Ara
Gümüşhane
Kapalı
4°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,6012 %0.03
49,8543 %0.58
5.795,89 % 0,49

BİZİM AŞKLARIMIZ BÖYLE OLMAMALI

YAYINLAMA:
Kültüründe en güzel aşk hikâyelerinin yer aldığı, sevgili uğruna hayatın feda edilebileceği kahramanlıkların yaşandığı bir aşk kültürüne sahibiz. Ferhat’ın şirini için canını verdiği, Keremin Aslıyı biraz daha görebilmek için tüm dişlerini feda ettiği, Mecnunun Leyla’ya kavuşmak için aklını yitirdiği ama aşkını yitirmediği zengin hikâyelerimiz vardır bizim. Bir günlük değil bir ömürlüktür bizim aşklarımız.

Toplumlar kültürleri ile beslenir. Bir toplumun örf, adet, misafirperverlik, kadına bakışı, sevgilinin yeri hep daha önceki yaşanmışlıklarından alır kaynağını. Oysa bizim toplumumuzda bunun tam tersi uygulamalara şahit olmaktayız. Kaynağı çok güçlü ve de ahlak seviyesi çok yüksek bir kültüre sahip olan toplumumuz maalesef kontrolü bizde olan TV programları sayesinde her geçen gün büyük yaralar almakta. Tarihte yaşanmış birçok büyük aşka şahitlik etmiş bir coğrafya bugün aşk ve sevgi kavramların yitirmenin eşiğinde.

Türk dizilerinde konu edinilen aşkların hiçbirinde bizim toplumumuzun aşk ve sevgi anlayışı bulunmadığı gibi sanki o emsalsiz aşk kültürünü de yok etmenin telaşı ve çabası programlara hâkim olmakta. Mana yerine madde üzerine yoğunlaşan dizi aşkları maalesef bizi yansıtmadığı gibi gençlerimizi de her geçen gün zehirlemektedir. Ferhat’ın şirine duyduğu o büyük aşkı okuyarak ya da dinleyerek büyüyen bir nesil aldatmanın, çarpık ilişkilerin, aile içi ahlaksız ilişkilerin, gecelik kaçamakların sevdirilmeye ve adına aşk denilerek benimsetilmeye çalışıldığı bir ortamda büyümek zorunda bırakılmaktadır. Bu hususta yetkililer bir şey yapmadığı gibi aile büyüklerinin de bu tür programlara duydukları ilgi sayesinde genç nesil de bunları izleyerek aşkı ve sevgiyi yanlış algılamaktadır.

Bizim kültürümüzde yaşanmış büyük aşklar zor olduğu gibi tek olma onuru ve de özelliğini taşımaktadır. Aşk duyduğumuz kişi bizim için en değerli varlık olmasının yanında ulaşılması zor bir hedeftir ayrıca. Yaşanmış büyük aşk hikâyelerimiz incelendiğinde seven karakter ile sevilen karakterin birbirlerine kavuşabilmek için önlerine çıkan tüm zorluklarla mücadele ettiği görülmektedir. Sonu ölüm bile olsa. Türk dizilerinde ise aşkı ve sevgisi ile öne çıkartılan karakterlere baktığımızda karakterin en önemli özelliğinin aşık olmak ve bu aşkını da en olmaza ve de en ahlaksız bir şekilde yansıtıldığını görmekteyiz. Üstelik bize sevdirilmeye çalışan karakterlere baktığımız zaman tek bir aşk ve birliktelik yaşamaları da mümkün değil. Farklı farklı kişilerle aşklar yaşandığı gibi dizide büyütülen kahraman karakterin dizi sonlarına doğru neredeyse aşk yaşamadığı kişi kalmamaktadır. Bu iğrenç durum karşısında hepimize önemli görevler düştüğünün bilincine varmalı, bize aşk ve sevgi diye anlatılmaya çalışılan uydurma programlara ve manadan uzak aşklara ilgi göstermeyerek bu tür programların kültürümüze daha fazla zarar vermesine engel olmalıyız.

“Ya Rab bana cism- ü can gerekmez, Canan yok ise cihan gerekmez “
Ya Rab, bana ne cisim ne can lazım. Sevdiğim yoksa cihan da gerekmez bana. Diyebilen aşıklardan olmak ve de bu aşıklara sahip olabilmek dileği ile…
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *