Ara
Gümüşhane
Kapalı
-1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28
Eğitimde İtici Güç OKUL-VELİ İLİŞKİSİ

Eğitimde İtici Güç OKUL-VELİ İLİŞKİSİ

YAYINLAMA:
2011-2012 Eğitim-Öğretim yılının ikinci yarısı, Milli Eğitim Müdürü Galip Gülmez’in ümit vaad eden mesajı ile başladı. Sayın Gülmez eğitimin önemine değinen mesajında; Öğretmenlere, öğrencilere ve velilere seslenerek başarıya ulaşmak için çok çalışmanın şart olduğuna vurgu yaptı.

Eğitimde temel üç öğe olan (Eğiticiler, eğitilenler, fiziki yapılar) çekici ve itici güçlerle desteklenmesi halinde çok çok daha başarılı olunacağı kaçınılmazdır. Önemine binaen itici güçlerden birisi olan okul-veli ilişkilerine değinerek konumuzu özetlemeye çalışalım.

Bilindiği üzere öğrencinin asıl sahibi velisidir. Dolayısıyla eğitimde asıl sorumluluk veliye düşer. “Eti senin kemiği benim” köhne özdeyişin iflas ettiğini her veli artık bilmelidir. Çocuğunu sevmeyen veli yoktur. Ama Eğitim Metotlarını bilmeyen veli çoktur. Bu sebeptendir ki aile çocuğunun okul hayatı ve notlarıyla ilgilenmeli öğretmenleri ile tanışmalı ve dirsek teması içinde olmalıdırlar.

Veliyle irtibat başarıyı getirir.

Bazen ulaşılamayan veliler olur, çocuklarla problemler yaşanır. Problemler nasıl çözülür? Örnek teşkil etmesi bakımından bir örnekle konuyu somut hale getirelim.

Bilge bir öğretmen anlatıyor:

..........Geçen sene lise son sınıfta okuyan Muştak’in velisiyle tanışamadım. Muştak, babasının iş adamı olduğunu, çoğunlukla vaktini yurt dışında geçirdiğini, Türkiye’ye döndüğünde de işlerinin yoğun olduğunu, okula gelemeyeceğini söyledi.

Muştak, ders çalışmadığı gibi, kendini geliştirmesi, dil zevki kazanması ve anlatımının iyileşmesi için önerdiğim kitapları da okumadı. Sözlü notları kötüydü. Birinci dönem karneye zayıf düştü, ikinci dönem de birinci dönem gibi oldu.

Muştak sene başında, bana kitap okutamazsın, dedi ve inat etti. Kendini geliştirmesi için araştırma ve okul dergisi için röportaj yapmasını önerdim. Onlara da kulak asmadı.

Okulun kapanmasına bir hafta kalmıştı. Notları idareye vermek üzereyiz. Muştak, ÖSS’ye hazırlık yapan öğrenciler gibi okula gelmiyordu.

Bir gün babasından telefon aldım. Durumunu anlattı, işlerinin yoğunluğu nendi ile Muştak ile ilgilenemediğini, dil ve anlatım dersinin karneye zayıf geleceğini öğrendiğini, hâlâ bir çözüm olup olmadığını sordu.

“Var,” dedim. “Bir kitap okur ve anlatırsa sözlü notu yükselir ve sınıfı geçebilir. Ama iki günü var.”

“Tamam hocam, Muştak iki gün içinde size kitabı anlatacak.”

İhtimal vermedim, ama notları idareye vermeyi geciktirdim.

Bir gün Muştak elinde “Ateşte Yeşerdim” isimli kitapla geldi. Öğretmen odasında kendisini dinledim. Kitabı bir güzel özetledi ve sorduğum soruları cevapladı.
Şaşırdım, sevindim ve sözlü notunu yükselttim. Sınıfı geçti.

Öğretmene karşı inat eden Muştak, veli devreye girince başarılı olmuştu. Tabiî ki velinin itici gücü sayesinde.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *