Ara
Gümüşhane
Açık
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,1733 %0.22
47,0419 %-0.01
4.336,89 % 1,24
BENİM BİR DERDİM VAR

BENİM BİR DERDİM VAR

YAYINLAMA:

Bu yıl yapılan festival programı öncesi bu şehrin en kıymetli ve en köklü eğitim öğretim kurumlarından biri olan Gümüşhane Lisesi'ne üç şairden biri olarak katıldım. Sahnedeki yerimi aldığımda on birinci ve on ikinci sınıf öğrencilerinin gözlerindeki ışığa şahit oldum.

Öncelikle yarınlarımızın teminatı olacak olan bu öğrencilerimizi öğretim açısından ziyade aldıkları sağlam eğitimden dolayı başta Okul Müdürü Fatih Demirel olmak üzere emeği geçen tüm idareci, veli ve öğretmen arkadaşları yürekten tebrik ediyorum.

O sahnede ben birileri gibi bir maddeye veya bir ahu gözlüye yazılan şiirleri değil içimde kanayan yara gereği ödüllü ve en beğendiğim şiirim olan "NASİHAT"İ okudum. Gayem elbette öğrencilere basmakalıp nasihat vermek değildir ki zaten 31 yıllık bir eğitimci olarak bunu asla da tasvip etmedim. Yazdığım yüzlerce yazıda da nasihatten ziyade rolmodel olmayı ön plana aldığımı ifade ettiğimi dikkatli olan okurlarım bileceklerdir.

Zira ben lise yıllarında gayesi sağlam bir eğitim temeli üzerine başarılı bir öğretimi monte edecek olan özellikle son sınıf öğrencilere saçma sapan imgeleri masum beyinlere sokamazdım. Ama gel gör ki;

“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” hükmü gereğince program sonunda;

"Hocam bıkmadınız mı çocuklara nasihat vermekten" gibi bir mobbinge maruz kaldım. Çok da önemli değil. Festivallerde çıkıp şiir okumasam bir şey kaybetmem ama doğru bildiklerimi her platformda okumakla belki bir öğrencinin kalbine inebilirim. Bu her makamdan, her plaketten ve her şakşaktan daha evladır benim için.  

"Evet, bıkmadım ve bıkmayacağımda. Zira sizi bilmem ama benim bu şehrin çocukları ile ilgili çok büyük bir derdim var. Benim lise yıllarında bir ahu gözlüye yazdığım şiirden ziyade onların bugün unutulmaya ve unutturulmaya çalışılan sevgi, saygı, hoşgörü, paylaşım, sadakat, hizmet, milli ve manevi değerler gibi hasletleri söyleme, hatta haykırmak gibi çok ama çok büyük bir derdim var…”

Soyunmayı medeniyet ve özgürlük, hırsızlığı uyanıklık, şiddeti cesaret, iltiması güç zannedenler bu toplumun önüne geçtiği müddetçe bu ülkenin geleceği nasıl sağlam temellere oturabilir?

Bu şehre sözüm ona okumak için geldiğini zannedenlere sadece bir soru sormak istiyorum;

“Evlerinizde anne ve babalarınızın ya da akrabalarının yanında bu şehrin sokaklarında dolaştığınız gibi don ve sutyenle otarabiliyor musunuz..?”

 Eski ilçemiz olan Bayburt’ta halktan gelen tepkiler neticesinde öğrenciler bu konuda hizaya geldiklerini duyuyorum. Ve bir Gümüşhaneli olarak Gümüşhane’de de bu öğrencilerimizin mahrem yerlerini teşhir etmelerini tasvip etmiyorum, uygun bulmuyorum, özgürlüğümüze karşı bir kalkışım olduğunu düşünüyorum.

Ve maalesef ben bunların ardında Adnan Hoca (!) benzeri bir grup veya hareketin teşviklerinin olduğunu düşünüyorum. Ve bizler bunlara ne bir söz, ne uyarı yapamıyoruz. Onların tabiri ile haşlanmış kurbağa gibi alıştırılıyoruz. Ve yine maalesef bunları gören kendi öz çocuklarımız da gitgide onlara benzemeye başlıyor.

Bu konuda hemen her gün tansiyonunu ölçtüğüm toplum içinde tarafıma yapılan olumlu eleştirileri alıyorum.

Bir bayan geçenlerde önümü kesip aşağıda okuyacağınız;

“Hocam bir bayan olarak biz bunlardan rahatsızlık duyuyoruz. Kızım benden eğer bu ablaların giydiklerinden bana almazsanız evi terk ederim, özgürlüğüme engel olduğunuz için 155’i arar sizi şikâyet ederim” dedi.

Zira bu durumu yazdığım "Üniversitemize Hoş geldiniz" yazım sözüm ona kendini gazeteci sanan üstelik bir bayan tarafından veto yiyorsa fazla yapacak bir şey de yok sanırım.

Son söz. Tek gayem bu şehrin eğitim, kültür ve sanatına yeteneğim oranınca katkı verebilmek. Bu bağlamda kimse kimseden takva yönü hariç üstün değildir. Artı bu şehrin kültürü de birkaç kişinin tasarrufunda hiç değildir.

Ben birilerine rağmen bu şehirde eğer bir şeyler başarabildiysem bu bana Rabb'imin bir lütfudur diyebilirim.

Boynumuz her daim önde diye sürekli dışlanmaya, mobbing yemeye mecbur değiliz. Eğer birilerine sesimiz çıkmıyorsa bu korkaklığımızdan değil aldığımız aile terbiyesindendir.

İşte bu yüzden hep ötekileştirildiğimiz yerde dün olduğu gibi bugün ve Rabb'im mühlet verdiği süreçte yarın da tek başıma bu şehrin meselelerini, kültürünü yazmaya devam edeceğim.

Kalın sağlıcakla...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *