Ara
Gümüşhane
Açık
27°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,0687 %0.06
47,1446 %0.34
4.279,33 % 0,30
SOSYAL MECRA ÇÖPLÜĞÜ

SOSYAL MECRA ÇÖPLÜĞÜ

YAYINLAMA:

“Teknoloji evcilleştirilmemiş bir köpek gibidir.”
John SHİRLEY

Devir malumunuz olduğu üzere bilginin hemen her saniyeyi bırak her salisede değiştiği, yenilendiği bir zaman diliminden mütevellit. Ve sosyal medya dedikleri internet içindeki gruplar, platformlar ve dahi bilumum kanallar tıpkı ekmek bıçağı misali -ekmek keserseniz faydalı, adama saplarsanız zararlı- mukabilinden bir dipsiz kuyu.

Kundaktaki bebelerin dahi merak saldığı cep telefonları üzerinden girmeye çalıştıkları kocaman bir mecra. İçine girdiğinizde adeta sizleri esir alan, kendine bağımlı hale getiren kârından çok zararları ayyuka çıkan bir karanlık uçurum.

Gençleri en faydalı yerler olan ödev, araştırma, bilgi sitelerinin kenarlarına konulan minik bahis, kumar ve dahi bilumum zararlı lağım kanalları reklamları ile adeta girdabın içine çekiveren bir zehirli yılan.

Bugün tütün, alkol, uyuşturucu ve teknoloji bağımlılığının ortaokul sıralarına kadar indiğinden hareketle evdeki polis unvanı ile ailesini, çocuklarını kanatları altına alarak korumaya çalışan bir anne figürü kaldı elimizde. Zira baba sabah erkenden çıktığı evine akşam yorgun argın gelmekte, görürse bir akşam sofrasında çocuklarını ucundan azıcık görebilmekte ve hanedeki bütün işlevlerin annelerin omuzlarına yıkıldığı bir devri yaşamaktayız.

Ki yeni neslin şımarık çocukları ve gençleri çalışmaktan ziyade TV’lerde izledikleri malum dizi ve filmlerle adeta özenti ve beklenti içerisine girmekte, kaynağı nereden belli olduğu o yanlış kültür ve izmlerin akıttığı zehirli salyalarla önce merak, sonra iştirak ve nihayetinde bağımlılığa doğru kulaç atmaktalar.

Ve bu yanlış popülizmin ve dayattığı sözüm ona modanın, daha başka tabirle özgürlük sanılan birçok yanlışın, edepsizliğin, sapıklığın ve daha ilerisinde LGBT, cinsiyetsizlik, deizm, ateizm saçmalığının çocuklarımızı nasıl zehirlediğini, onları nasıl birer maskara hale getirdiğini gözlerimizle görüyoruz.

Yetiştiği çevrenin ve ailesinin sözüm ona baskılarından kurtulan çocuklarımız özgürlüğü maalesef bedenini teşhir etmek sanarak anadan üryan hale gelerek aklı melekeleri olmayan hayvanlar misali kültürünü dahi bilmediği illerde çırılçıplak bir halde gezerek bizlerin özgürlüklerine ket vurduklarının ve hakka girdiklerinin farkında bile değiller.

Evet, sosyal mecra, bilgisayar çağı muhakkak mükemmel bir şey. Zira bizler ilk emri “İkra-Oku” diyen bir dinin mensubu,  “İlim Çin’de dahi olsa arayın” diyen bir Peygamberin “Hz. Muhammed (SAV)” ümmetiyiz.

Bilgisayar bugün dünyanın her yerini, kültürünü, bilgisini bir tıkla elimizin altına getiren bir sistem. Yukarıda ifade ettiğim bıçağın işlevleri misali bilgisayar ve internete o cihetten bakmalı, bilgiye kısa zamanda en doğru şekilde ulaşmayı hedef olarak seçmeli, teknolojinin evlerimizin içine kadar soktuğu sapıklık, içki, kumar bağımlılığı, kültürel ve sosyal erozyona son derece dikkat etmeli ve oyunun perde arkasında dönen entrikalarına kulak vermeliyiz.

Zira zaten rotasını kaybeden gemi misali avuçlarımızın içinden özgürlük kisvesi altında uçup gitmeye meyilli, değerler eğitiminden uzak, atasına saygısız, okuyup çalışmaktan imtina eden, baba parası ile gününü heba eden, geçmişinden habersiz, geleceğinden ümitsiz, tembel ve bir o kadar da hedefleri olmayan bir gençliğe sahibiz.

Bir şekilde öğretebildiğimiz ama maalesef eğitemediğimiz bu gençlik zaman denen en büyük hazineyi dahi kullanamayan, şuurunu kaybetmiş, umudu olmayan bir hâlet-i ruhiye içerisinde Gayya denen kuyuya doğru adeta hipnotize edilmiş şekilde koşarak gitmeye devam etmekteler. Ve biz büyükler bu gidişe asla dur diyemiyoruz.  

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *