Ara
Gümüşhane
Kapalı
-1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8221 %0.19
50,2327 %0.02
5.954,18 % -0,02
NASIL BİR OYUNA GELDİK

NASIL BİR OYUNA GELDİK

YAYINLAMA:

“Kadınlar insandır biz insanoğlu”
Neşet ERTAŞ

Avrupa’da bir hayvanat bahçesini gezenler kapalı bir bölmenin önüne geldiler. O bölmeye girmenin ok tehlikeli olduğunu söyleyen görevli onlara kapısında yazan kocaman bir yazıyı gösterdi. Gösterdiği tabelada yazıyordu ki;

“Burada dünyanın en tehlikeli canlısı bulunmaktadır…”  

Diğerleri korksa da içlerinden birisi tüm cesaretini toplayarak o bölmeden içeri girdi. Bir de ne görsün. Bölmenin dört bir tarafına yerleştirilen koskocaman aynalar ve aynada kendi suretinden başka hiçbir şey yok. O an anladı ki dünyanın en tehlikeli canlısı kendisi, yani biz yani insanoğlu insan.

İnsanı kanser eden insan. Kanserin ilacını bulan da insan. İlacı bulduğu halde insanı tamamen iyileştirmeyen ve sürekli ilaç satarak pis nefsini doyuran da insan.

Corona denen virüsü planlı ve programlı şekilde çıkaran da insan. Ardından çıkardığı uyduruk aşılarla insana zehir zerh eden de insan. Bu beladan on küsur yıl önce coronanın tıpatıp filmini yapan insan ama bu filmi izlemesine rağmen oynanan büyük projeyi göremeyen de insan.

Zamanında küçücük bir toprağı satın alarak Filistin’e usulca sokuluveren ve ardından ufak ufak genişleyerek Filistinlileri öz yurdunda öldüren, göçe zorlayan da sözüm ona insan.

Şanlı tarihimizi isimsiz bir zatın kitabından yıllarca bizlere tersinden okutan da insan, tarihin karanlık dehlizlerini bildiği halde kahramanlarına hain, hainlerine kahraman diyen de bizler yani yine insan. Hayvan hayvan iken birbirini katletmezken insanı öldüren, taciz ve tecavüz eden, şiddete başvuran, haram yiyen, liyakat yerine iltiması, akrabayı, eşi dostu görüp gözeterek garibin hakkının ırzına geçen de maalesef insan.      

Evet, bizler yani Allah’ın yaratılanların en şereflisi yani eşref-i mahlûkat derecesine çıkardığı ama tersine her türlü hainliği, şerefsizliği, ikiyüzlülüğü, adam sendeciliği, boş beleşe konmayı, haramzade olmayı, mazlumu ezerek zalimle kol kola olmayı nefsine reva gören insanoğlu insan, yani sen, ben yani hepimiz.

Bugün evleri, apartmanları, arabaları, sevgilileri, bankadaki yeşilleri ile övünen, saltanat kuran, etrafını ezen, sömüren, katleden, daha çok diyerek bir türlü doymak bilmeyen insan neden hala bilmiyor ki öteye beş arşın kefenden başka bir şey götüren yok.

Yani anamızdan doğduğumuz gibi. Yani çırılçıplak geldiğimiz yalan bir pazarda az gülerek çoğu ağlayarak bir zaman misafir kalarak yine yanımıza hiçbir şey almadan, alamadan ve yine çırılçıplak asıl hakikat yurduna göç misali.

Ve önümüzde kocaman bir mizan ve ardından kıldan ince kılıçtan keskince bir sırat köprüsü. Bir meczubun ölünün ardından mezarı başında usulca dediği gibi;

“Bu dünyada aldıysan verirsin, verdiysen alırsın” muhasebesi gerçek olan.  

Ez cümle; Ey insan bu dünyaya başıboş gelmedin ve yalnız da bırakılmadın. Rabbinin verdiği mühletin içerisinde sana verilen şerefe layık olarak yaşa. Kulu, hayvanı, çiçeği yani bütün canlıları koru ve kolla. Haramdan uzak dur helalinden iste. Kul hakkına girme. Yetimin hakkını eşine dostuna peşkeş çekme.   

Efendimiz’in (SAV) buyurduğu gibi;

“5 şey gelmeden 5 şeyin kıymetini bilin dediği gibi; İhtiyarlık gelmeden, gençliğin, hastalık gelmeden, sıhhatin, fakirlik gelmeden, zenginliğin, ölüm gelmeden, hayatın ve meşgul olmadan evvel boş zamanın kıymetini bil…”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *