Ara
Gümüşhane
Kapalı
18°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,2772 %0.13
46,8855 %0.11
4.303,34 % 0,14
SÖZ GÜMÜŞSE SÜKUT ALTINDIR

SÖZ GÜMÜŞSE SÜKUT ALTINDIR

YAYINLAMA:

Birkaç gün önceydi. İki arkadaş arasında şahit olduğum bir konuşma, bu yazıyı yazmama sebep oldu. Çünkü topluma karşı sorumluluk sahibi yazarlar; gördüğü ve yaşadığı hadiselerden yola çıkarak toplumun gören gözü, işiten kulağı, yürüyen ayağı olmak durumundadır. En azından ben böyle düşünüyorum.

Bu konuşma katıksız gıybet doluydu. Nereden baksanız, hem ahlaki hem de dini açıdan sakıncalı bir sohbetti. Neyse…

Bazı sözler vardır ki, bir kez ağızdan çıktı mı, bir daha geri dönmez. Bıçak gibi keskin, zehir gibi sinsidir. Kahve sohbetlerinde, iş yerlerinde, dost meclislerinde sessizce yayılır. Hiç tanımadığımız ya da az tanıdığımız insanlar hakkında konuşurken farkına bile varmadan gıybetin karanlık kuyusuna düşeriz.

İnsanlar, arkadaşlarının gıybetini çoğunlukla içlerindeki gizli rekabet duygusu, kıskançlık ya da kendi eksikliklerini örtme çabasıyla yaparlar. 

Bazen bir arkadaşın başarısı, mutluluğu ya da sahip olduğu bir özellik, diğerinde gizli bir kıskançlık uyandırabilir. 

Kıskançlık, kimi zaman doğrudan dile getirilemeyen bir duygudur. Bunun yerine, dolaylı yoldan o kişiyi eleştirmek, kusurlarını öne çıkarmak daha kolay gelir.

Gıybet, bir insanın arkasından onun hoşlanmayacağı sözleri söylemektir. Bazen bir arkadaşın özel hayatı, bazen bir iş arkadaşının başarısı ya da hataları konu edilir. "Gerçekleri söylüyorum, yalan değil ki!" diyerek vicdan rahatlatılır. 

Oysa unuttuğumuz şey şudur: Gerçek bile olsa, bir başkasının hoşlanmayacağı bir sözü onun arkasından söylemek gıybettir. Eğer söylediğimiz şey yalan ise bu, iftira gibi daha ağır bir günaha dönüşür. Eğer varsa bir rahatsızlık doğrudan ilgili kişiye gidip söylemek gerekir! Dedi kodu ve gıybet yaparak değil.

Gıybet, sadece bireysel bir hata değil, aynı zamanda toplumsal bir hastalıktır. İnsanlar arasındaki güveni sarsar, dostlukları bitirir, huzur ortamını bozar. Sürekli dedikodu yapılan bir ortamda kimse kendini güvende hissetmez. Bugün bir başkasının arkasından konuşan kişi, yarın sizin hakkınızda da aynı şeyleri söyleyecektir.

Ayrıca, gıybet edilen bir ortamda olumlu, yapıcı sohbetler yerine sürekli olumsuzluklar konuşulur. İnsanlar birbirini desteklemek, motive etmek yerine, yıkıcı eleştiriler ve dedikodularla birbirlerini tüketirler. Oysa sağlıklı bir toplum, insanlık değerlerini yüceltmekle gelişir; karalamalarla değil.

İslam dini, gıybeti kesin bir şekilde yasaklamış ve bu konudaki uyarıları net bir şekilde dile getirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Hucurat Suresi’nin 12. ayetinde gıybet, “ölmüş bir kardeşinin etini yemekle” eş değer tutulur:

"Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın ve hiçbiriniz, diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! O hâlde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeleri çokça kabul edendir, çok merhamet edendir."

Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

"Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?" Sahabe, "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dedi. Peygamberimiz, "Gıybet, din kardeşini hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır" buyurdu. "Eğer söylediğim şey kardeşimde varsa?" diye sorulunca, "Eğer söylediğin onda varsa gıybet etmiş olursun, eğer yoksa ona iftira etmiş olursun" dedi. (Müslim, Birr, 70)

Bugün birine dair kötü konuşmadan önce bir an durup düşünelim: “Bunu onun yüzüne söyleyebilir miyim? Söylesem üzülür mü? Bu söz benim hakkımda söylense ne hissederdim?”

Eğer bu soruların cevabı olumsuzsa, susmak en güzel çözüm. Zira sessizlik, bazen en büyük fazilettir. Unutmamak gerekir ki, "Söz gümüşse, sükût altındır."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *