Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7078 %0.01
50,2018 %0.06
5.909,06 % 0,12

SEVMEK GEREK

YAYINLAMA:
Gel, ne olursan ol yine gel..
Bir kabullenişin sözü. Tüm önyargıların, tüm farklılıkların, tüm sözlerin ötesinde bir davetin, hoşgörünün sözü. Mevlana’nın yüzyıllar ötesinden yakaladığı felsefenin adı hoşgörü. Müslümansan gel, namaz kılıyorsan gel ya da hırsızsan gelme gibi bir mantığa sığınmadan yalnızca bir davet. Sorgusuz, sualsiz bir kabulleniş. 21. yüzyılda yakalayamadığımız türden üstelik. Mevlana, yılar evvelinden yadigâr aslında bize. Sahip çıkıyor muyuz? Belki.. Sosyal paylaşım sitelerinde en çok onun sözlerini paylaşıyoruz! Ve de varlığıyla övündüğümüz değerlerimizden. Ama aynı felsefeyi ne kadar yaşıyoruz? 23 Nisanlarda verdiğimiz din, dil, ırk ayrımsızlığı mesajlarına cidden inanıyor muyuz? Bugün alevi yurttaşların kapılarına işaret koyulurken mümkün mü hoşgörüden söz etmek?
Hayat kavgası mı tahammülsüz yaptı bizi böyle bilinmez. Ama daha az sabreder olduk birbirimize. Gemileri yakmak kolay geliyor. Konuşa konuşa anlaşan insan, artık iletişim problemi yaşıyor, konuşamıyor. En mutlu anlarımızı bile bir gerginlik havası perçinliyor. Bir şeyler sıkıştırıyor ruhumuzu, bir şeyler tadımızı kaçırıyor. Samandan hızlı alev alır olduk. Sevgisizliğimiz büyüyor günbegün. Oysa hep bundan yakınırız. Sorsalar en çok sevgidir ihtiyaç duyduğumuz.
Ama sevgi hoşgörüyü de beraberinde getiremiyor. Poliyanacılık oynamak değil kastım, lakin sevginin zürriyetinden geliyoruz. Adem’le Havva’nın çocukları, Muhammed’in ümmeti, Mevlana’nın torunları.. Aslımız sevgi iken nedendir bunca sevgisizliğimiz? Bu kabullenişin anlamı elbette mantığı yok saymak değil. İnsana değer katan taşıdığı duygulardır. O halde önyargılardan arınmanın faydası evvela bizedir. Zira sevgi, taşıyanı sevimli kılar. Ve taşıdığı sevgi kadardır insan. Sevgidir insana en çok yakışan, mana katan.
Sevgi, yalnızca insana verilmiş bir duygu ve yaşanılabilirliği de insandaki oranıyla alakalı. Manidar bir örnektir; Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür  Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır ama akrep onu sokar  Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar  Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler  Ama Hintli adam şöyle der: "Sokmak akrebin doğasında vardır  Benim doğamda ise sevmek var  Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?"
Sevmek madem doğamızda var, esirgememeli ne kendimizden, ne diğerlerinden. Yunus’un da dediği gibi;

Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım,
Sevelim, sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz..
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *