Ara
Gümüşhane
Kapalı
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5811 %0.07
49,6307 %0.06
5.756,25 % 0,17

Gönül

YAYINLAMA:
Google - TDK Büyük Türkçe Sözlük – Gönül - Enter

-    Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı.
-    (Geniş anlamda) Duyguların, ruhsal kıpırdanmaların, iç çabaların taşıyıcısı.
-    (Gizemcilikte) Kişiyi Tanrı'yla, insanla ve dünyayla içten bir ilişki içine koyan, ruhun derinliklerindeki güç.
-    Duygu bağlılığı yetisi: duygunun bağlılık, birliktelik duyuran kavrayıcılığı.
-    Yürek.

Ne güzel bir kelimedir gönül. Üzerinde çokça konuşulması,düşünülmesi gereken bir kelime. Öz Türkçe kelimelerimiz içinde benim en sevdiğim. Göğüs kelimesiyle aynı kökten türediği rivayeti oldukça ilginç. Kelime Eski Türkçe ‘Kög: avaz’ kökünden türemiş, sonra tutmuş ‘yürek; duyguların taşıyıcısı’ anlamına gelmiş. (Meğer gönül haykırmak üzere hisler biriktirirmiş.) Kelimelerin Etimolojik kısmıyla ilgilenmiyoruz aslında ama ben başka hiçbir dilde karşılığı olmayan bu kelimenin nereden geldiğini, nereye gidiyor olduğunu, bizim bu yolculuğun neresinde olduğumuzu biraz irdelemek istedim. ‘Gönül’e yüklediğimiz anlamları, onu ne kadar değiştirdiğimizi görmek istedim ve bu amaçla arkadaşlarıma ve yakın çevreme gönül kelimesinin onlarda yarattığı ilk çağrışımı sordum. Aldığım cevaplara bakılırsa gönül hala Barış Manço’nun, Neşet Ertaş’ın, Yunus’un dizelerindeki gönül. Kelimenin yarattığı ilk çağrışımı sorduğum kişilerin çoğu bana bir dize ya da şarkı sözü ile yanıt verdi. Birçok kelime gibi algı kaymasına maruz kalmamış henüz.

Gönül “Gerçek hislerin saklandığı yer.” Demiş bir arkadaşım. Bir diğeri “Gönlüm ne derse ben onu yaparım, anne gibi bir şey bu gönül benim için” demiş. “Benim gönül hiç ota konmuyor onu ne yapacağız” diye yakınmış başka bir arkadaşım. Ve bunlar gibi daha birçok samimi cevaptan anladım ki ‘gönül’ hala belleğimizde saf ve derin duyguların barınağı.

Mevlana Mesnevi’de şöyle der; “Su içine aksedip görülenler, hayâlî bir bağ-bahçedir. Asıl bağ ve bahçeler, gönüldedir. Çünkü gönül, nazargâh-ı ilâhîdir.” (c.4, 1364-1365)

Bir kelimenin görülebilir olmasını seçme şansım olsa “gönül”ü seçerdim ama muhtemelen tek bir surette görmem mümkün olmazdı onu. Tanıdığım insan sayısı kadar çok suretle karşılaşırdım. Belki de bu yüzden seçerdim çünkü insanların renkleri, dinleri, cinsiyetleriyle değil gönülleriyle ilgileniyorum.

Allah ile kul arasındaki en büyük bağdır gönül. Yaratanın evi, meskenidir. Allah’a yakın olmak için en başta Allah’ın gönlünü hoş tutmalı ki bu da onun yarattıklarına merhamet etmekten geçiyor. Onun meskeni olan, tarafınca yaratılmış her bir gönlü hoş tutmaktan, zarar vermemekten geçiyor. Yaratılmış olanı yaratandan ötürü sevebilmekten geçiyor. Ayrım yapmadan.

Bir yetimin başını okşamamışsan henüz bilmem kaçıncı kez umreye, haca.. gitmene rağmen, başını secdeden kaldırdığın istisna vakitlerini ırkçılık ve nefret söylemleriyle geçiriyorsan misal, komşun aç mı tok mu, sıkıntısı derdi var mı bilmez ve ilgilenmezken dinini, mezhebini, siyasi görüşünü hemen öğrenivermişsen ötekileştirmek üzere, gönlünü temizlemeye başlamalı ve ibadetlerini bir de bu temiz gönülle yapmayı denemelisin.

“Bir kez gönül yıktın ise
  Bu kıldığın namaz değil
 Yetmiş iki millet dahi
 Elin yüzün yumaz değil”
(Yunus Emre)

Atatürk’ün dediği gibi milli duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlü. Tarihinde Neşetler, Âşık Veyseller, Bektaşiler, Şemsler, Yunuslar, Mevlanalar olan millete özgü bir kelime gönül. Özgün mısralarda derin anlamlar bulmuş bir kelime.

“Çiçeklerle hoş geçin, balı incitme gönül
 Bir küçük meyve için, dalı incitme gönül

 Başın olsa da yüksek, gözün enginde gerek
 Kibirle yürüyerek, yolu incitme gönül

 Sevmekten geri kalma, yapan ol, yıkan olma
 Sevene diken olma, gülü incitme gönül”    
(Yunus Emre)           
                              
Gönül beşeri aşkta da sevgilinin meskeni kabul edilir. Yaratıcının evi sevgiliye emanet edilir ve bu yüzden denir ki “Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez.”  Öyle kutsal öyle kıymetli öyle korunası bir yerdir gönül. Ruhun mahremidir. Bu yüzden gönül kırmaktan imtina etmeli insan, yaratanın evini hep güzel tutmalı. Aşık Hüdai’nin kendi gönlüne verdiği nasihatleri dinlemeli;

Gönül çalamazsan aşkın sazını
Ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit

Bekle dost kapısını sadık dost isen
Gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda sahrasında Mecnun değilsen
Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit

Diğer dillere kalp olarak çevriliyor olsa da eksik kalıyor.  

Zira ‘Kalp’ herkeste var fakat ‘Gönül’ bambaşka bir şey.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *