SÖZ VERİYORUM
Bütün bunların bir hayal olduğunu düşünüyorum. Çığlık çığlığa yardım istiyorum ama duyan yok herkes kendi işinde koşuyorum sevdiklerime yetişmeye çalışıyorum olmuyor. Bunun bir açıklaması anlamı olmalı bu bir rüya değil hayal gibi sanki; kendime dokunuyorum belirli aralıklarla acaba diyorum öldüm mü? Sonra kaşıma gözüme dokunuyorum hayır diyorum yaşıyorum…
Peki bu nasıl yaşamak? Birçok duygudan muaf sağır, dilsiz öfkeli sevgiden hiç haberi yok sanki durdurulmuş bir zamanla kavga halindeyim. Üzgünüm ama neye ve ne için bunu bile bilmiyorum bilmiyoruz. Peki ne zaman itiraf edeceğiz önce kendimize sonra çevremize. Ben bilmem sen bilmezsin kim bilecek senin iç dünyanı kime açıyoruz duygularımızı çocuğumuza arkadaşımıza eşimize dostumuza kime? Hiç kimseye çünkü biliyoruz ki kime dokunsak bin çeşit dert serecek önümüze eee peki beni seni kim dinleyecek. Bizler ilk önce kendimizi dinleyeceğiz nasıl mı? İnanır mısınız bilmem ama insan kendini nasıl dinler duyar adlı birden fazla eğitim var inanılmazda kalabalık. Biz kendimizi birbirimizi dinlemeyi unuttuğumuzdan beri birileri para kazanıyor. Sen ben biz neler yapıyoruz gün içinde yoğun duygular yaşıyoruz iyisiyle kötüsüyle nasıl bastırıyorsun kız Ayşe duygularını peki ya sen peki ya diğeri her şey spontane gelişiyor iç dünyamızda sonra ani öfke patlamaları duygusal anlamda alınan yanlış kararlar ve yıllarca bedelini çok ağır ödeyeceğimiz bir hayat. Bunların hiçbiri olsun istemiyorsak mantık çerçevesinde hareket etmek zorundayız. Zor şartlar zor günler zaten kapıda. Açınca kapıyı hemen içeri giriyorlar engelde olamıyoruz. Kırılan kalpler yanan canlar yanan ormanlar hayvanlar bitkiler bunların tepkisini bile veremiyoruz biz. Böyle tepkisiz ürkek boynunda iple gezen bir toplum olduk. Hepimize kocaman teşekküreler. Kimse kimsenin önüne incili kaftan sermeyecek beklemeyin ayağa kalkın ve bir duygusunun elinden tutsun çıkarsın sokağa hava aldırsın dolaştırsın şöyle dere, deniz kenarında. Biz kendimizi bile sorgulamıyor yargılamıyoruz. Çünkü en haklı benim sensiz. Peki kim haksız? Hata kimin aaa dostlar. Benim gördüklerimi duyduklarımı siz de görüyor ve duyuyorsunuz diye düşünüyorum yanlış isem lütfen düzeltin. Ah kalbim yine aynı yerden darbe yedi bırakın laf cambazlığını sırtınıza gardınızı geçirin önce kendinizi sonra sosyal çevrenizdeki insanlara giydirin aynı gardı. Biz duygusuzluktan az sevilmekten ama hep o lanet sevgiye ihtiyaç duyan nesiliz. Bizim çocuklarımıza hiç baktınız mı? Nasıl da seviyor ve sevdiriyorlar kendilerini. Akşam karanlığına kadar sokakta oyun oynayan komşusuna güvenen nesil nerede? Onlar atlarına bindi ve gitmediler, hala burada birkaçı sevgisizlik ve güven sorununu çözmeye çalışıyoruz. Bu işin bir ucundan da sen tutmak istemisin? Bakıyorum çok azımız elini taşın altına koyuyor. Ama toprağın altı çok acı bugün elini taşın altına koymalısın. Söz veriyorum çok acımayacak ama diğer taraf için söz vermem. Söz vermeyin çünkü tutamıyorsunuz acımayın acımasız olun da demiyorum. Altından kalkabileceğiniz üstesinden gelebileceğiniz sözler verin vaatlerde bulunun. Bakın zil çalıyor acaba sıra kimde. İnşallah bizde değildir yaşanacak çok şey var dimi. Yaaa o kadar çabuk geliyor sıra. İki ekmek alıyordu Akif evine artık bir ekmek alıyor. Parasızlıktan değil artık onun sofrasında bir kişi eksik. Zordur eksikle yaşamak can yakar can acıtır ölümü hatırlatır ne kadar da yakın olduğunu mesela. Acele edin sevin sevilin kin ile öfke ile bakmayın hayata herkes kendi testisini doldurmasın komşunuz görmeden onun testisine de bir şeyler koyun kimin sevgiye şefkate kiminin gülen bir yüze hoş bir sohbete kiminin bir dilim ekmeğe kiminin bir ayakkabıya kimin geleceği ile konuşmaya ihtiyacı vardır. İhtiyaç bakarak değil içten bir sohbetle belirlenir kimsenin senin asık ve sevimsiz suratına ihtiyacı yok. En çok kendimi seviyorum bencil değilim, ben kendimi sevebilirsem başkalarını da sevebilirim. Sende önce kendini sev sonra başkalarına yağmur olur yağarsın.