ŞEHRİN GÜLLERİ ONLAR
Onlar her şehrin bir yerinde mutlaka varlar. Rabbim onları biryanları eksik yaratırken biz kullarına emanet etmişlerdir. “Görün ve ibret alın” der gibi.
Bu Gümüşhane’de bir zamanlar sembol olan kafası küçük diye garipsediğimiz ancak kocaman yüreği ile içimizi ısıtan, bağrımıza bastığımız, sevdiğimiz, saydığımız, en kötü sözü “Gıggırıyın aldın mı” olan Bıcık Aydın (Salantur) olur.
Ondan sonra belki de üstün zekâsından dolayı sınırı geçen, her sözü bir ibret, her davranışı bir mesaj olan zamanın valisinin arkasından duysun diye; “Şimdi vali bilse ki Hadi’nin harçlığı yok” diyen harçlığı aldıktan sonra da “Bakın ben size demedim mi” diyecek zekâda olan Torullu Hadi (Aydın) olur.
Gümüşhane Valiliği önünde kafasına sekiz köşe kasketi, elinde telsiz gibi taşıdığı cep radyosu ile sala okuyan, yanlış park eden arabalara yol gösteren, bir Cuma namazı sonrası Kemaliye Camii’nden çıkanlara doğru “Boşuna namaz kılıysız. İki kişinin namazı kabul oldu” diye bağıran ve bizleri “acaba” diye suallere gark eden Bahçecikli Selami (Zor) olur.
Ve yine bir zamanlar gözleri az seçtiği için Kemaliye Camii’nin en arka safında namaza duran ancak imamın arkasında bitiren, haliyle bazen kıbleden şaşan ama namazı onun gibi aşkla kılan ince sesiyle hepimizin sevgilisi Mami (Muammer) olur.
Parmağını kıtladığında taşı eline alan, hemen her gün pantolu yırtan, şehre renk veren, Selami’yi gördüğünde uzak durarak onu işaret parmağıyla gösterip “O mu deli, deli” diyen Kovlu Datdav Hamdi olur.
Bir zamanlar Gümüşhane Fatih Parkı’nın müdavimi kulağında kulaklığı TGRT FM’den ilahi dinleyen, üstünde ağırlığına denk kamuflajlı asker montu, altında Trabzonspor forması, elinde bir halıfleks parçası sürekli didiklemekle meşgul, dilinde her daim Allah’ın doksan dokuz ismini zikreden Bayburtlu Ahmet (Şimşek) olur.
Bir bakarsın yürüdüğü yolda hemen herkesi durduran, elindeki telefonda resmini gösterip “Bak hemşerum. Arkamda seksen milyon var. Hepsi beni destekliyor” diyen bir zaman sonra da gördüğü herkese “Namaz kıl hemşerum namaz” diyerek ilahi ikaz da bulunan Torullu Başkan Erol olur.
Ve öte tarafta adı gibi Yusuf yüzlü, bu şehrin belki de en saf en temiz yüreğine sahip, hanımının ellerinden sımsıkı tutan, onu gözü gibi kollayan, bizlere aile kıymetini hareketleriyle bin kere hatırlatan Goryanalı Yusuf (Erdoğan) olur.
Yada bir elinde boya sandığı, diğer kolunda hayat arkadaşı hanımını bir an olsun yalnız bırakmayan, kazandığı parayı ellerine veren Yağmurdereli Cemo (Cemalettin Tosun) olur.
Gümüşhane Merkez Kemaliye Camii’nde namazı beklerken gürültü yapanları sert bir şekilde uyaran, ayağında lastik ayakkabıları, kafasında sekiz köşe kasketi diğer elinde kocaman tespihi ile Bahçecikli Ergün olur.
Elinde mikrofonu bir kenarda oturmuş yanık sesiyle Kerbela ağıdına ses veren Akçahisarlı Uğur olur.
Cebindeki bir kartla Gümüşhane’de ve Trabzon’da otobüse, taksiye, lokantaya, tuvalete ve dahi birçok yere bedava giren çıkan Şiranlı Ahmet olur.
Yüreği koskocaman, gördüğünde size bir kardeş gibi sarılan, hal ve hatırını soran, bir zamanlar bu şehrin sembolü olan Gümüşhanespor’un amigosu, malzemecisi Kelkitli Nevzat olur.
Daha isimlerini saymakla bitiremeyeceğim, Rabbimin onları bizlere emanet ettiği ve benim her daim onlarla hasbihal ettiğim, aklımdan Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin;
“Harabat ehlini hor görme Zakir, Defineye malik viraneler var” cihetinden baktığım bu Allah dostlarının yüzünden kim bilir onca bela ve musibetten korunuyoruz.