Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7059 %0.01
50,2236 %0.12
5.964,11 % 1,05
FİRAVUNA KARŞI OLMAK YETMEZ...

FİRAVUNA KARŞI OLMAK YETMEZ...

YAYINLAMA:

İnsanoğlu Habil ile Kabil’le başlayan mücadeleyi günümüze kadar sürdürmüştür. Bu mücadele kimi zaman alacak verecek davası, kimi zaman ben haklıyım sen haksızsın davası, kimi zamanda benim inancım seninkinden üstündür davası olmuştur. 

Peki bu mücadelede kriter nedir acaba? 

Güçlülük mü? 

Adalet mi? 

Hangisi acaba? 

Yüzyıllardır maalesef hep rüzgâr güçlüden yana esmiştir. Hep onların dediği olmuştur. Hep ağababalar ne istediyse olaylar öyle gelişmiştir. Perdenin arkasındakiler, perdenin önündekileri hep yönetmiştir. 

Hakk Teala hz. İnsanlara adaletli olun diye buyursa da güçlüler elerindeki imkanların gideceğinden korktukları için bu duruma hep karşı çıkmışlardır. 

Çünkü adalet tecelli ederse eski güçleri de ellerinden gider diye endişe etmişlerdir. Kendilerine sunulan ikramiyeden kimseye pay kaptırmak istememişlerdir. 

Ne zaman ki adaleti savunan insanlar yavaş yavaş çoğalmaya başlamış o zaman da adaleti savunan kişilerin arasına nifak tohumu ekmeye çalışmışlardır.  

Peki başarılı oldular mı ? 

Maalesef ki evet oldular. 

Menfaat , kişisel hesaplar , ihtiraslar ve mevki -makam için, adalet terazisini  elinin tersiyle iterek geçici dünya nimetlerine konma hesapları yaparken ahretlerini de tehlikeye attıklarının farkında ya olmuş/ ya da olmamışlardır. 

Bizim bir çok saf Müslüman- Türk,  yine maalesef diyeceğim, bunların değirmenine su taşımıştır. 

Oysaki konuştuklarında mangalda kül bırakmayanlar, adaletin tecelli etmesine de engel olmuşlardır. Başlıkta dedik ya Firavuna karşı olmak yetmez, Musa’nın yanında olmak gerekir… 

Saf Müslüman –Türkleri  inceden inceye süslü ve cilalı sözlerle, yalancı demokrasi laflarıyla,  fasıklık veya  münafıklık  yaparak kandırmanın peşinde olmuşlardır hep, bunlar.   

Bunlar gizliden gizliğe yakın bir gelecekte olabilecek Arap Baharı’na atıfta bulunarak TÜRK Baharı’na hazırlıkta yapabilirler, aman dikkatli olalım. 

Ey Türk titre ve kendine dön! 

Töreni; satılmışlara, devşirmelere bozdurtma. Unutma ki bütün iç ve dış oyunlar Türk asrını engellemek içindir. Zaman ahir zamandır. Zaman Musa’nın yanında olma zamanıdır. Geceleri Kandil’lerin altında rakı masaları kuranlar senin temsilcin olamaz. Dünya bir araya gelse birbirine zıt benzemezlerle beraber yol yürünmeyeceğini iyi anla artık. Olaylara dar bir pencereden değil, çok geniş pencereden bakmayı artık öğren. Burada hedef, kişiler üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ dir. Ümmetin son kalesi TÜRK devletidir unutmayalım. 

Ay-Yıldızlı bayrağı beğenmeyenlerle birlikte olma. Şeytanlaşmış insanlarla birlik olma. Onların ekmeğine yağ sürme. Pusuya yatmış seni bir kaşık suda boğmak için fırsat kollayan leş kargalarına seni meze yapar bunlar, aman ha. 

Son pişmanlık fayda vermez. 

Abdülhamit’ e yapılanları unutma. 

İttihat ve Terakki Cemiyeti’ de sadece Abdülhamit’in tahtan indirilmesi ile her şeyin düzeleceğini sanmıştı. Ama  Koca Osmanlı Devleti’nin sonunu hazırlamıştır. 

Bu vatan aziz şehitlerin kanıyla yoğruldu, bu vatansızlara memleket çok. 

Oysa biz uzaya da gitsek aklımız hep VATANIMIZDA  olur. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *