Ara
Gümüşhane
Kapalı
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7000 %0
50,2576 %0.19
5.933,32 % 0,53
HAFIZA VE DİRENİŞİN İZİNDE: 15 TEMMUZ MEDYA PROGRAMI’NDAN NOTLAR

HAFIZA VE DİRENİŞİN İZİNDE: 15 TEMMUZ MEDYA PROGRAMI’NDAN NOTLAR

YAYINLAMA:

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Uluslararası Medya Koordinatörlüğü tarafından organize edilen “15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Uluslararası Medya Programı”, 81 ilden 81 yerel gazeteci ve 40’tan fazla ülkeden gelen medya mensuplarının katılımıyla Ankara ve İstanbul’da beş gün süren yoğun ve anlamlı bir etkinlik zinciriyle tamamlandı. Ben de bu programa Gümüşhane’yi temsilen katılan gazetecilerden biri olarak, tarihe not düşen bu buluşmanın tanığı oldum.

Ankara: Direnişin Kalbi

Programın ilk gününde Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yer alan 15 Temmuz Demokrasi Müzesi ziyaret edildi. Müzede bizleri Müze Müdürü Ali Haydar Atalar karşıladı. O karanlık gecenin izlerini taşıyan fotoğraflar, şehitlerin eşyaları, halkın çektiği videolar ve 15 Temmuz gecesi yapılan çağrılar, kronolojik bir anlatımla sergileniyordu. Müze Müdürü Atalar’ın etkileyici sunumu eşliğinde, her bir köşe; milletin iradesine sahip çıkışını belgeleyen bir hafıza durağı gibiydi.

Müze turunda dikkat çeken noktalardan biri, ziyaretçilerin sadece bilgi edinmekle kalmayıp aynı zamanda duygusal bir bağ kurmalarına imkân sağlayan interaktif sunumlar oldu. Şehitlere ait kişisel eşyaların yer aldığı bölümde zaman zaman duygusal anlar yaşandı.

Aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlenen anma programına katıldık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını yerinde dinleme fırsatı bulduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, “15 Temmuz, bu milletin yazdığı destanların en parlayanıdır. Milletimizin çıplak elleriyle tankları durdurduğu o gece, aynı zamanda Türkiye Yüzyılı’nın da mayasının yoğrulduğu gündür” sözleriyle o gecenin tarihsel ve toplumsal boyutuna vurgu yaptı.

İkinci gün ise “15 Temmuz: Hafıza, Adalet ve Gelecek” başlıklı panele ev sahipliği yaptı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Burhanettin Duran konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“O gece millet iradesine dayanan yepyeni bir siyasal kültür ve zihniyet doğmuştur. Türkiye Yüzyılı vizyonu işte bu toplumsal bilincin üzerine inşa edilmektedir. Bizler, 15 Temmuz Destanı'nın gururunu yaşarken, ülkesine ihanet eden FETÖ şebekesi, kararlı mücadelemiz sayesinde sefil bir hâle düşmüştür. Terörsüz Türkiye hedefi, bir dönüşümün parçasıdır. Pekişen birlik ve beraberlik ruhu, ülkemizin tüm tehditlere karşı çok daha dayanıklı hâle gelmesi demektir.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise, paneldeki konuşmasında üç temel kavrama dikkat çekti:

“Hafıza, neler yaşadığımızı; adalet, bu ihaneti gerçekleştirenlerden nasıl hesap sorulacağını; gelecek ise bu tecrübeyle nasıl daha sağlam bir toplum inşa edileceğini gösteriyor. 15 Temmuz’un hukuk devleti ilkesiyle yargıya taşınması, Türkiye'nin adalet mekanizmasının kararlılığını göstermiştir. Hafızası olmayan bir toplumun geleceği de olmaz.”

İstanbul: Sessizlikten Söze, Tanıklığın Derinliği

İstanbul programının en dokunaklı ve öğretici durağı, hiç şüphesiz Hafıza 15 Temmuz Müzesi oldu. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün girişinde, 1500 metrekarelik alanda 2019 yılında hizmete açılan bu müze, sadece fiziksel bir mekân değil; adeta o geceye tanıklık eden nesnelerin, görüntülerin ve seslerin buluştuğu bir bilinç mabedi.

Müze turuna eşlik eden Müze Uzmanı Tarihçi Muhammed Yıldız, bizi müzenin girişinde karşıladı ve başladığımız andan itibaren anlatımıyla hepimizi içine çeken bir zaman yolculuğuna çıkardı. Onun kelimeleriyle:

“Bu müze yalnızca bir darbe girişiminin değil, milletin topyekûn yazdığı bir destanın tanığıdır. Buradaki her obje, her görsel, her kayıt; bu ülkenin özgürlük direnişini anlatır.”

Müzenin en çarpıcı bölümlerinden biri, şehitlere ait eşyaların ve telefon kayıtlarının sergilendiği alan oldu. Bir şehidin telefonundaki son mesaj… Bir annenin oğluna gönderdiği sesli dua… Tüm bu materyaller yalnızca bir bilgi kaynağı değil, ziyaretçinin kalbine dokunan hakiki hafıza parçalarıydı.

Muhammed Yıldız, müzenin mimarisinin ve içerik tasarımının bilinçli şekilde duygusal etkiyi artıracak biçimde inşa edildiğini belirterek şu sözleri ekledi:

“Burada ziyaretçiler sadece izleyici değil, tanık olur. Çünkü 15 Temmuz, hepimizin ortak hafızasına kazınmış bir sarsıntıdır. Bu müzede sessiz tanıklar konuşur.”

Ziyaretin sonunda, birçok uluslararası gazetecinin gözleri dolmuştu. Aralarında Türkiye’deki direnişi ilk kez bu kadar derinlikli tanıyanlar da vardı. Demokrasinin bedelini en somut hâliyle gördükleri yer burasıydı. Bu yönüyle Hafıza 15 Temmuz Müzesi, yalnızca yerli değil; evrensel anlamda da bir demokrasi okulu olarak işlev görüyor.

Hafıza 15 Temmuz Müzesi’nden ayrıldığımızda içimizdeki ağır sessizlik henüz dağılmamıştı. O yüzden ikinci durağımız olan Çamlıca Korusu, bu yoğunluğu biraz dağıtmak için adeta bilinçli bir nefes molasıydı. İstanbul’un en yüksek noktalarından birinde, serin rüzgârla tarihin yükü hafifledi biraz. Yabancı gazetecilerin İstanbul’un eşsiz manzarası karşısında hayranlıklarını gizleyememeleri, bu coğrafyanın ne kadar büyüleyici olduğu kadar ne kadar güçlü sınavlardan geçtiğini de hatırlattı.

Korudan sonra ulaştığımız Beylerbeyi Polisevi, hem misafirperverliği hem de yüksek düzeyde güvenliğiyle dikkat çekti. İstanbul’un güvenlik refleksinin yalnızca kriz anlarında değil, barış zamanında da ne denli özenli olduğunu bir kez daha gördük. Basın mensupları burada öğle yemeğini birlikte yedi, sohbetler edildi, kültürel etkileşimler kuruldu. Program, sadece bir anma değil, uluslararası medya mensupları için bir gözlem ve anlamlandırma süreciydi.

Son durağımız ise İstanbul Valiliği oldu. Burada İstanbul Valisi Davut Gül’ün ev sahipliğinde gerçekleştirilen oturumda, 15 Temmuz’un toplumsal, tarihî ve uluslararası boyutları konuşuldu. Sayın Vali Gül’ün şu sözleri çok şey anlatıyordu:

“Darbe girişiminde planı bozan Sayın Cumhurbaşkanımızın cesareti ve milletimizle kurduğu kader birlikteliği olmuştur. Bu millet, yöneticilerine güvendi. Yöneticiler de milletini yalnız bırakmadı.”

Vali Gül, FETÖ’nün nasıl yıllarca toplumun iyi niyetli damarlarını istismar ettiğini, devletin içine nasıl sızdığını, bu sinsi yapının nasıl küresel bir tehdit hâline geldiğini örneklerle anlattı. Özellikle şu cümlesi, sadece bir idari otoritenin değil, bir tarihî muhasebenin özetiydi:

“FETÖ’cülük iflah olmaz bir hastalıktır. Bir FETÖ mensubunu ikna etme ihtimali sıfırdır. Bu nedenle mücadelemiz dinamik ve kararlı biçimde sürmek zorundadır.”

Program, bilgilendirici olduğu kadar duygusal yönüyle de tüm katılımcılarda kalıcı izler bıraktı. Bir basın mensubu olarak bu beş günlük süreçte sadece haber değil, vicdan, hafıza ve sorumluluk taşıyan bir anlatının parçası oldum.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Uluslararası Medya Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen bu anlamlı programa katılmak benim için hem mesleki hem de insani anlamda büyük bir onurdu.

Bu süreci büyük bir titizlik ve samimiyetle yöneten Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Uluslararası Medya Koordinatörü Dr. Gözde Kirişçioğlu’na ve değerli ekibine, göstermiş oldukları ilgi, nezaket ve özveri için gönülden teşekkür ediyorum.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *