Ara
Gümüşhane
Kapalı
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8117 %0.19
50,2081 %0.02
5.960,87 % 0,09

IMITASYON MU INOVASYON MU?

YAYINLAMA:
Hiç biri değil, çünkü aradığımız cevap IMOVASYON…

Inovasyon, yenilikçilik

Imitasyon, taklitçilik

Imıtasyon ise bu iki kelimenin bileşkesi; kopyadan esinlenilerek yenilik yapmak. Daha teknik bir ifadeyle; araştırması başka bir yerde yapılmış olan bir şeyi faydaya dönüştürmek…

Günümüzde rekabetçiliğin abc si artık değişti.

İşletmeler, inovasyon ile imitasyonu bir arada gerçekleştirmek zorundalar.

Bu anlamda kısmi taklitçilik, eğer ürüne bir şeyler katıyorsa o kadar da kötü bir şey değil demektir…

Sadece inovasyonun işletmelere kattığı değer son derece sınırlı olduğu bir gerçek. Geçmiş deneyimleri kullanarak prototipin üzerine bir şeyler koymak hem zamandan hem mali yönden kazandırıyor.

Bu penceren bakıldığında, ayakta kalmak için imitasyon yapılması gerektiğini çok önceden keşfeden Çinliler ve birtakım Türkler sanırım geleceği iyi okumuşlar. (Avrupa’daki bazı fuarlara girişi yasaklanan Konya’lı bir sanayicimiz örneğinde olduğu gibi her ne kadar imovasyonun imitasyon tarafına fazla ağırlık versek de bu konuda gayet mahir olduğumuz açık) 

Imovasyon ürünlerin sadece inovatif ve sadece imitatif ürünlerden daha başarılı olduğunu ise Prof.Dr.Oded Shenkar söylüyor…

**

70 trilyon dolarlık dünya ekonomisinden aldığımız pay %1, yani ülkemizin ekonomik büyüklüğü olan 723 milyar dolarla doğru orantılı.

Dünya nüfusun 7 milyarın üzerinde, Türkiye’nin ise 70 milyon bandını geçtiği noktasından hareketle; ülkemizin dünyanın zenginliğinden aldığı payın nüfusumuz ile orantılı ve sadece %1 olduğu gerçeğini kolaylıkla tespit edebiliriz.

Potansiyelimize baktığımızda aslında tablonun bu olmaması gerektiği gün gibi aşikar.

Ülke olarak 2023 hedeflerimize ulaşmak ve dünyadaki ilk 10 ekonomiden biri olmak istiyorsak bu durumu değiştirmeliyiz. 

Farkına varmamız gereken nokta tek büyüyen ülkenin Türkiye olmadığıdır.

2023 te Avrupalıyı yakalamayı hedeflerken, Vietnam, Meksika, Malezya gibi Asya ve Amerika kıtası ülkelerinin bizi geçmesi mümkün.

Yakın bir zamana kadar dünyanın 17. Büyük ekonomisi idik,

Artık 18.yiz. 260 milyonluk Endonezya bizi geçti…

Kendisine daha fazla değer katan ürünleri üreterek ve farklı alternatifler bularak ancak 100. Yıl hedefimize ulaşabiliriz. 

Dünyanın ithalat şampiyonu ABD ye ciddi bir ihracat yapamıyorsak, hedef ülkelerden birisi ABD değilse bu kalabalık ve dünyanın merkezi olan ülkesinde yokuz demektir.

Komşusunun yaptığı işi yapan,

Kendini tekrar eden,

Üretmeyen ve hep tüketen kolaycı toplumların belki gelişmişlikte dünya çıtasının üzerine çıktıklarında tembellik hakları olabilir, o da kısa bir mola niteliğinde olmak şartıyla.

Her ne kadar genlerimizde çalışkanlık bulunsa da bunu daha da anlamlı kılacak doğru metodlarla kaliteli çalışma kavramı üzerinde kafa yormalıyız.

Şimdiden mübarek Ramazan bayramınızı tebrik eder, Suriye ve Arakan’ daki gözyaşı ve hüznün bir an evvel sona ermesini yüce Mevla’dan dilerim. 
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *