniş olan  yüreğinde barındırmıyor. Vicdanlar kirlenmiş, gözler şaşı, gönül gözleri kör olmuş, sevgiler bozulmuş ne Ana’ya yar deniliyor, nede yâre yar olunuyor. Karun olma yarışları dostları düşman etmiş, kalabalıklar arasında yalnızlaşan insanlık sahihibini arıyor son pazar meydanında.

Ey Peygamberim!

Biz Müslümanlar gönülden, gönüle köprüler öremedik, araya engel olacak menfaat duvarlarını aşamadık.  Din dedik, mezhep dedik, meşreb dedik, ötekileştik ötekileştirdik. Irk dedik, renk dedik, deng kuramadık. Dünya bizi taşıdı da  biz birbirimizi sırtımızda değil gönlümüzde dahi taşıyamadık. Farklılığımızı zenginlik sayamadık. Rahmet vesilesi kılamadık.

Hulasa; Huzur, barış ve hoşgörü içinde yaşanabilir bir dünya kuramadık. Göğsümüze emanet edilen ima­nın, kalbimize emanet edilen ihsanın, aklımıza emanet edilen idrakin gereğinden çok uzaktayız.

 Selam olsun sana Emin Peygamberim.

YORUM EKLE